38. Kısım: Domuz Kafası Barı

151 15 21
                                    

Medya nasıl olmuş?

Snape sessizce homurdana homurdana okul arazisinden çıkıyordu. Her ne kadar şu Potter denen çocuğun bugün Umbridge ile cezaya kaldığını öğrense de doğrusunu söylemek gerekirse o da bu yeni öğretmenden en az öğrenciler ve diğer öğretmenler kadar rahatsızdı. Kadın o kadar iticiydi ki Snape bile kendisinin onun yanında melek kaldığının farkındaydı.

Siyah cübbesinin pelerinini savura savura adımlarını sıklaştırdı. Öteki tarafta bulunan Quidditch sahasının üstünde kızıl gölgeler uçuşuyor, bağırışlar duyuluyordu. Snape alaycı bir
" Hıh!" dedi, Gryffindor takımı tekrar kuruyordu.

Gerçi diğer binalar da kuruyordu. Zira giden son sınıfların yerlerini doldurmaları gerekiyordu.

Snape düşüncelerinden sıyrılıp yoluna devam etti. Ta ki Hogsmeade köyünde, pek de dikkat çekmeyen Domuz Kafası Barı'na gelene kadar. Barın tabelası tozdan neredeyse fark edilmiyor, gıcırdıyordu. Uzun zamandır bara herhangi bir bakım yapılmadığı çok açıktı.

Snape daha içeri adımını atar atmaz kanca burnunu yoğun bir saman ve keçi kokusu doldurdu. Yüzü ister istemez buruştu. O sırada yanına barın sahibi ve bir Yoldaşlık üyesi olan Aberforth Dumbledore yaklaştı.

" Hoşgeldiniz, profesör. " dedi, tüm resmiyetiyle. Ne de olsa duyulma riskine giremezlerdi.

Snape de aynı şekilde ona karşılık verdi.
" Hoşbuldum, Dumbledore. Buraya genç bir hanım geldi mi acaba? Aşağı yukarı 20'lilerin başlarında, kısa saçlı?"
Dumbledore başını salladı ve barın en uzak, en karanlık tarafını işaret edip
" Orada. Bir şeyler içer misiniz? Hanım arkadaşınız üçüncü ateş viskisini içiyor. " dedi.

Snape masaya doğru ilerlerken
" Lüzumu yok. " dedi sadece, masaya yaklaştıkça pelerinli kadının silüeti az çok belli oluyordu. Pelerinin başlığını burnuna kadar çekmişti. Eliyle tozlu ateş viskisi şişesini sıkı sıkıya kavramış, etrafa tedirgin bakışlar atıyordu.

Ayak seslerini duyunca başını çevirdi ve pek de nazik olmayan bir sesle
" Nihayet!" dedi.
" Burada tanınmam riskli ve sen beni bekletiyorsun. "

Snape, pelerinini çıkartıp ve itinayla sandalyesinin sırtlığına asarken
" Bilakis. Ben tam vaktinde geldim. Sen çok erken gelmişsin ve bence üç büyük boy ateş viskisiyle yakalanman ailenin itibarını daha çok zedeler, sevgili Snyde. " dedi ve ateş viskisi şişelerine baktı.

" Beni neden çağırdın?" kaşlarını çatmış olan Merula dikleşti ve şişeyi tutan elini gevşetti. Sesini alçaltıp, masaya doğru eğildi.

" Seninle önemli bir konu konuşmalıyım, Severus. "

" Eh, öyle olmasa zaten burada işim olmaz, Merula. Muggle Amerikan filmi oyunculuğunu bırak ve sadede gel lütfen. Hâlâ olgunluğa erişememiş bir kızla uğraşmaktan daha önemli işlerim var. "

Merula titrek, zayıf bir kahkaha koyuverdi. Kahkahası aynı Trelawney'in kahkahasını anımsatıyordu.

Ama onun aksine Snape'in yüzü gayet ifadesizdi. - her zaman ki gibi.

" Bu kadar komik olan ne bilmek isterim, Merula? Zira ortada komik bir şey varken bunu başkalarıyla paylaşmak eski bir nezaket göstergesidir. "

Merula birden ciddileşti.
" Peki o zaman, biraz ciddi olalım Severus. Şöyleki seni buraya çağırmama neden olan son derece ciddi konu," Merula son sözcükleri söylerken parmaklarıyla havada tırnak işareti yapmıştı,
" Tonks. "

" Tonks mu? Merula, umarım senin şu son derece ciddi konun her zaman ki çocukça zırvalıkların değildir. "

" Zırvalık değil, gerçekler! Sizin bir türlü göremediğiniz gerçekler onlar!" Merula birden sandalyesinden fırlayıp eliyle masaya vururken söylemişti bunu. Bu hareketi barda bir bardağa işkence yapan Aberforth Dumbledore ve bir kaç müşterinin ona dönmesine neden olmuştu.

Merula oturup titreyen eliyle yarısı dolu ateş viskisi şişesini aldı ve dudaklarına götürdü. ( Eli o kadar titriyordu ki şişeden sıçrayan bir miktar ateş viskisi yeni buluzuna sıçrayıp onda asla çıkmayacak lekeler yapmıştı. Bu Merula'nın daha da köpürmesine neden olmuştu. ) güçlükle ağzına getirdiği şişenin hepsini bir dikişte bitirdi ve ardından hâlâ onlara bakmakta olan insanlara
" Siz kendi işinize baksanıza! Sen," Dumbdedore'u gösterdi
" Bana üç şişe daha getir!" diye çemkirdi.

Snape ona onaylamaz bakışlar atıyordu. Yavaşça doğruldu ve pelerinini omuzlarına atıp
" Seninle konuşmak güzeldi, Merula. Kendine iyi bak olur mu? Bu arada yatmadan önce bir bardak kurbağa öz suyu içmeyi unutma. Ateş viskisinin etkilerini azaltır. " dedi ve bar bölümüne doğru gitti. Aberforth kilerden üç adet şişeyle gelmişti.

Snape tezgaha iki galleon bırakıp
" Bayan Snyde daha içmesin. Hem kendi hem de buradakiler için. " dedi. Dumbledore başını salladı. Snape tam bardan çıkmış, köşeyi dönüyordu ki arkasından Merula'nın sesiyle ona döndü.

Kadın soluk soluğaydı. Ki Snape'e göre bu bile bir mucizeydi.

" Evet?"
" Tonks. " dedi Merula nefes alıp verişleri arasında güçlükle duyulan bir sesle
" Ona karşı tetikte ol. Karanlık Lord yanılıyor. O içimizdeki hain!"

Genç adam onu baştan aşağı süzdü. Sonra da monoton bir sesle
" Bu dediğini aklımda tutarım. " dedi ve ardına dönüp büyük adımlarla orayı terk etti.

Rewrite The Stars || RemadoraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin