55. Bölüm - Ingrid

3.3K 336 24
                                    

Tekrar yola çıktığımızda kendimi çok daha iyi hissediyordum. Bir süre sonra Lance ve Duncan yine yanımızda belirivermişlerdi. Beni bekleyen yeni hayatıma ilgili boş umutlara kapılmıyor, sadece bir şekilde başa çıkabileceğime odaklanmaya çalışıyordum.

Evim, -ya da daha doğrusu eski evim- yolumuzun hemen üzerindeydi. Shadowlands'e girmeden önce; son kez artık kimsenin yaşamayacağı ve artık çok uzakta kalmış gibi görünen anılarla dolu, küçük kulübeye takıldı gözlerim. Sonra birden aklıma hayvanlar geldi...

Onlara ne olacaktı?

"Kain, evde halletmem gereken son bir işim daha var." dememe resmen öfkeyle hırlayıp atını aniden durdurarak karşılık verdi.

Gözlerim Lance ve Duncan'a kaydı. Kain'in tepkisiyle huzursuzca yerlerinde kıpırdandılar.

Hoşgörüsünün son sınırına kadar zorladığımı biliyordum. Ancak bunu bir taraflarıma taktığım yoktu. Hayvanlarla -Köri, Baget, Kızarmış, Dikizci ve Tereyağı- ilgilenmem ve bundan sonra kalabilecekleri güvenli bir yer bulmam gerekiyordu. Onlara bizim baktığımız gibi bakacak ve onlara asla zarar vermeyecek birilerini bulacaktım. Kurda kuzu emanet etmek istemiyordum, onları akşam yemeği olarak görecek birilerine bırakamazdım.

Kain bana dik dik baktı. Sesinde uyaran bir ton vardı. "Peki, neymiş bu iş Eva?"

"Hayvanlar." dedim bakışlarım eski evime kayarken.

"Hayvanlarımız, yani Saya ile benim baktıklarımız."

"Eeeee?" derken kesinlikle çileden çıkmak üzere gibi görünüyordu.

Derin bir nefes aldım ve rica eder gibi, "Onlara kalabilecekleri güvenli bir yer bulmam lazım, lütfen." dedim.

Bunun için rica ediyor gibi olmak bile canımı sıkıyordu. Ancak belki de hemen dik başlılık yapmayıp, alıştıra alıştıra kendi tavrımı ortaya koymak işimi çok daha fazla kolaylaştırabilirdi.

Kafasını hayır der gibi iki yana salladı. "Anlaşmamızda böyle bir koşul hatırlamıyorum."

Sonra kaşlarını manalı bir şekilde kaldırdı ve alaycı bir ses tonuyla, "Onlar başlarının çaresine senden çok daha iyi bakarlar Eva." dedi.

Elbette bakarlardı, sonuçta hiç birinin peşinde gözü dönmüş bir Rakshasa lideri yoktu. Ben de Kain hayatıma girene kadar gayet iyi idare edebilmiştim. İyi olduğunu ve beni sevdiğini düşündüğüm, hatta annem gibi gördüğüm bir yol arkadaşım vardı. Etrafımda gizemli bir hayvan saldırısına uğradığı için uzuvlarını kaybeden insanlar hiç olmamıştı. Yollarda olduğumuz ve kasabalarda konakladığımız zamanlarda, rahatlıkla yüzebildiğim göller olmuştu...

Ben kafamdan bunları geçirirken, Duncan'ın gülüşünü homurdanarak bastırdığını duydum. Bu yüzden önce ona kısaca ters bir bakış attım, sonra yine Kain'e dönüp inatçı bir şekilde kollarımı göğsümde birleştirdim.

Kain'in düşündüklerimi bilmesine gerek olmadığına ise çoktan karar vermiştim.

"Bakamazlar Kain. Onlar, birilerinin onlarla ilgilenmesine alışıklar. Üstelik Tereyağı çok yaşlı bir hayvan ve o...'' derken Duncan sözümü kesti ve "Tereyağı da ne?" diye sordu yüzünü buruşturarak.

"Keçimiz." diye düşünmeden cevapladım hemen.

Dudakları alayla büküldü. "Keçine isim mi verdin?"

"Evet, elbette." dedim gözlerimi kırpıştırıp. Sonra tavrından rahatsız olup kendimi ifade etmek için açıklamaya başladım.

"İnsanlar sürekli hayvanlarına isim verirler, bu bizim için gelenek gibi bir şey." dedim ukala bir tavırla.

EVA +18 (Avesta Serisi 1. Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin