34. Bölüm - Doğum günü

3.5K 348 20
                                    

Lance ile iki ay boyunca her gün ormanda buluştuk. Bazen sohbet edip, bazen kahkahalara boğulup, bazense birimize sorular sormaya devam ettik. Hatta arada gölde bile yüzdük... 

Şey... Yani çoğunlukla yüzdük. 

Her gün eve dönerken; sevinçten, heyecandan içim içime sığmıyor, bağırmak, kahkahalar atmak, mutluluktan dans etmek ve ağlamak istiyordum. Çünkü giderek ona âşık oluyordum.

Sonra bir gün, yine bana hazla ilgili öğrettiklerini pekiştirdiğimiz bir akşamüstü; sonraki bir hafta boyunca burada olmayacağını söyledi. Elimden geldiği kadar gülümsemeye ve yüzümün düşmesine engel olmaya çalıştım.

Ruh halimi sesime de yansıtmamak için çabalayarak. "Nereye gideceksin?" diye sordum.

Tabi ki yine, "Şuraya, buraya işte" diye cevap verdi.

Ardındansa, "Bana bir dakika ver." deyip bir anda ortadan kayboldu. Sonra bir dakika bile olmadan, elinde avlamış olduğu dört tavşanla geri döndü. Şaşkınlıktan açık kalan ağzımı hemen kapatamadım bile.

Kalbimi hızlandıran çarpık bir gülümsemeyle elindeki tavşanları gösterip, "Ben yokken lapa yememen için." dedi. O kadar mükemmel görünüyordu ki dayanamadım ve gömleğinin yakasına yapışıp onu kendime doğru çekerek tutkulu bir öpücükle teşekkür ettim.

Dört gün sonra doğum günüm vardı ve on dokuz olacaktım. Aslında muhtemelen çoktan on dokuzuma girmiştim ama Saya ile doğum günümü, onun beni satın aldığı gün olarak kutlardık.

Ve Lance doğum günümde burada olmayacaktı...

"Önemli değil." dedim kendi kendime. Sonuçta Saya hep yanımdaydı.

İlk iki gün ormana gitmedim ve Saya ile vakit geçirdim. Üçüncü gün ise; aslında dört tavşan bize bir hafta yetmeyeceği için, avlanmak ve biraz da yalnızlığın tadını çıkarmak için yine ormandaydım.

Tuzağımı kurdum, beklerken kitabımı okudum, elmamı yedim ve ağacımın serin gölgesinde uyudum. Eve dönerken yemek için üç tane tavşanım vardı ama akşam yatınca okuduğum kitabı ağacın altında unuttuğumu fark ettim.

Sabah, şeker ve vanilya karışımı ağız sulandıran kokularla uyandım. 

Saya; bazen huysuz, genellikle inatçı ve çoğu zamansa anlaşılması zor geçimsiz bir kadındı. Ama biliyordum ki kalbinde hepsinden çok şefkat ve sevgi vardı. Özellikle de benim için...

Kim köle bir çocuğun doğum gününü kutlardı ki? Sadece Saya. Bana her doğum günümde, tarifini paylaşmayı inatla reddettiği bir kek yapardı. Yatakta kollarımı gererek esnedim, yüzümdeki aptal sırıtışa engel olamıyordum. Doğrulup kalktımda ayak seslerimi duyan Saya homurdanarak, "Sonunda uyandın çocuk." dedi.

Kafasını çevirip bana ters bir bakış attı. "Sana seslendim ama bir türlü cevap vermedin, en sonunda uykunda öldüğünü düşünüp gelip seni kontrol etmek zorunda kaldım."

Ona doğru yaklaştım, masada sırtı bana dönük olarak yapmış olduğu keki dilimliyordu.

"Nefesini dinlemek için yüzüne doğru eğilince..." deyip birkaç saniye duraksayıp beni izledi, ona sırıtarak kekten bir dilim kapıp sandalyeme geçtim ve kocaman bir ısırık aldığım sırada, "Yine uykunda konuşuyordun." diye devam etti.

Kekten aldığım lokma boğazıma kaçtı ve öksürmeye başladım. Aynı zamanda da, söylemiş olabileceğimi düşündüğüm şeylerden dolayı utançtan kıpkırmızıydım. Saya'nın, rengimin kızıla dönemsinin nedeninin boğuluyor olmamdan kaynaklandığını düşünmesini umut ediyordum.

EVA +18 (Avesta Serisi 1. Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin