8. Bölüm - Tekboynuz

21K 703 30
                                    

Ertesi sabah; eline küçük bez bir torbayla, Darshup'un daha önce hiç görmediğim adamlarından biri içeri girdi. Lanet torbanın içinde yememiz için küflü ekmekler bulunan kahvaltımız vardı.

Ancak bu adam diğerlerinden çok farklıydı. Gözlerinde sanki Darshup ve adamlarında olan o kötücül karanlık yoktu. Düz siyah saçları çenesine kadar geliyor, Übery kadar zayıf değilse de, Dacar kadar iri de görünmüyordu.

Çocuklara ekmekleri dağıtırken, ela gözlerinde şefkat ve merhamet vardı. Herkese nasıl olduklarını soruyor, şakalaşıyor ve henüz gerçekten çok küçük olanları elindeki ekmekleri hayvanlara benzeterek güldürmeye çalışıyordu.

Benden biraz ileride oturan küçük kıza yüzünde şakacı bir ifadeyle, "Bakalım sana ne kalmış" derken onu daha dikkatli incelemeye başladım. Oyuncu bir tavırla yüzünü şekilden şekle sokup torbadan bir somun ekmek çıkardı ve eliyle evirip çevirip incelemeye başladı.

Küçük kıza kaydı bakışlarım. Meraklı gözleri adam ile elinde tuttuğu ekmek arasında gidip geliyordu.

Adam heyecanlı bir ses tonuyla,elindeki şekilsiz ekmeğin yumru olmuş kısımlarından birini göstererek, "Ahhh, vay canına! Gördün mü bak şuradaki kulakları?" diye sordu 

Sonra başka bir yumru için, "Bu bir burun, hem de kocaman ve iyi koku alabilecek bir burun." dedi.

Küçük kız yüzünde kocaman bir gülümsemeyle sanki görebiliyormuş gibi kafasını salladı.

"Ve işte burada da kocaman pençeler var." dedi bu sefer kendisi dışında kimsenin göremediği bir kısmı göstererek.

Sonra, "Acaba bu hangi hayvan olabilir?" deyip sanki düşünüyormuş gibi gözlerini kısarak boşluğa çevirdi bakışlarını.

Küçük kız ise sesinde masum bir çekingenlikle, "Bir Tekboynuz olabilir mi?" diye sordu tereddütle. Bu söylediği sebepsiz bir şekilde gerilmeme sebep olmuştu.

Gözlerimi kapatıp içimden homurdanmaya başladım. Sonra da kızın heyecanına böyle tepki verdiğim için kendimi tekmelemek istedim. Neden bu kadar sinirlenmiştim ki?

Belli ki kızın en sevdiği hayvan bir Tekboynuzdu ve hâlâ masallara inanıyordu. Belki de bir Tekboynuz'un gelip onu kurtarabileceğini hayal ediyordu. Çünkü saf ve masum olduğundan, kanını içen kişiyi ölümsüz kıldığına ancak yine bu nedenle onu öldürmenin ise lanet getireceğine inanılan bu efsanevi hayvanın; pençeleri olduğunu sanmıyordum. Harika! Demek bu saçma efsaneyi de biliyorum...

Adamsa kızın sorduğu soruya bir süre cevap veremedi. En sonunda konuştuğunda ise gülümsese bile sesindeki hüznü saklayamamıştı, "Elbette." derken duraksayarak kıza ekmeğini uzatıp, "Bu kesinlikle bir Tekboynuz." diye cevap verdi.

Bakışlarım tekrar kıza kaydığında içten gülümsemesini gördüm. Adamın ona uzattığı ekmeği sanki kutsal bir emaneti alıyormuş gibi eline alıp, hayranlıkla bakmaya başladı. Nasıl olduysa kendimi tutarak gülmemeyi başardım...

O küçük kızın artık o ekmeği yiyebileceğini zannetmiyordum. Belli ki adamda aynı şeyi düşünmüş olmalı ki; Tekboynuz efsanesi için söylenenleri kullanarak, "O ekmeği yemelisin, eğer onu yersen bir ölümsüz kadar güçlü olursun ve artık bu kadar korkmana gerek kalmaz." dedi göz kırparak.

Küçük kız kafasını sallayarak ekmeğinden ufak bir ısırık aldı. Sanki yediği şey küflü bir ekmek değil de; kremalı ve bol şekerli bir pastaymış gibi elindekinin tadını çıkardı. Bunu düşününce bu kez kendime mani olamadan gülümsedim.

EVA +18 (Avesta Serisi 1. Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin