İnsanoğlu kendini bazı zamanlar çıkmaz sokaklarda bulurdu. Bazı zamanlar gelirdi girdiği çıkmazdan kurtulamazdı.
Bir bilinmezliğin içinde kaybolup giderdi. Ve ben şu an bir bilinmezliğin içinde kaybolup gidiyordum. Kendime geleli nereden baksan on dakika olmuştu. Bu hale nasıl geldiğimi hatırlamaya çalışıyordum ama yok sanki hafızam son olanları silmişti."Kimse yok mu," diye bağırdım. Ayaklarımdan tavana asılmıştım. Başım aşağıda kalmıştı. Tersten bakıyordum.
"Oo, demek kendine geldin Selda." Önce siyah bir ayakkabı görüş alanıma girdi, sonra insanı içine hapseden tanıdık gelen siyah gözler kadrajıma girdi.
"Şimdi seni çözeceğim." Derin bir nefes aldım. Karabasanların basması misali nefessiz kalmıştım sanki.
"Özgür," dedim. Korkumu belli etmemeye çalışıyordum ama saçlarımın dibine kadar korkuyordum. Sakin kalmaya çalışıyordum ama bu adamın az daha benim hayatımı mahvedecek olması gözlerimin önüne geldikçe sakinleşmem söz konusu bile değildi.
Bağlı olduğum zincirlerden kurtulmaya çalışıyordum. Bir taraftan da o zaman söylemediğim ama şimdi söylediğim küfürlerim havada uçuşuyordu. Yanıma yaklaştığını hissedebiliyordum. Korku baş gösterdiğinde avazım çıktığı kadar bağırdım.
"Yaklaşma bana." Uzun zamandır baş göstermeyen korkularım ortaya çıkınca başım dönmeye başladı. Bayılamazdım. Ensemde bir karıncalanma hissettim. Gözlerim kapanmadan önce duyduğum son ses Özgür denen insan müsvveddesinin sesiydi.
"Yeni tarzını sevdim hele ki ensendeki Zümrüdüanka dövmesine bayıldım Selda."
Karanlık sokakta nereye gittiğimi bilmeden koşuyordum. Koşmakta nefessiz kalmıştım ama tek derdim koşmaktı. Neyden kaçtığımı bilmesem de kaçıyordum. Üzerimdeki kırmızı elbise rüzgarın etkisiyle havada uçuşuyordu. Kumral saçlarım havada uçuşuyordu.
"Benden kaçamazsın Selda." Kalın ve tok ses kulaklarıma ev sahipliği yaptığı an çığlık çığlığa bağırmaya başladım. Kalbim hissettiğim korkudan dolayı gümbür gümbür atmaya başladı.
"Karanlıkta ilerliyorsun ne kadar kaçmaya çalışsan da yolun sonu bana gelecek." Duyduğum alaylı sesten sonra kafamı deli gibi iki yana sallamaya başladım. Gözlerimden akan yaşlar nehir gibi akıp gidiyordu.
"Vazgeçmek kaybetmekle eş değerdir. Vazgeçmeyeceğim, duydun mu beni, vazgeçmeyeceğim," diye bağırdım.
"Çoktan kaybettin güzelim," diyen adam birden önüme çıkıyor ayağım takılıyor yere düşüyorum. Üzerime doğru gelmeye başladı. Elimi bacağıma götürüyorum. Sızlayan yeri ovuyorum bir taraftan da bağırıyorum.
"Yaklaşma bana uzak dur," diye bağırıyorum. Kalbim alev alev yanıyor sanki. Birden üzerime çıkıyor o zaman yaptığı gibi iğrenç nefesini boynuma veriyor sonra boynumda bir acı hissediyorum. Ağzımdan acı dolu bir inleme dökülüyor.
"Ateş neredesin, kurtar beni," diye bağırıyorum. Sihirli kelimeleri söylemişim gibi üzerimdeki ağırlık yok oluyor. Başımı kaldırıp baktığımda siyah gözlerin yerine okyanus misali mavi gözler ile göz göze geliyorum.
"Ateş," diye bağırıyorum. Ateş gelmişti elini uzatıyor.
"Korkma sana hiç kimse zarar veremez kardeşim," diyor. Gülümseyip Ateş'in uzattığı elinden tutuyorum.
"Doğru Selda'ya kimse zarar veremez ama sana verir." Ateş'in elini sımsıkı tutuyordum. Siyah gözler beni karanlığına çekmek ister gibi gözlerimin içine bakıyordu. Gözleri gibi simsiyah olan saçları rüzgarın etkisiyle dans ediyordu adeta.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bitmesin Hikayemiz (Hayalet Serisi 2) #Tamamlandı#
Mystère / Thrillerİş çıkış saatinin en kötü kısmı geride kalınca, Avrupa Yakasına giden yolda trafikte sıkışıp kalmaktı. Kolumdaki saate baktım telefonumun zil sesiyle yüksek sesle nefes alarak telefonu arabanın torpidosundan aldım arayan evi gözetleyen, Eren ve Far...