Bakışlarım etrafta gezindi. Sanki günlük koşuşturmacaları içindeki kölelerinin, Darshup ve adamlarının hayaletlerini görebiliyor gibiydim. Tam olarak nereye gitmem gerektiğini biliyordum ve evin girişine yöneldim.
İçerideki eşyalar kırılmış, mobilyaların çoğu ya parçalanmış ya da devrilmişti. Evin arka kısmına giden koridoru geçip, merdivenlerden aşağıya indim ve önüme çıkan kapıdan içeri girip, soldan üçüncü sırada olan demir parmaklıklı hücrenin kapısının hemen önünde durdum.
İşte yine geçmişin hayaletleri peşimi bırakmıyordu...
Kendimi hücrenin içinde; tekrar Darshup'tan, Dacar ve Übery'den, hatta bazen ikisi, bazense üçünden birden dayak yerken görebiliyordum.
On yaşındaki o kız çocuğunun gözlerinde; acıyı, akmamaları için tuttuğu gözyaşlarını ama en çokta terk edilmişliği ve yalnızlığı görüyordum.
Ben, biraz bile vicdanı olmayan insanların elinde, kimsesiz ve terkedilmiş bir çocuktum. Bir yanım hep bu acıyı hatırlayacaktı. Ancak yaralarımı Saya ile sarmıştım...
Şimdi Saya gidince, sargılılarım açılmış ve hâlâ kanayan yaralarım ortaya çıkmıştı. Üstelik bu gidişiyle; beni geçmişte kurtardığını düşündüğümden çok da farklı olmayan başka bir köleliğe mahkûm etmişti.
Bana bunu neden yapmıştı?
Ben ona ne yapmıştım ki?
Saya ile son konuşmamızı düşündüm yine...
"Bunu sana hiç belli etmediğimi biliyorum ama sen benim çocuğum gibi oldun Eva ve her anne kendince sever çocuğunu emin ol."
Öyle değildi. Annem beni hiç sevmedi ve terk etti diye düşünmüştüm.
"Ben de seni seviyorum Saya, sen benim gerçek annemsin."
"Değilim." demişti acı çeker gibi gözlerini kapatarak.
"Ama seni annenmişim gibi seviyorum."
Şimdi düşünüyordum da, gerçekten de beni annem gibi sevmiş ve o da terk etmişti.
Yine de tam olarak yerine oturmayan bir şeyler vardı sanki. Kain'e göre; Saya beni zaten bir gün terk edecekti. Bunun nedeni hâlâ bir muammaydı... Ancak, bir gün zaten bunu yapacağını bile bile bana neden o kadar para ödeyerek özgürlüğümü vermişti ki?
Parmaklarımla, önümde duran ve zamanında bana ait olan hücrenin demir parmaklıkları sıkmaya başladım. Kain hayatımda olmasaydı bile Saya eğer beni bir gün terk edecek olursa; içimdeki o çaresizce sevilmek isteyen çocuğun, kendisini hiç bırakmayacağını söyleyen ilk insana kayıp gideceğini biliyordum. Elbette bana aynı acıları tekrar yaşatacak birini kendime çekerdim, tıpkı Saya gibi...
Şimdi Kain'in ellerinde, bir gün onun da beni yüz üstü bırakacağı günü bekleyecektim... Ve nedense bunun çokta uzun bir gelecekte olmayacağından emindim.
Herkes neden benden bu kadar kolay vazgeçiyordu? Nerede yanlış yapıyordum? Benim sorunum neydi?
Öfkeyle parmaklıkları iyice sıkmaya başladım. Gözlerimi kapatınca önce bir damla yaş aktı gözümden, sonra diğerleri de onu takip etti. Bir süre o şekilde kalıp kendime acımaya devam ettim. En sonunda artık gitmem gerektiğini biliyordum.
Son kez, hücrede köşeye sinmiş oturan ve korkudan ödü kopan o küçük kıza -kendime- baktım. Veda etmeme gerek yoktu. Çünkü biliyordum ki şimdi yine benimleydi...
Gitmek için arkama dönünce Duncan'ı bir köşede sessizce beni izlerken buldum. Normal şartlar altındaki başka bir gün olsa, bu beni korkutup tedirgin edebilirdi. Ancak tüm hislerim tek bir tepki bile veremeyeceğim kadar uyuşmuş gibiydi. Hiçbir şey söylemeden yavaşça yanıma gelerek kafasını çevirip bir süre hücreye baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EVA +18 (Avesta Serisi 1. Kitap)
FantasíaKitap +18 içeriklidir ve yetişkinler içindir. Ölümsüzlerin hâkim olduğu acımasız Avesta topraklarında, insanların çok fazla seçeneği yoktu. Ya açlık ve sefalet içinde yaşayacaklardı, ya da özgürlüklerinden vazgeçip köle olmak zorundalardı. Bu yeni d...