Medya: Selda'nın kılık değiştirdiği hali.
Öfke insanı öyle bir hale getirirdi ki gözü hiçbir şey görmezdi. Kocamdan ayrılıp, Pelin'in karşısına geçtim. Gözlerim üzerine bulaşan kandaydı. Gözlerimi kapatıp açtım. Bir anda bunca zaman içimde biriktirdiğim öfkem gün yüzüne çıkmıştı. Kan vardı üzerinde. O an hiçbir şey düşünemedim, Pelin'e tokat attım. Başı sola doğru döndü. Üzerindeki şaşkınlığı atmasına fırsat vermeden saçlarından tutup başını duvara çarptım.
Kolumdan tutan kocamı itekledim."Sensin değil mi, kanlı notların sahibi." Sesim bana bile yabancı gelmişti. Anlamam gerekti. Kesinlikle bu kadındı, kanlı notların sahibi.
"Esra Hanım ne diyorsunuz anlamıyorum?" Acı içinde inledi. Şimdi pişman edecektim bu kadını.
"Kes sesini birde masum ayağına mı yatacaksın?"
"Abla ne yapıyorsun, bırak öldüreceksin." Aramıza giren Taha'ya bağıracağım sıra elindeki kanı görünce ikisinden de uzaklaştım.
"Kan?" Sesim soru sorar gibi çıkmıştı. Taha başını iki yana salladı. Pelin'in kolunu tutup su yeşili koltuğa oturttu.
"Pelin Hanım'ın üzerindeki kan bana aitti abla," deyince başımdan aşağıya kaynar su dökülmüş gibi oldu. Pelin'e baktığımda alnında akan kan oluk oluktu. Siyah saçları birbirine girmişti. Her an bayılacak gibi görünüyordu.
"Yalan söyleme Taha, o tehdit etti seni değil mi?" Evet kesin tehdit etmişti.
"Abla iyice paranoyak olmuşsun. Farkında mısın, kadının üzerinde çok az kan var, bende ise çok," diyen kardeşim elini havaya kaldırdı. Doğru söylüyordu. Az bir kan ile o notu yazamazdı. Görünürde bir iz filan da yoktu. Ben ne yapmıştım böyle?
"Bir şey yaparım, hastaneye filan götürelim." Sesim panik halindeydi. Çok büyük bir hata yapmıştım.
"Taha, sen burada ablanla kal, bende, Pelin Hanım'ı hastaneye götüreyim," diyen kocam, Pelin'e ilerlediği an önüne geçtim. Şu an kıskançlığın sırası değildi ama kendime engel olamıyordum. Hem ne yapabilirim ki, ben hamileyim yahu hormonlarım ortaya çıktıysa benim mi suçum?
Tırnaklarımı kemirmeye devam ediyordum. Ufuk ve Pelin gideli iki saat olmuştu daha gelmemişlerdi. Pelin'in oğlunun bileğindeki künyeye baktım.
"Demek ismin Hamza." Hamza boncuk mavisi gözlerini, deniz mavisi gözlerime çevirdi. Birden gülmeye başladı. Yüzümde buruk bir gülümseme belirdi. Kapı çalınca yerimden hızla kalktım bir an başım döndü. Elimi başıma götürdüm koltuğun başına tutundum. Kapı bir kere daha çaldı. Taha neredeydi Allah aşkına?
Dikkatli adımlarla kapıya ilerledim. Kapıyı açtığımda kıskançlık boy gösterdi. Pelin başını kocamın omzuna yaslamıştı, gözlerini kapatmıştı. Eli kocamın koluna ahtapot gibi sarılı bir haldeydi. Ufuk'u itekledim, Pelin'in koluna girmek için hamle yaptığım an Pelin gözlerini açtı. Çığlık atıp elini yüzüne kapattı. Gözlerim doldu.
"Bir şey yapmayacağım sadece yardımcı olacağım." Sesimi sakin çıkarmaya özen göstermiştim zira bir anlık öfke ile suçsuz birinin pestilini çıkarmıştım.
"Yaptın yapacağını daha ne yapabilirsin ki?" Gözlerim kocaman açıldı. Ufuk bunu söylemiş olamazdı, tamam yanlış anlayıp, masum birine zarar vermiştim ama benim korku ile yaşadığımı en iyi kocam biliyordu.
"Ne?" Sesime yansıyan hayal kırıklığına engel olamamıştım.
"Karıcığım sayende kadının alnında on sekiz dikiş var. Allah'tan kadın beyin kanaması geçirmedi." Ufuk, beni itekleyip, Pelin'in kolunu tuttu. Beni arkalarında bırakıp salona gittiler. Ağlamak üzere olduğumu anladığımda odaya doğru koştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bitmesin Hikayemiz (Hayalet Serisi 2) #Tamamlandı#
Mistério / Suspenseİş çıkış saatinin en kötü kısmı geride kalınca, Avrupa Yakasına giden yolda trafikte sıkışıp kalmaktı. Kolumdaki saate baktım telefonumun zil sesiyle yüksek sesle nefes alarak telefonu arabanın torpidosundan aldım arayan evi gözetleyen, Eren ve Far...