18. Bölüm - Lance

3.9K 433 73
                                    

Sesli bir şekilde yutkundum. Fena şekilde yenilgiye uğradığımı hissediyordum. Umudum, acı ve utanca dönüşmüştü. Hâlbuki kaçamayacağımı en başından beri biliyordum. Onun da aslında, "avının kaçamayacağını düşündüğü an." derken kastettiği buydu. Avının umutlanmasını beklemek...

Birkaç saniye boyunca gözlerime baktı, Sonra garip bir şekilde burnunu boynuma gömüp derin nefesler almaya başladı.

Kafasını kaldırıp bana tekrar baktığında; her ne kadar kabul etmesi bile midemi bulandırsa da, o yakışıklı yüzünün ahlaksız bir sırıtışla parladığını gördüm. "Eeeee, son bir sözün falan var mı?"

Düşüncelerim kafamın içinde öyle karman çormandı ki birkaç dakikadır sesimi çıkarmadığımı bile fark etmemiştim. Cevap vermek için birkaç kez ağzımı açtım, fakat her defasında ne söyleyeceğimden emin olamadığımı fark ederek kapadım.

Şaşkın ifademi yakalayınca dudakları seğirdi. Sanki eğleniyormuş gibi görünüyordu. Lanet olasıcanın sırıtışı bile günahkârlık yayıyor ve bu da benim ilginç yerlerime doğru tuhaf bir sıcaklık yayıyordu. Düştüğümde kafamı falan çarpmış olmalıydım. Bunun başka bir açıklaması olamazdı.

"Eeeee, var mı?" diye sorusunu yineledi.

Beni tahrik ederken, bir yandan kelimelerimi de ele geçirmişti sanki. Beynime biraz mantık katmak ister gibi başımı iki yana salladım ve derin bir nefes aldım.

Taktiğim işe yaramış gibi görünüyordu ki nihayet, "Cehennemin dibine git." diye tısladım. 

Kısık bir sesle tam çıkaramadığım bir şeyler mırıldandı... Belki de zaten ordayımdır mı demişti? Emin değildim...

 "Sanırım yok?" derken kafasını hafifçe yana eğip gülümsedi ve "O zaman..." diyerek duraksadı.

Cümlesine devam etmesine de gerek yoktu zaten. Ben, boşlukları içimden onun yerine dolduruyordum. 

Hoşçakal .

Diğer tarafta biraz daha dikkatli ol. 

Sana kaçma demiştim...

"Yok." dedim ve gözlerimi bir daha açamayacağımı bilerek kapattım. Beni nasıl öldüreceğini düşünmemeye çalışıyordum. 

Hızlı ve acısız mı olacaktı? 

Ya da yavaş yavaş can çekişerek mi ölecektim? 

Kahretsin! Ona yalvarmamış, beni öldürmemesi için ağlayıp zırlamamıştım. Kendimle gerçekten gurur duymalıydım...

Kalbim göğsümde gümbürdeyerek beklerken düşüncelerim Saya'ya kaymaya başladı. Hay lanet! Çok üzülecekti.

Aradan ne kadar zaman geçtiğiyle ilgili hiç bir fikrim yoktu ancak hâlâ bekliyordum...

Beklemeye devam ettim...

Bekledim ve bekledim...

Ne oluyordu yahu?

En sonunda dayanamayarak göz kapaklarımı hafifçe araladım. Gözlerinde muzip parıltılarla bana bakıyor ve kahkahalarla gülmemek için kendisini tutuyor gibi görünüyordu.

Kafam karışmıştı. Yoksa bu da oyunlarından birimiydi?

Sonra yine burnunu boynuma götürüp derin nefesler aldı. Beni kokluyor muydu? O kadar çok koşmuştum ki muhtemelen ter kokuyordum. Belki de yemeğinde ter kokusu sevmiyordu. Kendimi kesinlikle ümitlendirmeyecektim. Sonuçta ben de lapa sevmiyordum ama çoğu zaman açlıktan mecbur kalırsam yiyordum. 

EVA +18 (Avesta Serisi 1. Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin