39. Bölüm - Misafir

3.8K 341 16
                                    

Neredeyse geriye kalan bütün gün boyunca; zaten temiz olan yerleri süpürdüm ve sildim, olmayan tozları aldım, yatakları üçer kez düzelttim, temiz bulaşıkları yıkadım ve böylece kafamı saçma sapan düşüncelerden arındırmaya çalıştım.

Saya bana hiç Zaria'dan bahsetmemişti, gerçi hiçbir akrabasından bahsetmemişti. Gerçekten onunla ilgili çok fazla şey bilmiyordum ama denemediğimden değildi. Bu konu hakkında konuşmaktan hoşlanmaz ve sürekli dalga geçer gibi geçiştirir, ya da beni azarlar dururdu.

Zaria'nın bilekliğindeki ve Saya'nın bastonunun sapındaki yılan kafası bir tesadüf olamazdı. Bir aile sembolü gibi bir şeydi sanırım ve birbirlerine kardeş gibi benziyorlardı. Ayrıca Zaria'da en az Saya kadar tuhaftı... Demek ki, hafif çatlak kafaları aileden geliyordu.

Tüm bu düşüncelere dalmışken dışarıdan gelen, "Ebe Saya?" diyen sesle kendime geldim. Kafamdaki sorulardan bir süre de olsa kurtularak, tezgâhın üstündeki şişeleri alıp kapıya yöneldim. Dışarıd ki adam, elimde ki ilaç şişelerini utana sıkıla alıp, gerçekten de karşılığında iki gümüş verdi. Bu ilaçlar ne içindi acaba? Sormak isteseydim de soramazdım çünkü adam kafamı iyice karıştırarak, parayı verdikten sonra kaçar gibi uzaklaşmıştı.

Bu saatten sonra ormana gitmek için çok geç kalmıştım. Lance muhtemelen gelemeyeceğimi düşünüp çoktan gitmişti. Ama nereye?

Nereye dönmüş olabileceği ile ilgili hiçbir fikrim yoktu. Lance'in de bir evi, annesi ya da babası var mıydı? Tam olarak nerede yaşıyordu? Normal insanlar sevişmeden önce, birbirleri hakkında en azından bunları bilmek istemezler miydi?

Bense ona; katıldığı savaşları, Ahura'yı, melezleri, bu zamana kadar hayatında kaç kadın olduğunu sormayı tercih etmiştim. Benim sorunum neydi? Neden bana yakın olan insanlarla ilgili, aslında bilmem gereken şeyleri öğrenememekte bu kadar ısrarcıydım?

"Yeter!" diye çığlıklar attım kafamda. Yalnızlık kesinlikle bana iyi gelmiyordu. Böyle giderse birkaç güne, kendi kendime konuşmaya başlayacak ve bu soruları sesli bir şekilde kendime sorarak cevaplayacaktım. Banyo yapmaya karar verdim.

"Bir banyo iyi gelebilir." dedim kendi kendime.

"Evet, kesinlikle." diye onayladım sonra kendimi.

İşte başlamıştım bile...

Leğenin içinden çıkıp ince havluma sarınmayı tamamladığım an, aniden birisi eliyle ağzımı kapatıp, kolunu belime sararak beni kendisine yasladı. Daha korkmaya fırsatım olmadan Lance'in sesini duydum.

"Sen bir ölümlüsün Eva ve sürekli ölüme kafa tutan oyunlar oynuyorsun. Lanet kapı neden kilitli değildi?" dedi hırlar gibi.

Eli hâlâ ağzımdayken cevap veremeyeceğimi söylemek ister gibi homurdandım. Elini ağzımdan çekti ama beni sıkıca kendine bastırmaya devam ediyordu. Ensemdeki nefesi tüm sinir uçlarımı çoktan uyarmıştı.

"O kapının kilidi, içeri girmek isteyen birini birkaç saniyeden fazla oyalamayacaktır. Emin ol." dedim kalbim göğsümde gümbürdeyerek atarken. Nihayet beni bıraktığında ona doğru döndüm. Kapıya ölümcül bakışlar atmakla meşguldü ve bana bakmadan etrafı incelemeye başlayıp, "O kadın nerede?" diye sordu.

Ellerimi hesap sorarmış gibi belime koyup, "Saya'yı soruyorsan eğer, doğumu yaklaşan bir hastayla ilgilenmek için Anfalas'a gitmek zorunda kaldı." dedim ters bir şekilde. Saya'ya adıyla hitap etmeyi inatla reddediyordu ve bu düşüncelerimin kaydığı yerden hızla çıkmam için yeterli olmuştu.

Bana döndüğünde yüzünde kafası karışmış gibi bir ifade vardı. "Ama sırf oraya gidip gelmesi neredeyse bir hafta sürer."

Cevap vermeden kafamla onayladım.

EVA +18 (Avesta Serisi 1. Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin