59. Bölüm - Sır

3.2K 349 34
                                    

Duncan'ın söylediklerinden sonra masadaki yemeklere bir bakış attım. Tekrar düşündüm de... Sanırım bir süre daha et yemesem iyi olacaktı.

Tatlılardan birini seçip yemeye başlarken, sırf Duncan'ı gıcık etmek için boş boş konuşmaya başladım.

"Eeeee nasılsın peki?"

Dönüp bana şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırarak baktığında, bu kez hep onun yaptığı gibi ona arsızca sırıtıp göz kırpan bendim.

Sanki ifadesi yüzüne yapışmış kalmış gibi bana bakmaya devam ediyordu ve hâlâ bir cevap vermemişti.

Ona kınar gibi hayretle bakıp, "Bana öyle bakma, insanlar yemek masalarında sohbet ederler, bu bizim için bir çeşit gelenektir." dedim ve tekrar sırıtıp göz kırptım.

Ardındansa daha sonra söyleyeceklerimi vurgulamak ister gibi bir süre susup bekledim. Sonra ona ters ters bakıp, elimdeki tatlı kaşığıyla geldiği masayı işaret ederek, "O yüzden benimle sohbet etmek istemiyorsan, belki de gelip yanıma oturmamalısın." dedim.

Beni yerimden sıçratacak şekilde birden kahkaha atmaya başladı. Herkesin dikkatini çekip bize kaçamak bakışlar attığından emin olmak için kafamı kaldırıp onlarla göz göze gelmeme gerek bile yoktu. Duncan ise ilk defa bana gerçek bir gülümsemeyle içten bir şekilde bakıp cevap verdi. "Günüm iyiydi Eva. Bilirsin işte. Biraz avlan, birilerini öldür, bir kan gelini düşüp de kendine zarar vermekten koru falan." duraksayıp omuz silkerek, "Günlük sıkıcı işler işte." diye devam etti.

Demek göremesem bile Kain, yine beni koruması için birilerini ayarlamıştı ve gerçekten de Duncan'ın da dediği gibi kalenin içinde muhtemelen başıma gelebilecek en kötü şey, düşüp de kendimi yaralamak olurdu... Ya da belki ölümsüzlerle dolu bu yerde korunmaya her zamankinden çok ihiyacım olduğunu düşünmüştü...

Bu kez tıpkı onun gibi, bende ona ilk defa içten bir şekilde gülümsüyordum.

"Zor olmalı, özellikle de şu kan gelinini koruma kısmı."

Sırıtarak, "Hem de nasıl." dedikten sonra o da bana günümü sordu.

"Sanki bilmiyorsun da." diye karşılık verirken bir şekilde kendimizi yemek boyunca sohbet ederken bulduk.

Yemeğin sonuna doğru Victoria'nın attığı sesli kahkahalar; dikkatimi her zamanki gibi platforma kurulmuş masada oturan üçlüye kaydırdığında, ikinci tatlıma çoktan geçmiştim ve Selene'in yine kendi dillerinde Kain'e, "Bu gece üçümüz biraz eğlenelim. Ne dersin sevgilim?" dediğini duydum.

Herkes duysun diye sesini alçaltmamıştı bile. Gerildim ve merakla Kain'in cevabını bekledim ama bir cevap verdiyse de duyamadım. Kafamı çevirdiğimde Duncan'ın gözlerini kısarak dikkatle inceler gibi bana baktığını gördüm.

Ağzımda kaşık olduğundan, ne var der gibi gözlerimi pörtletip kafamı sallayarak ona baktım.

Dudakları seğirdi. "Sürprizlerle dolusun öyle değil mi?"

Kahretsin!

Bir anda panikledim. Yalan söyleyemeyenlerin Tanrıçası gibi bir şey olduğum için hızla bakışlarımı kaçırıp, "Neden bahsettiğin hakkında en ufak bir fikrim yok." deyip aptala yatmaya çalıştım.

Elbette söylediklerime inanmadı. Sesimdeki inandırıcı olmaktan çok "kahretsin şimdi boku yedim işte" şeklindeki tınıyı ben bile fark etmiştim. Tepkisini merak edip yan gözle tedirgince ona baktığımda, bana ölçüp biçer bir bakış attığını gördüm.

"Ne zamandan beri böyle tatlılara düşkünsün Eva?"

Gözlerimin içine bakıyordu ve cümlesinin "ne zamandan beri" kısmını bastırarak söylemiş ve o anda tek kaşını kaldırmıştı.

EVA +18 (Avesta Serisi 1. Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin