Öncelikle hepimizin ne duası varsa bu mübarek günde kabul olması dileğiyle. Hayırlı Ramazanlar.
Bir önceki bölümde yeni eklemeler yaptım. Bu bölüm normalde Ateş'ten anlatacaktım ama Selda'dan anlatmaya devam edeceğim. Bu bölüm biraz aksiyonu bol olacak. İtiraflar, acılar olacak. Neyse keyifli okumalar!nurrata bu bölümü sana ithaf ediyorum. Bu zamana kadar desteğini esirgemediğin için ayrıca teşekkür ederim.
#####
Zamanın biz insanlara ne getireceği belli olmazdı. Acı da getirirdi, mutlulukta getirirdi. Ateş seslerinden dolayı oda da büyük bir curcuna hakimdi, seslerin yankı yapmasıyla birlikte kulakları sağır edecek gürültü kaçınılmaz oldu.
"Ateş nerede?" diye bağırdım. Maskeli adam gülmeye başladı. Elimdeki oku adama fırlattım ok tam kalbine saplandı. Adam kendini un çuvalı gibi yere bıraktı.
"Sen söylemesen de olur, ben kendim bulurum," dedim.
48 Saat Önce
Gözlerimi açtığımda hastane odasında olduğumu farkettim. Başımda şiddetli bir ağrı vardı. Handan Hemşire çekingen bir şekilde gözlerimin içine bakıyordu. Son olanlar film şeridi gibi gözlerimin önünde belirince hızla yattığım yerden doğruldum. Bina üzerimize yıkılmıştı. Ben buradayım ama diğerleri yoktu. Üzerime baktığımda hastane önlüğü vardı. Kaşlarımı çattım.
"Ateş ve diğerleri nerede?" diye sordum. Handan Hemşire anlayış ile gülümsedi.
"Ateş ağabey nerede bilmiyorum ama Serdar ağabey ve Ufuk ağabey hemen burada." Eli ile gösterdiği yere baktığımda Ufuk ve Serdar'ın baygın bir halde yattıklarını gördüm.
"Ateş'de bizimleydi nasıl nerede olduğunu bilmezsin," diye bağırdım. Ateş'e kötü bir şey olacak diye korkuyordum bu yüzdendi Handan'a bağırmam.
"Handan, Adem Bey seni bekliyor." Aramıza giren Hemşire ile Handan hemen odadan çıktı. Hemşire siyah düz saçlarını geriye doğru attı. Siyah gözlerinde hiçbir duygu belirtisi yoktu. Elime bir kağıt tutuşturdu.
İkiye katlanmış kağıdı açıp okuduğumda nefessiz kaldığımı hissettim."Ateş İstanbul'da onu sağ salim görmek istiyorsan 48 saat sonra eski metruk binada olun.
Bela." Bir kez daha okudum. Ateş, Bulut'un yanındaydı. Kim bilir ne haldeydi? Birde kağıdın altında bir adres vardı. Hemşire bana bir kez bile bakmadan odadan çıktı. Onun gitmesine izin veremezdim. Ateş'in gerçekten İstanbul'da olduğunu bile bilmiyordum."Bulut," diye bağırdım. Yataktan hızla kalktım. Dönen başım ile yatağa oturmam bir oldu. Zaman kaybedemezdim. Yatağın başından tutup ayağa kalktım. Çıplak ayaklarım beton zemine bastığı an soğukluk içime işledi.
Odadan çıktım etrafıma baktığımda kimseler yoktu onu bulmalıydım duvardan destek alarak yürümeye başladım. Sonunda o hemşireyi yerde baygın bir halde buldum. Burnundan kan akıyordu. Gözümün önüne Ufuk geldi. O da bu şekildeydi patlamadan hemen önce. Bulut'un bu kadına da aynı şeyi yaptığını düşündüm ama bir taraftan da yanılmış olayım diye dua ediyordum. Eğer Bulut, Ufuk'a yaptığı gibi bu kadına da aynı şeyi yaptıysa Ateş hakkında hiçbir şey bilmiyor anlamına gelirdi.
"Yardım edin!" diye bağırdım. Sesimi duyan birkaç kişi yanımıza geldi. Hemşireyi sedyeye yatırdılar. Bende peşlerinden gittim.
Aradan geçen yarım saatin sonunda Hemşire kendine geldi. Hemşirenin eline kağıdı tutuşturdum. Kadın anlamsızca kağıda bakıyordu. Tahminim doğru çıkmıştı. Bulut, kadını maşa olarak kullanmıştı. Yine de emin olmak için Ateş'i sordum. Gözlerime anlamsızca bakmaktan başka bir şey yapmadı. Kağıdı kadının elinden aldım. Odadan çıktım. Ufuk ve Serdar ile birlikte kaldığımız odaya gittim. Burak odada bir o tarafa bir bu tarafa yürüyüp duruyordu. Endişeliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bitmesin Hikayemiz (Hayalet Serisi 2) #Tamamlandı#
Misterio / Suspensoİş çıkış saatinin en kötü kısmı geride kalınca, Avrupa Yakasına giden yolda trafikte sıkışıp kalmaktı. Kolumdaki saate baktım telefonumun zil sesiyle yüksek sesle nefes alarak telefonu arabanın torpidosundan aldım arayan evi gözetleyen, Eren ve Far...