"Neren acıyorsa, canın oradadır." derdi Saya. Benim canım, bir kalp gibi sırtımda atıyordu.
Bağırabilseydim eğer, acıyı bir nebzede olsa azaltabileceğime emindim ama sesim çıkmıyordu. Ağrı sırtımdan vücudumun her yerine yayılırken, kendimi yakında biteceğini ve bu duygunun yabancısı olmadığımı düşünerek avutmaya çalışıyordum.
Tam acının en katlanılmaz noktasında olduğumu düşünürken, yaralarım sanki bir bıçakla kazınmaya başlayıp, ardından kor gibi yandı. Bu sefer sesimin çıktığından emindim, yoksa dayanamazdım.
Sonra bir anda hiçbir şey kalmadı. Sırtımda hissettiğim tüm acının yerini, sanki hiçlik almış gibiydi. Istırapdan kasılan tüm bedenim gevşerken, huzurlu bir uykuya çekildim.
Rüyamda o küçük kızı görüyorum... Yani kendi küçük halimi?
Daha önce göl kenarında birlikte vakit geçirdiği adamla birlikte yine. Bu kez bir pencerenin kenarında oturuyor ve birbirlerine parmaklarıyla dışarıda bir şeyler işaret edip, kahkahalarla gülüyorlar.
Neşeleri o kadar bulaşıcı ki ister istemez gülümseyerek onlara yaklaşıyorum. Tam arkalarına geldiğimde küçük kızın bakışları, aşağıdaki avluda bulunan ve uzun kuyruklu pembe bir elbise giymiş alımlı kıza kayıyor.
Kız ise; avluda sırtı bize dönük genç bir adama bakarak, yanakları kıpkırmızı bir şekilde yanındaki arkadaşlarına hevesle bir şeyler anlatıyor. Nasıl bilmiyorum ama bunun küçük kızı üzdüğünü hissedebiliyorum. Kalbindeki kıskançlığın tadını alıyorum sanki. Kimsenin o genç adamla ilgilenmesini istemiyor, çünkü ona âşık...
Benim dudaklarıma bir gülümseme yayılırken, küçük kızın yüzü düşüyor. Ardından sesindeki kıskançlığı gizleyemeyerek, "Buldum ona..." diyerek parmağıyla pembe elbiseli kızı işaret edip, "Süpürücü diyelim." diyor.
Yanındaki adamın kaşları anlayışla havaya kalkarken, kızın neden üzüldüğünü bildiğinden emin oluyorum. Ancak onu daha çok üzmemek için farkındalığını belli etmemeye çalışarak gülümsüyor ve "Neden?" diye soruyor.
Kız ise ona nedenini anlamadığı için hayretle bakarken, "Elbisesinin arkası yerleri süpürüyor da ondan." diyor yüzünde zoraki bir gülümsemeyle.
Adam, "O zaman sıra bende." derken bir süre aşağıyı inceleyip, sonra avludaki bir odanın kapısına kulağını dayamış ve içeriyi dinlemeye çalışan genç bir çocuğu işaret ederek, "Kapı kulak." diyor ve birlikte kahkahalarla gülüyorlar.
Küçük kız benimkiyle aynı olan gözleriyle bir süre avluyu dikkatle inceledikten sonra, parmağıyla aşağıdaki bir noktayı işaret edip, "Ona Akbaba diyelim." derken adamın yine kahkahalarla gülmesine, benimse tüylerimin diken diken olmasına sebep oluyor.
Kadını görmek için avluya hızla bir bakış atıyorum. Aşağıda; o tanıdık bastonuyla yürüyen, lacivert bir elbise giymiş, kambur ve gaga burunlu kadını hemen görüyorum.
Saya...
Gözlerimi açtığımda, bir at arabasının demir parmaklıklı vagonundaydım ve içerisi kalabalıktı.
Ne kadar zamandır uyuyordum?
Dışarıda yaklaşık altı tane asker, arabanın yanında atlarıyla bize eşlik ediyordu.
"Hey! Sonunda uyanabildin." dedi bir kız.
Yerimde doğrulmaya çalışıp oturdum ve dikkatle ona baktım.
Hemen karşımda, yanında kolunu korumacı bir tavırla omzuna atmış iri yarı bir adamla birlikte oturuyordu. Benimle aynı yaşlarda gibi görünüyordu. Uzun, alev gibi saçları ara ara örgülerle örülmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EVA +18 (Avesta Serisi 1. Kitap)
FantasyKitap +18 içeriklidir ve yetişkinler içindir. Ölümsüzlerin hâkim olduğu acımasız Avesta topraklarında, insanların çok fazla seçeneği yoktu. Ya açlık ve sefalet içinde yaşayacaklardı, ya da özgürlüklerinden vazgeçip köle olmak zorundalardı. Bu yeni d...