Birkaç saat sonra üstümü giyerken penceredeki manzaraya takıldı gözlerim. Bir Elf olduğum için mi ormanda hep kendimi huzurlu ve güvende hissediyordum. Bakışlarım Kain'e dönerken çoktan masasına geçmiş ciddiyetle üzerindeki bazı kâğıtları incelediğini gördüm. Pantolonunu giymişti ama düğmeleri iliklenmemiş beyaz gömleğinden görünen karın kaslarıyla ağız sulandırıcı görünmekle kalmayıp bir de onu yeniden istememe sebep oluyordu. Kendime sıkı bir tekme atmak istiyordum. Gerçekten lanet olası hormonlarımla ilgili bir sorunum olmalıydı... Hemen kafamı çevirip, bakışlarımı kaçırdım. Onu görmezsem kendimi daha kolay dizginleyecektim.
"Her dışarı çıkışımda senden izin almam gerekiyor mu gerçekten?" Oturduğu yere bakmamaya çalışsam da sorumun ardından gözlerini dikmiş dikkatle beni izlediğini hissedebiliyordum.
"Dışarımı çıkmak istiyorsun Eva?" diye sorunca içgüdüsel olarak cevap verirken tekrar dönüp ona baktım. Yine yaptığı iş her ne haltsa bir yandan dikkatle onunla ilgileniyordu. Sorusu ve ondan sırf dışarı çıkmak için izin almam gerekmesi beni giderek daha çok öfkelendiriyordu. Bu çok saçmaydı. Ne yapacaktım? Kaçacak mıydım? Esir miydim? Yapacağım her şey için bir süre sonra ondan izin almak mı zorunda kalacaktım?
Sinirli bir şekilde, "Elbette istiyorum ve senden bunun için izin almak zorunda olmam koca bir saçmalık biliyorsun değil mi?" Ellerimi benimle uğraşma dercesine belime koydum ve ona ters ters bakmaya başladım. "Ayrıca sırf senden izin almak zorunda olduğum için koca kalede bütün gün seni arayacağım diye, akşama kadar dolanıp da aslında bir günü daha burada geçirmek istemiyorum." dedim.
Adam öyle sinir bozucuydu ki yaptığı işe ara verip de kafasını kaldırmadan hafifçe sırıtarak, "Yanında bizden biri olduğu sürece istediğin yere gidebilirsin." dedi. Gerçekten de tepkim onu eğlendirmiş gibiydi. Benimse onun verdiği karşılıkla gözüm kararıyor ve gidip kafasına bir tane patlatma dürtüsüyle doluyordum.
Sonra, "Shadowlands içinde olmak şartıyla tabi." diye ekledi sanki uyarır gibi ve oturuşunu düzeltip öne doğru eğilerek elindeki kâğıda bir şeyler yazmaya başladı.
Sanırım bu artık hizmetine ihtiyaç duymuyorum çekilebilirsin demek oluyordu. Eliyle bir de gitmem için kışkışlamadan, derin bir nefes alıp kapıya doğru yöneldim. Tam açmak üzereyken, "Ayrıca yemeklerde ve akşam yatağımda burada olmak şartıyla da Eva." demeyi ihmal etmedi.
Dönüp dik dik ona baktım, hâlâ kâğıda bir şeyler yazıyordu. Gözlerimi devirerek "Tamam." dedim ve kapının koluna uzandım. "Bana gözlerini devirdiğini biliyorum." deyice tekrar ona döndüm, bir yandan yaptığı işe devam ederken bir yandan da sırıtıyordu. Tüm öfkeme rağmen gülümsememe mani olamadım ve odadan çıktım.
Ertesi gün kahvaltımı bitirince Duncan'ın peşinden ahırlara gittim. Beni sorgulamak için bakıcılık görevini bugün özellikle kendisinin seçtiğinden emindim. Ben elbette kahverengi, Duncan ise siyah atıyla ormana kadar dörtnala gittik.
Hiçbir şey sormamıştı henüz ama bunun için duyulamayacağımız ve kimsenin olamadığına emin olacağı bir yere kadar bekleyeceğini zaten biliyordum.
Ata binerken, yüzümü okşayan rüzgârı ve hissettirdiği özgürlük duygusunu özlemiştim. Özgür hissetmek bile özellikle son zamanlarda benim için büyük bir lüks gibi görünüyordu.
Ormana girince gülümseyerek doya doya yeşilin her tonunun tadını çıkardım. Sanki ağaçlar kucak açmış beni selamlıyordu. Derin bir nefes alarak topraktan ve ağaçlardan yayılan o huzur veren temiz kokuyu içime çekip, mutluluk ve güvende olmanın verdiği o tanıdık hissin her yanımı sarmasını sağladım.
"Bir açıklama yapacak mısın artık?" diyen Duncan'ın sabırsız sesi duvara sürtünen bir tırnaklar gibi düşüncelerimi böldü ve gülümseyişimi siliverdi dudaklarımdan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EVA +18 (Avesta Serisi 1. Kitap)
FantasyKitap +18 içeriklidir ve yetişkinler içindir. Ölümsüzlerin hâkim olduğu acımasız Avesta topraklarında, insanların çok fazla seçeneği yoktu. Ya açlık ve sefalet içinde yaşayacaklardı, ya da özgürlüklerinden vazgeçip köle olmak zorundalardı. Bu yeni d...