51. Bölüm - Duncan

3.4K 355 20
                                    

Saya, belki de ben kaçırıldığım sırada dönmüş ve başıma gelenleri duymuştu. Çaresizce bir şey yapamayacağını, hatta en kötü ihtimal; belki benim de içinde yaşadığım koşullardansa, bir kan kölesi olarak geçireceğim hayatı tercih edeceğimi düşünmüştü.

Belki böylesi Eva için daha iyidir demiş olamaz mıydı?

Gidip kapıyı açtığımda karşımda elbette Kain'i buldum. Elindeki giysi öbeğini bana uzatıp, "Bunları giymelisin, dışarıda seni bekliyor olacağız." deyip duraksayarak, "Önce kasabaya gidiyoruz değil mi?" diye sordu.

Elbette kolay kolay vazgeçmeyeceğimi biliyordu...

İnatçı bir şekilde çenemi dikleştirip, "Evet." dedim. Elimden geldiği kadar kararlı görünmeye çalışıyordum. Ancak yapabildiğim tek şey; korkularımı bastırıp, düşünmemeye çalışmaktan başka bir şey değildi.

Tamam der gibi kafasını sallayıp, kapıyı kapatıp çıktı.

Bana sadece kol ağzı ve yakasında turkuaz işlemeleri olan, sade eflatun bir elbise getirmişti ve muslin kumaştan kapüşonlu eflatun bir pelerin. Üstümü değiştirip saçlarımı yine açık bıraktım.

Dışarı çıktığımda hemen küçük grubumuzdaki değişikliği fark ettim. Alec yoktu, ancak onun yerine İri Kıyım buradaydı. Kain önde duruyor ve elinde kahverengi boş bir atın dizginlerini tutuyordu. Lance ve İri Kıyım ise hemen arkasındaydı.

Kimseye bakmadım, ben yaklaşırken Kain atından inip yardım edecek oldu ama elimi kaldırıp ona engel olarak, "Gerek yok." deyip tek seferde rahatlıkla binebildiğim atımı, kimseye bir şey söylemeden dörtnala kasabaya sürdüm.

Kain, sadece kasabaya girmek üzereyken yanıma yaklaşıp ikaz eder gibi, "Pelerinin başlığıyla yüzünü gizlemeye çalış Eva. Özellikle dikkat çekmeni istemeyiz." dedi. Ona bakmadım hatta bir cevap bile vermedim, ancak içten içe beni yiyip bitiren inadıma rağmen dediğini yaptım.

Önce Kedi Kadın'ın dükkânına gittim. İçeri girip bulunduğu tezgâha doğru ilerlerken, meraklı bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum. Karşısına geçip de pelerinimin başlığını indirdiğimde, ağzı şaşkınlıktan bir karış açık bana bakakaldı.

 Hemen ardından birkaç kez gözlerini kırpıştırıp, "Eva?" dedi soru sorar gibi.

Sesindeki hayreti görmezden geldim ve gülümsedim. "Merhaba."

Elini, tezgâhın üstünde birleştirdiğim ellerimin üstüne koydu. "Tatlım, seni gördüğüme inanamıyorum. İyi misin?"

Değildim ama kafamı sallayarak, "Evet." diye cevap verdim. Zaten bu soruyu hep iyi olmadığınız zamanlarda sorarlardı.

"Neler oldu? Seni bir daha görebileceğimizi zannetmiyorduk."

Sorusunu duymamazlıktan geldim ve içimde giderek artan panik yüzünden sesimin titremesine engel olamadan, "Saya'yı arıyorum. Ben yokken buraya gelmiş olabilir mi? Onu hiç gördünüz mü ya da haber aldınız mı?" diye sordum.

Alnı kafa karışıklığıyla kırıştı. "Hayır, tatlım. Onu aylardır görmedim. Dönse haberim olurdu mutlaka." deyip duraksadı ve samimi bir ses tonuyla "Sana, o gün verdiğim sözü unutmadım." diye ekledi.

Soytarı ve adamları tarafından kaçırıldığım gün, ondan Saya'ya neler olduğunu anlatmasını ve beni bulmasını söylemesini istemiştim.

Elimi tutan ellerini hafifçe sıkarak, "Lütfen, dönerse eğer onu aradığımı ve iyi olduğumu söyleyin."

Ne kadar ciddi olduğumu anlamasını istediğim için konuşmama, "Gerekirse beni Shadowmon'da bile aramasını." diyerek devam ederken gözlerimi gözlerine dikmiştim.

EVA +18 (Avesta Serisi 1. Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin