Kapıdan dışarı çıktığımda, Ingrid söz verdiği gibi dışarda bana etrafı gezdirmek için bekliyordu. Ancak yalnız değildi. Eteklerine yapışmış ve beni görünce utangaç bir şekilde Ingrid'in arkasına saklanan küçük bir çocukta vardı yanında. Gülümseyerek yanlarına gittim ve tokalaşmak için eğilerek ona elimi uzattım.
"Merhaba, ben Eva."
Kafasını hafifçe saklandığı yerden çıkarıp, sanki konuşmak için onayını ister gibi önce Ingrid'e bakması inanılmaz sevimliydi.
Ingrid kafasıyla sallayarak onaylayınca, ürkek hareketlerle saklandığı yerden çıkıp, uzattığım elimi kocaman bir adam ifadesiyle sıktı ve "Ben de Alex." dedi. Ses tonunda ki ciddiyet gülümsememin yüzüme daha çok yayılmasına sebep oldu.
En fazla beş yaşlarında ve Ingrid gibi kızıl saçlı, mavi gözlü sevimli bir oğlan çocuğuydu.
"Seninle tanıştığıma memnun oldum Alex." dedim takdir eder gibi bir ses tonuyla.
"Ben de Eva." demesine ise göz kırparak karşılık verdim.
"Alex! Ona sahibem demelisin. Adıyla hitap edemezsin." dedi Ingrid ikaz eder gibi.
Kafasını kaldırıp bir kabahat işlemiş gibi üzgün gözlerle Ingrid'e baktı ve "Peki, anne." diye cevap verdiğinde şaşkınlıkla onlara bakakaldım. Ingrid'in bir oğlu mu vardı yani? Benden bile küçük görünüyordu hâlbuki. Alex ise muhtemelen kardeşidir diye düşünmüştüm içimden.
Alex'in bana dönüp mahcup bir şekilde , "Özür dilerim." demesi bile gözüme inanılmaz sevimli gelen bir hareketti...
Ne yaptığının farkında bile olmadan; yüzüme içten bir gülümseme yayılmasına ve az önce yaşadıklarımı resmen unutmama sebep olurken, ona tekrar göz kırpıp içini rahatlatmaya çalıştım. "Önemli değil tatlım. Aslını istersen, bana ismimle hitap etmeni tercih ederim ama saçma sapan kurallarla uymak zorunda olduğumuz bir yerde yaşıyoruz hepimiz." dedim umursamazca omzumu silkerek
Ingrid korku dolu sesli bir nefes çekti içine ve duymuş olabilecek birileri var mı diye dehşet dolu gözlerle etrafına bakınmaya başladı. Bir anda tüm bedeni gerilir gibi olup da bakışları bir yerde sabitlenince dönüp arkama baktım ve büyük salonun kapısına yaslanmış Duncan'ı gördüm. Herif küstah bir ifadeyle gülümserken bir yandan da bana el sallıyordu.
Ingrid kafasını öne eğerek, "Çok özür dilerim Efendim." dedi. Olduğu yerde huzursuzca kıpırdanıp durmasından anladığım kadarıyla oldukça gergindi. Boş boğazlığım yüzünden, zar zor edinmeye çalıştığım dostluğumu daha başlamadan bitirmeyecektim. Üstelik söylediklerim için benim yerime özür dilemek zorunda hissetmesi tam bir saçmalıktı.
Ayağa kalkıp bakışlarımı Duncan'a diktim. "Sen özür dileyecek bir şey yapmadın Ingrid." diye Duncan'ın yerine ben cevap verdim.
Duncan'ın tepkisi ise, sanki espri yapmışım gibi kahkahalarla oradan uzaklaşmak oldu. Ne diyebilirdim ki... Bu adam da en az benim kadar tuhaftı.
Ingrid ve Alex bana; mutfağı, şarap mahzenlerini, ahırları, kalenin iç avlusunda bulunan küçük bahçeyi ve istersem onları bulabilmem için kaldıkları odayı gösterdiler.
Kalenin giriş katı tamamen ortak kullanım alanıydı. Kabul salonu ve yemek yenilen büyük salon bu katta yer alırken, ayrıca; neredeyse yaşadığım köy kadar büyük bir mutfak ve Rakshasalar hariç kaledeki herkesi beslemekle kalmayacak, koca bir şehre bile yetecek kadar içleri tıka basa dolu olan kilerler de bu kattaydı.
Bir de kalenin bodrum katını tamamen kaplayan şarap mahzenleri vardı tabi...
Onun bile altında bir yerlerdeyse, Ingrid lafını etmemiş olsa dahi bir zindan olduğunu biliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EVA +18 (Avesta Serisi 1. Kitap)
FantasyKitap +18 içeriklidir ve yetişkinler içindir. Ölümsüzlerin hâkim olduğu acımasız Avesta topraklarında, insanların çok fazla seçeneği yoktu. Ya açlık ve sefalet içinde yaşayacaklardı, ya da özgürlüklerinden vazgeçip köle olmak zorundalardı. Bu yeni d...