2. Kısım: Knokcturn Yolu

447 22 30
                                    

" Remus amca! Remus amca! Remus amcaaaa!!!"
Yaklaşan dolunayın etkisiyle acayip yorgun olan Remus, bu sarsma ve çağrılara daha fazla karşı koyamadı ve gözlerini araladı.

Harry, en az James'inkiler kadar dağınık olan saçlarıyla, ona çatık kaşlarla bakıyordu.

Esneyip doğruldu ve ona baktı.
" Evet, Harry? Ne oldu?"
" Saat 9. " dedi Harry sadece. Bu şaşırtıcı birşeydi çünkü Harry eğer quidditch maçı veya girmesi gereken zorlu Hogwarts dersleri yoksa 11'den önce hayatta uyanmazdı.

" Evet. " dedi Remus
" Ne olmuş yani? Bence bu senin için erken bir saat ve sen neden üzerini giydin?"
" Remus amca, hani bugün Diagon Yolu'na gidecektik! " Harry bunu hâlâ tam olarak çocukluktan ergenliğe geçiş yapamayan sesiyle sızlanırcasına söylemişti.
Remus geri yatıp
" Sirius'la gitseniz? Ben çok yorgunum. "
Harry yorganı çekip
" Sirius amcam seherbazlık işleri için bir saat önce gitti ve Merlin aşkına, Remus amca! Sen de bu sene okula dönüyorsun. Bir öğretmen olarak alman gereken bir şey yok mu?"
Doğru ya. Remus artık yeni KSKS öğretmeniydi. Bir ay önce, Dumbledore evlerine gelip bunu söyleyince Sirius ve Harry resmen ayağa kalkıp oynamıştı. Gerçi Sirius sonradan yalnız kalacağım, diye mızmızlanmıştı ama Remus onu ikna etmeyi başarmıştı.

Harry'e döndü.
" Tamam, hazırlanıp geliyorum. Kahvaltıdan sonra çıkarız. " çocuk başını sallayıp odadan çıktı ve Remus da bunu hiç istemese de ayağa kalkıp duşa girdi. Ilık su onu açmıştı.

Odasına geri gidip Sirius'unkilerin aksine sade ve her daim ütülü olan giysilerini giydi. Aşağıya indiğinde Harry kahvaltılıklardan oluşan basit bir kahvaltı hazırlamıştı. Remus onun saçlarını karıştırıp dolaptan iki yumurta çıkartıp pişirdi. Beraber hızlıca birer kahvaltı yaptılar. Sonra da pelerinlerini giydiler.

Harry
" Cisimlenecek miyiz?"
Remus
" Hayır, uçuş şebekesini kullanacağız. Sen önden git. Kafaya dikkat. "
Harry şöminenin içine girdi, bir tutam uçuş tozu aldı. Ne yapacağını çok iyi bildiğinden
" Diagon Yolu!" diye bağırıp yeşil alevler arasında kayboldu.

Remus, Çatlak Kazan hanının şöminesinden çıktığında Harry, han sahibi Tom'la konuşuyordu.
Ona doğru yaklaştı.
Tom
" İyi günler, Lupin. " dedi güler yüzle.
" İyi günler, Tom. Umarım iyisinizdir?"
" İyiyim iyiyim, siz?"
" Ben de iyiyim. Sorduğunuz için teşekkürler. Ama bizim biraz acelemiz var. Size iyi günler. "
" Size de. "
Harry ve Remus beraber handan çıktılar. Sirius daha önceden Gringotts'tan para aldığından bu sefer direkt başlayacaklardı.

Remus
" Pekala, geçen yıldan farklı olarak ne var?"
Harry
" Sadece senin istediğin kitap ve sihirli yaratıkların bakımı dersi için bir tane canavar kitap. "
" Canavar kitap mı? Hmm... Tamam. Benim de aktara uğramam lazım. Önce seninkileri alalım. "

Beraber Harry'nin kitaplarını filan aldılar. Sonra Remus, Harry'i dondurmacıya bırakıp aktara gitti.

H

arry, oturmuş dondurmasını yiyordu. O sırada gözü dışardaki tanıdık siluete takıldı. Platin sarısı saçlar, uzun ince boy ve solgun bir ten.
" Malfoy..." diye mırıldandı. Yine bir şeyin peşindeydi. Ama neyin?

Ani bir kararla bunu gidip, kendi gözleriyle görmeye karar verdi. Hemen dondurmacıdan çıkıp kalabalığın içinde Malfoy'u takip etmeye başladı.

O sırada aktardan çıkan Remus da Harry'i görmüştü. Kendi kendine
" Neyin peşinde bu çocuk?" deyip o da Harry'i izlemeye başladı. Bir süre yürüdüler. Ve sonunda Draco bir ara sokağa saptı. Peşinden de Harry.

" Knokcturn Yolu mu? Harry, sen ne yapıyorsun?"

Daha girdikleri ilk saniyeden itibaren herkes onlara tuhaf tuhaf bakmaya başlamıştı. Harry bundan irkilse de birsey demedi. Önüne sürekli bir cadı veya büyücü çıkıyor, ona kaçak ve son derece tehlikeli mallar satmaya çalışıyordu ki birine çarpması bir oldu.

" Senin burada ne işin var, Potter?!" Malfoy bunu öfkeyle solumuştu. Onunla böyle karşılaşmayı beklemeyen Harry afalladı.
" B-ben şey..."
" Draco!"
İki çocuk gelene baktılar. Genç bir kadındı. Kısa demir rengi saçlı, gözleri mavi ve yeşil arası bir renkteydi. Oldukça hoş bir güzelliği vardı.

Kadın doğruca Draco'ya hitaben
" Sana, buralarda yalnız dolaşma, demiştim. " dedi.
" Haşerenin tekiyle uğraşıyordum. " Harry kaşlarını çattı. Onu yeni fark eden kadınsa baştan aşağı süzüp, duygusuz bir sesle konuştu.
" Potter?"
" Harry!" bakışlar bu sefer de diğer tarafa, Remus'a çevirilmişti.

Remus da az önce kadının yaptığı gibi doğruca Harry'e hitaben
" Sana beni beklemeni söylemiştim. " dedi.
Bu sefer de Harry
" Küçük bir işim vardı. " dedi, dik dik Draco'ya bakarak.
Onları yeni fark eden Remus bakışlarını Harry'den çekti. Genç kadının onu süzdüğünü fark etti. O da onu süzdü ve sonra da tüm nezaketiyle
" İyi günler. " deyip elini uzattı.
" İyi günler?"
" Remus John Lupin. Ve siz?"
" Tonks. " dedi kadın kısaca ve elini çekip sarışın çocuğa döndü.
" Hadi Draco. "
Nezaketen Remus ve Harry'e iyi günler, dileyip Draco'yu önüne kattı ve yolun diğer tarafına doğru yürümeye başladılar. Remus bir süre onun arkasından baktı. Ta ki Harry onu hafifçe sarsıp seslenene kadar.
" Remus amca?"
Silkinip döndü.
" Eşyaların nerede?"
" Dondurmacıda. "
" Onları alıp gidelim. " Harry azar ya da ufakta olsa bir nutuk yemediği için şaşırsa da birşey demedi. Ikisi Diagon Yolu'na geri giderken Remus'un aklı hâlâ Tonks'taydı.

Rewrite The Stars || RemadoraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin