74. Bölüm - Hançer

3.3K 343 77
                                    

Sabah uyandığımda odamdaydım, hâlâ dünkü kıyafetlerimi giyiyordum ve Ingrid başımda bekliyordu. Doğrularak sırtımı yatak başlığına yasladım. Buraya nasıl gelmiştim?

"Elbiseni seçmemi ister misin Eva?"

Sorusuna bir cevap vermeden kafamı hayır der gibi salladım.

"Sen mi seçeceksin?"

Bakışlarımı ona doğru çevirince sanki beni daha yakından görmek ister gibi hafifçe eğilip, "İyi misin? Hastalandın mı?" diyerek elini alnıma koyup ateşim var mı diye kontrol etti.

"Aslında." dedim çatallı bir sesle, sonra sanki kendimi çok iyi hissetmiyormuşum gibi birkaç kez öksürür gibi yapıp, bir yandan da boğazımı temizleyerek devam ettim, "Aslında kendimi iyi hissetmiyorum, Kahvaltıya inmeyeceğim bugün."

"Elbette, ben hemen mutfakta bir şeyler hazırlayıp getiririm." diyerek telaşla dışarı çıktı.

O lanet yemek salonuna bir daha inebileceğimi sanmıyordum. Muhtemelen şimdi Kain, Victoria kucağında ona sürtünürken, ondan besleniyordu. O sahneyi kesinlikle tekrar görmek istemiyordum. Derin bir iç çekerek kafamı arkama yasladım ve sanki cevaplar oradaymış gibi tavanını seyretmeye başladım.

Ingrid tekrar geldiğinde ise hâlâ tavana bakıyordum. Arkasından içeri giren ve elinde sıcak su bulunan güğümler taşıyan köleler göz ucuyla görebildiğim kadarıyla kavga dövüş himayeme aldıklarımdan bazılarıydı.

Ingrid itiraz kabul etmediğini gösterir gibi anaç bir tavırla elini beline koyup, "Hadi önce seni güzelce bir yıkayalım. Sonra da bir şeyler yersin. Akşama kadar kendini yemeğe inebileceğin kadar iyi hissedeceğine eminim" dedi.

Sonuç olarak sonraki üç gün boyunca odamdan dışarı çıkmadım. Geceleri odamın giriş kapısını ve Kain'le odalarımızı ayıran kapıyı kilitliyordum. Kapıları kilitlemek, onu dışarıda tutmak için yeterli değildi elbette biliyordum ama işe yaramış gibi görünüyordu.

Beni kahredense onu hâlâ deli gibi istememdi. Kendime hiç mi saygım kalmamıştı? Neden kafamdan sürekli geçirdiğim sevişme sahnelerimizi atamıyordum? Bu kadar mı muhtaçtım ona? Benim derdim neydi be? Emin olduğum tek şey; bunun aşk, ya da sevgi olmadığıydı. Bu kahrolasıca bir bağımlılıktı ve resmen ruhumu sömürüyordu...

Artık oda da duramayacak kadar daralıp da, bir kaç saniye sonra duvarlarla konuşmaya başlayacağımdan emin olduğum gün dışarıya çıkmaya karar verdim. Giyinmek için Ingrid'i beklemeyip, kendim de rahatça giyebileceğim beyaz elbiselerden birini giyip dışarı çıktım ve Flavium'a gittim.

Ormana gitmiyorsam eğer beni uzaktan izleyen korumam hep Duncan oluyordu. Bugün de öyle olduğunu umuyordum. 

Yanılmamıştım, sahneye girdiğimde Duncan karşımda duruyordu. Ona bakıp sırıttığımı fark ettim, küstahça konuşmalarından birini duymayı iple çekiyordum ve neyse ki çok beklememe gerek kalmadı.

Dudakları seğirdi ve "Cennette sıkıntılar varmış diye duydum." diye benimle dalga geçti. Kabul etmek istemesem de onu özlemiştim. Ayrıca son görüşmemizde tartışmıştık ve bana hâlâ kızgın olmasından endişeleniyordum. Ancak sanki aramız iyi gibiydi. Belki de yine o ruhsal gel gitlerinden birini yaşamıştı...Gözlerimi devirerek yanına yaklaştım.

"Burada bir cennet olduğunu bilmiyordum, ayrıca ben Tanrılara inanmam."

"Akıllı kız." diye göz kırptı yine.

Tek kaşımı alaycı bir ifadeyle kaldırdım. "Biliyor musun? Eğer herkese bu kadar çok göz kırpıyorsan; biri, bir gün o gözünü çıkaracak Duncan."

EVA +18 (Avesta Serisi 1. Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin