Yaklaşık bir ay sonra, akşam yemeğinden her zamankinden daha erken ayrıldım. Çünkü sonunda kararımı vermiştim, sözümü tutacaktım. Kendime bunu anlaşmalı bir evlilik gibi düşünme izni vermiştim. Burada bulunduğum süre içinde Kain'i iyice tanıma şansım olmuştu. Danışmanlarıyla otoriter ve ödün vermez bir tavırla konuşmasına, milislerle ve vergisini ödeyemeyen insanlarla ilgili acımasız kararlar almasına şahit olmuştum.
Sarsılmaz bir özgüvenle, acımasız ve gaddarca bir yönetim anlayışına sahipti. Duncan'ın beni uyardığından çok daha tehlikeliydi. Özellikle de kalbim için... Bunun farkında olarak bu işi sürdürebilirdim. Ona verdiğim sözü tutmadığım takdirde; çocuklarla ilgili anlaşmamızı bozacağının ve beni istediği her şeye zorlayabileceğinin farkındaydım. Bu kadar bile dayanması mucizeydi aslında...
Kafamda zamanla onu değiştirebileceğim, ya da kararlarını yumuşatabileceğim gibi saçma sapan düşünceler yoktu. O neyse oydu, değişmez ve sarsılmaz. Daha da önemlisi gerçekten istediği bir şey olduğunda, yoluna herhangi bir şeyin çıkmasına izin verecek bir adam değildi.
Tek umudum istediği ben olduğum sürece çocuklarla ilgili sözünü tutmasıydı. O, sözünü tuttuğu sürece ben de tutacaktım. Çocuklarını kaybetmeyecek aileler olduğu sürece, yapmak ya da katlanmak zorunda olduklarımın kendimce çok da bir önemi yoktu. Kendime olan saygımı daha fazla kaybetmediğim sürece...
Utana sıkıla neredeyse şeffaf beyaz bir gecelik seçtim. Oldukça derin bir yakası ve popoma kadar yırtmacı vardı. Ingrid yüzümün kızarmasından bir şeyler anladıysa bile nazik bir tavır takınıp bana çaktırmadı ve saçlarımı taradıktan sonra sessizce odadan çıktı.
Son bir kez daha aynadaki yansımama baktım ve cesaretlendirici derin bir nefes alarak Kain ile odalarımızı ayıran kapıya yöneldim.
Kapıdan girince bir süre etrafı araştırdı gözlerim. Daha önce burada çok kısa bir an bulunduğum için dikkatle bakamamıştım. Oda neredeyse benimkinin iki katıydı.
Sol tarafımda duvara dayanmış, yine benimkinin iki katı bir yatak vardı ve neden bu kadar büyük bir yatağa ihtiyacı olduğunu düşünmemeye çalıştım.
Yatağın hemen ilerisinde çalışma masasını, dolabı ve küçük yemek masasını seçebiliyordum. Sağ tarafımda içkilerle dolu bir büfenin yanında; biri tek kişilik iki dinlenme koltuğu, şöminenin önünde bir okuma koltuğu ve küçük bir sehpa, yanında ise kitaplarla dolu kocaman bir kitaplık vardı.
Kafa karıştırıcı tek şeyse hemen karşımda duran ve hayatımda gördüğüm en büyük aynaydı. Boyu neredeyse boyumun iki katıydı. Yine aynadan olan kapatılabilir kapakları, geniş bir açıyla yanlara doğru açılmıştı. Hemen önünde yerde büyükçe bir post, kilim olarak kullanılmıştı. Demek ki parası olan güzel adamlar, aynada kendilerine bakmaktan hoşlanıyordu.
İçeride biraz ilerleyince; ilk başta loş ışıktan fark edemediğim, yatağın hemen karşısındaki duvara asılmış devasa yağlı boya tabloyu görünce olduğum yerde donup kalakaldım. Resimdeki bendim ve çıplaktım.
Bu da nesiydi böyle?
Saçlarım yeşil çimenlerin üstüne çarşaf gibi dağılmıştı. Kafamı hafifçe sağıma doğru eğmiş, kollarımı iki yana doğru uzatmıştım. Sağ elim hafif kapalı olarak yerde hemen yanağımın yanında, diğeri yine aynı şekilde hafifçe kapalı olarak başımın üstünde yerdeydi. Belimi büküp kavislendirmiştim, bu yüzden göğüslerim daha yakın duruyordu.
Neyse ki belden aşağım resmedilmemişti...
Gözlerim arzuyla buğulanmıştı, yanaklarım kızarmış ve ağzım hafifçe aralanmıştı. Nefesim kesilerek, bu resmin Kain'in içimde olduğu anlardan biri olduğunu düşündüm. Şimdi Ingrid'in beni nasıl tanıdığını düşününce, utançla yüzümün kızarmaya başladığını hissedebiliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EVA +18 (Avesta Serisi 1. Kitap)
FantasyKitap +18 içeriklidir ve yetişkinler içindir. Ölümsüzlerin hâkim olduğu acımasız Avesta topraklarında, insanların çok fazla seçeneği yoktu. Ya açlık ve sefalet içinde yaşayacaklardı, ya da özgürlüklerinden vazgeçip köle olmak zorundalardı. Bu yeni d...