33. Bölüm - Savaşın Öteki Yüzü

4K 376 37
                                    

İkinci günkü sorularımız daha zordu... 

Ormanın huzur veren kokusunu sürekli derin derin içime çekerken, yemyeşil otların üstünde yine yan yana uzanmıştık. Lance, bazen saçlarımı kokluyor, bazen yanağımı okşuyor, bazense dalgın dalgın saçlarımla oynuyordu. Bense gözlerimi kapatmış ve bu ilginin ve çok sevdiğim ormanda olmanın tadını çıkarıyordum. Sonra aklıma ona sorabileceğim güzel bir soru geldi. Gözlerimi açıp dirseklerim üstünde hafifçe  doğrularak bakışlarımı kusursuz yüzünde gezdirdim. Kaşları merakla havaya kalktı, arkasından bir soru geleceğini biliyordu. 

Sırıttım. "Lance, hani çok savaşa katıldığını söylemiştin ya?"

"Hımmm." dedi dalgın dalgın elini uzatıp yine saçlarımla oynamaya devam ederken.

"Ahura'sperta'nın öldürüldüğü savaş..."

Homurdanıp, "Seksen yaşındayım." diye sözümü kesti.

Gülerek ona doğru döndüm. "O savaşta orda mıydın? Savaşa katıldın mı?"

Derin bir iç geçirdi ve "Eva, sana yaşımı söylemeyeceğim." dedi.

Kafamı itiraz eder gibi salladım. "Gerçekten onun için sormuyorum, lütfen. Hem hadi ama! Eğer oradaysan ilk ağızdan öğrenebileceğim bir sürü şey var."

iHevesli bir ifadeyle iyice doğrulup oturdum. Ses tonumu, onu ikna edeceğimi umut ettiğim ciddi bir tonda ayarlayıp, gözlerimi kırpmadan ona baktım.

 "Söz veriyorum bundan sonra yaşınla ilgili tahmin de bile bulunmayacağım. Bir daha konusunu bile açmayacağım."

Bir süre gözlerini kısıp bana kuşkuyla baktı ancak sonra kafasını sallayarak onayladı. "Oradaydım."

Hay lanet...

Savaş yaklaşık altı bin yıl önceydi. Bu da demek oluyordu ki Lance... Altı bin yıldan fazladır hayattaydı. Gözlerim hayretle büyüdü ve tam düşüncelerimi sesli olarak da söyleyecekken, "Sakın." dedi ikaz eder gibi.

İnkâr ederek dudak büktüm ve sanki alınmış gibi yaparak, "Öyle bir şey demeyecektim." dedim.

Gözlerini şüpheyle kıstı, kesinlikle söylediğime inanmamıştı. Bu yüzden hızla esas konuya girdim. "Peki nasıldı? Savaş yani, biraz anlatsana." dedim hevesle.

Derin bir nefes alıp, "Her savaş gibi bu da; ölüm, acı, çaresizlik ve umutsuzluk doluydu. Birinin güce olan ihtirasını, diğerinin ölerek tatmin etmek zorunda olduğu bir yıkımdı." dedi.

Neden bilmiyorum ancak; muhteşemdi, heyecanlı güzel günlerdi gibi şeyler söylemesini bekliyordum. Bakış açısı beni şaşırtmıştı. Onu yeni bir ilgiyle inceledim. Belki de, içindeki o tam olarak bilmediğim korkutucu yanı düşündüğüm kadar tehlikeli değildi...

"O savaş, bitmek tükenmek bilmeyen bir hırsın sonucuydu ve herkesin vermek zorunda kaldığı kayıplardı." Ses tonundaki bir şey düşüncelerimden sıyrılıp dikkatimi ona yöneltti. Hüzün? Keder? Neydi bu?

Gözleri dikkatle benimkileri inceledi. "Güç, korkutur Eva. Güçlüysen eğer herkes senden korkar. Ancak hırslı ve güce açsan; işte o zaman ödeyeceğin bedelleri düşünmeden o güçten korkmaz, o güç sen olmak istersin."

Tüylerim diken diken oldu. Ürpererek, "Mahnzaru." dediğim an sanki adını bile anmamla etraftaki hayvanlar bile sustu. Lance ise Gözlerini benden ayırmadan onaylar gibi kafasını salladı.

"Ahura gibi bizden büyük bir gücü hiç birimiz istemiyorduk ve bize getirdiği kısıtlanmalardan bıkmıştık. Biz güçlüydük, ölümsüzdük. İstediğimiz gibi hareket etmek ve avlanmak, bir insanın onayını almak zorunda kalmadan beslenmek, gücümüzü istediğimiz gibi kullanmak hakkımızdı."

EVA +18 (Avesta Serisi 1. Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin