" Hey, Aylak! Uyan hadi. Geç kalacağız. "
" Hah? Huh?" Remus gözlerini araladı. Koltukta uyuya mı kalmıştı?Doğrulup esnedi. Sirius da geri çekildi. Remus az bir şey kendine gelince havanın hâlâ karanlık olduğunu gördü. Ve Harry de esneyerek ileride duruyordu. Sırtında çantası vardı?
" Hayrola, Patiayak? Sen bu saatte kalkar mıydın?" dedi yarı esprili, yarı ciddi bir dille.
Sirius ise göğsünü kabarta kabarta
" Quidditch için uzayı bile dolaşırım. " dedi." Quidditch mi?"
" Bugün Quidditch Dünya Kupası var ya, Remus amca. " Remus bu sefer de Harry'e döndü. Doğru ya! Weasley'ler ve Diggory'lerle Quidditch Dünya Kupası'na gideceklerdi. Nasıl da unutmuştu!İşin en hayret verici yanı ise onun unutup, Sirius'un sabahın kör saatinde kalkacak kadar hatırlamasıydı. Bu kesinlikle Sirius'un doğasına en uzak şeylerin başında gelirdi. Hatırlamak ve 10'dan önce kalkmak.
Remus doğrulup banyoya gitti ve elini yüzünü yıkayıp üzerini değiştirdi. Bir çantaya gerekli olabilecek eşyaları koydu. Yarım saat sonra hazırdı.
Salona geri indiğinde az önce onun uyuduğu koltukta bu sefer de başlarını birbilerinin omuzlarına yaslamış biçimde Harry ve Sirius uyukluyordu.
Güldü ve onları uyandırmaya başladı.
☆
" Daha ne kadar yolumuz kaldı?" Harry önden giden amcalarına bitkince sordu.
" Biraz daha dayan, evlat. Hem daha Weasleyler ve Diggoryler'le buluşacağız. " dedi Sirius, onun keyfi gayet yerindeydi. Remus'un ise yaklaşan dolunaydan dolayı pek de morali yoktu ancak bu ufak ailesi ve dostlarıyla keyifli bir maç izlemesine engel değildi.
Ormanlık yolda yürümeye devam ettiler. Taki bir tepeye kadar. Harry'nin morali etrafta bir şey arıyormuş gibi görünen Hermione, Ron, Ginny ve ikizleri görünce birden düzeldi. Ve tabi bir de Cedric.
Arthur Weasley ve Amos Diggory, Remus ile Sirius'u görünce güler yüzle yanlarına geldiler.
" Remus, Sirius! Sonunda!" dedi Arthur güler yüzle ve kardeşleri olarak gördüğü iki adama teker teker sarıldı.
" Merhaba, Arthur. Bay Diggory. " dedi Remus.
" Ah, bana Amos, de!" dedi Amos Diggory şen bir kahkahayla. Onun kahkası üzerine diğerleri de güldüler." Nerede kaldınız? Buluşmaya 15 dakika geç kaldınız. " dedi Arthur, gülmeleri yavaş yavaş geçerken.
" Aylak'ın ve Harry'nin uyanması biraz zaman aldı. " dedi Sirius, Remus'a muzip bir bakış atarak.
Remus da ona aynı şekilde karşılık verdi.
" Evet, zaten koltuğa sarılıp gitmemek için direten de bendim değil mi, Pati?"
İki adam bu iki dostun bu hallerine tekrar güldükleri sırada çocukların anahtarı bulduklarına dair sesleri geldi." Hadi şunların sesleri kısılmadan yanlarına gitsek iyi olucak. " dedi Arthur, hep beraber çocukların yanlarına gittiler. Ellerinde eski ve kirli bir çizme tutuyorlardı. Diğerleri de çizmenin bir ucundan tuttular. Arthur cep saatini çıkarttı ve geri sayıma başladı.
" Pekala, 5 - 4 - 3 - 2 - 1 ve işte gidiyoruz!" elleri çizmeye yapışırken göbeklerinden kancayla çekilme hissine kapıldılar ve bir anda kendilerini bir girdabın içinde buldular.Ayakları tekrar yere vururken - daha doğrusu yapışırken - dört yetişkin ve Cedric havadan yavaş yavaş süzülüp indiler.
Arthur çizmeyi bir sürü ıvır zıvırla dolu bir sandığa attı. Bu esnada çocuklar da yerden kalktılar.
Tuhaf giyimli bir görevli onları karşıladı ve çadırların bulunduğu alana götürdü.
Diggoryler'lerin çadırı girişe yakın bir alandaydı ama Weasleyler ve Çapulcular'ın ki ilerideydi.
Diggoryler'e veda edip ilerlemeye devam ettiler.
Çocukların hepsinin - özellikle de bu tür büyülü etkinliklerden bihaber olan Hermione'nin - gördükleri bu her ırktan büyücü cümbüşüyle nutku tutulmuştu.
Sirius ve Arthur onların bu hallerine güldüler. Remus ise sessizce kalabalığı tarıyordu.
Bir süre sonra kendi çadırlarının oraya gelmişlerdi. İki çadır hemen bitişikti.
Çocuklar gülerek çadırlara girdiler. Peşlerinden de ebeveynler. İçerisi cidden muazzam derecede konforluydu.
Harry
" Büyüyü seviyorum. " diye mırıldandı.
" Ben de evlat. " dedi Sirius elini onun omzuna atarak.☆
Bu esnada alanın öbür tarafında da daha çok Kutsal 28'in kullandığı anahtar teşkilatı vardı.
Draco kendini kontrol edemeyip yere yapışınca Lucius ona sinirli, Narcissa endişeli, Tonks'sa gülmemek için kendini zor tutan bakışlar attılar.
Lucius burnunu dikleştirip, Narcissa'yı koluna aldı. Tonks da elini Draco'ya uzatıp kalkmasına yardım ettikten sonra onlara yetişmek için hafif koşar adım yürümeye başladılar.
☆
" Pekâlâ, çocuklar. Bizden uzaklaşmayın. " dedi Arthur, tribünlerin iç kısmında ilerlerken.
Tam bu esnada Fred ve George yanından koşarak geçti.
" Ne dedim ben az önce!" Remus, Harry ve Sirius güldüler. Tam bu esnada alt kısımdan bir ses duyuldu
" Yolunu mu şaşırdın, Potter?"Harry göz devirip o tarafa baktı. Draco ona küçümsercesine bakıyordu.
" Babam en ön sıradan yer ayarladı. İstersen sana bir kartpostal atarım. " Harry tam ona karşılık vermek için ağzını açmıştı ki başka biri konuştu;
" Draco, yürümen için illahi davetiyeye mi ihtiyacın var?!"
Draco'nun soluk teni al al olurken Remus gülümsedi.Draco'nun kiminle konuştuğunu görmek için başını kaldıran Tonks da öyle. Başıyla hafifçe selam verdi ve Draco'yu önüne katıp gitti. Sirius yine imalı imalı sesler çıkartsa da hâlâ şapşik şapşik sırıtan Remus umursamadı ve onlar da kendi yerlerine gittiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rewrite The Stars || Remadora
FanfictionBiri eski bir profesör ve kurtadam diğeri ise Ölüm Yiyen akrabaları tarafından yetiştirilmiş bir metamorphagus. Aydınlığın ve karanlığın savaşında birlikte olmaları için bir sürü engel var ve bunlar görüldüğü kadar basit şeyler değil. _____________...