Duncan'la, kütüphaneye giden yol boyunca hiç konuşmadık. İçeri girince bile bana hızla susmamı işaret edip, kafasını yana eğip dikkatlice etrafı dinledi. Hatta hafifçe kokladı bile.
Sonra bana bakıp gözlerini şüpheyle kısarak, "Gerçekten okuyacak bir kitap mı arıyorsun Eva?" diye sordu.
Kütüphaneye geldiğimizi yeni fark etmişim bakışlarımı heyecanla etrafta gezdirdim.
Vay canına...
Öyle bir gülümsedim ki muhtemelen yüzümdeki sırıtış aç bir kurt gibiydi. Önümde kocaman bir kütüphane vardı. Kitaplarla dolu kaç raf vardı sayamamıştım bile. Derin bir nefes alıp, kitapların o tanıdık mükemmel kokusunu içime çektim. Daldığım düşüncelerden çıkmak içinse zihnimi "Daha sonra" diye sertçe dürtmek zorunda kaldım.
Bakışlarımı Duncan'a çevirip omuz silkerek, "Bir kitap iyi olur tabi ama asıl bir şey sormak istiyordum." dedim ve ben daha soramadan, "Seni neden ele vermediğimi mi?" diye sordu.
Kafamla onaylarken, dikkatle onu inceliyordum.
Sıkıntılı bir nefes verip parmaklarını saçlarına daldırdı ve bana sırtını döndü. Sanki kendiyle bir çatışma içine girmiş gibi görünüyordu. Omuzları yenilmiş gibi düştüğünde kafasını sallayarak sessizce, "Bilmiyorum Eva" diye cevap verdi.
Bu kadar mıydı yani?
Bilmiyor muydu?
Bu bir cevap bile değildi.
Sonra tekrar bana dönüp dik dik bakmaya başladı. "O kadın mı öğretti sana dilleri?" Kain'in her zaman yaptığı gibi o da Saya'nın adını kullanmasa da, aniden onu hatırlamak sanki biri kalbimdeki hançeri tutup çevirmiş gibi canımı acıtmıştı.
Derin bir nefes alıp acıyı görmezden gelmeye çalıştım. Duncan'a ölçüp biçer bir bakış atıp düşünmeye başladım. Anlatıp anlatmamakta kararsızdım ama sonuçta kaybedecek bir şeyim de yoktu. Ancak anlatmaya karar vermemin asıl sebebi, sırrımı saklamış olmasıydı. Bu bir şekilde bende, sanki ona güvenmem gerektiği hissi uyandırmıştı.
Gözlerinin içine baktım. "Hayır, hep biliyordum."
Kollarını göğsünde birleştirip, bakışlarını ise yüzüme dikmesinden konuşmaya devam etmemi istediği belliydi.
"On yaşımdan öncesini hatırlamıyorum ben Duncan. O arada bir yerlerde öğrenmiş olmalıyım."
Umursamazca omzumu silktim. "Ben de bilmiyorum. Kim olduğumu, adımı, nerede doğduğumu hatırlamıyorum."
Bana gizlemekle uğraşmadığı şüpheli bir bakış attı.
Gözlerimi bir an bile ondan ayırmadan, "Doğruyu söylüyorum." dedim. Birkaç saniye ikimizde konuşmadan öylece birbirimize baktık. Sessizlik uzayıp gidip de garip bir hal almaya başlamadan, derin bir nefes aldım ve anlatmaya başladım.
"Hiçbir şey hatırlamadan uyandım bir gün. Nerede olduğumu bilmeden bütün gün yürüyüp, bir ağacın altında uyuyakaldım. Uyandığımda Darshup ve adamları karşımdaydı." biraz duraksayıp tepkisini inceledim. Bakışlarında şüphe değil merak vardı şimdi.
"Sonrasını biliyorsun zaten."
Bir an bile düşünmeden, "Senin bakış açından değil." diye cevap verdi.
Gözlerimi birkaç defa kırpıştırarak şaşkınca ona baktım. "Sana neler olduğunu anlatmamı mı istiyorsun?"
Birkaç saniye düşünceli göründükten sonra kafasını sallayarak onayladı. Kollarını hâlâ göğsünde birleştirmiş hesap sorar gibi bir ifadeyle bana bakıyordu. "Can kulağıyla seni dinliyorum Eva."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EVA +18 (Avesta Serisi 1. Kitap)
FantasyKitap +18 içeriklidir ve yetişkinler içindir. Ölümsüzlerin hâkim olduğu acımasız Avesta topraklarında, insanların çok fazla seçeneği yoktu. Ya açlık ve sefalet içinde yaşayacaklardı, ya da özgürlüklerinden vazgeçip köle olmak zorundalardı. Bu yeni d...