23. Kısım: Hayal Etmek

181 16 29
                                    

Titrek bir nefes verdi Remus, elindeki kağıtları sehpanın üstüne bırakırken. Ne yazık ki hâlâ Peter'ın izini bulamamışlardı. Alçak ****** hangi deliğe saklandıysa artık haftalardır çabalamalarına rağmen oldukları yerde kürek çekiyorlardı.

Başını duvardaki saate çevirdi. Sabah 7. 38'di. Sonra da yerde, kitaplıkta, koltuğun kolçağında ve sehpanın üstünde ki boş kahve bardaklarına baktı.

Sirius, Kingsley ve ufak bir seherbaz grubuyla iki gün sürecek bir göreve gitmişti. Bu yüzden evde beynini kullanmaya biraz ara verip, rahatlamasını söyleyen bir Patiayak yoktu.

Başını elleri arasına alıp geriye attı ve arkasındaki koltuğa yaslandı. Bütün gece yerde oturmaktan poposu biraz uyuşmuştu ama umurunda değildi.

Gözlerini kapattı. Ve burukça gülümsedi. Küçük b*k ondan önce James ile Lily'i almıştı, şimdi de zaten düzensiz olan uykularını.

Gözlerini aralayıp sarılı olan eline baktı. Geçen hafta ki dolunayın bir şaheseriydi.

Tekrar kapattı yeşil renk gözlerini. Ve dışarda yağan yağmurun damlalarının pencereye vurarken çıkarttığı sesi dinledi. Bu anılarını canlandırıyordu.

27 Yıl Önce...

" Remus, Remus neredesin?" Annesi ona seslenirken sıkılmış bir şekilde pencereden yağan yağmuru izleyen Remus
" Salondayım, anne!" diye seslendi ve geri işine döndü.

Salona giren ayak seslerini umursamadı. Hope üzgün ve sıkkın bir şekilde camdan bakan oğluna baktı. Dışarda bir gurup muggle çocuk yağmurluklarıyla birbirlerine su ve çamur sıçratıyorlardı. Ama onun oğlu... Remus'u iki senedir doğru düzgün dışarı bile çıkamıyordu. Usulca onun yanına oturup ellerini yumuşak ve kıvırcık saçlarına daldırdı. Remus annesine döndü. Hope gülümsedi ve
" Hadi, seninle bir oyun oynayalım. " dedi.

Remus'un bir anda yüzü aydınlandı
" Ne oyunu?" diye sordu heyecanla. Hope gülümsedi
" Hayal etme oyunu. "

Remus şaşırmışa benziyordu
" Nasıl oynanıyor ki o?"
" Aslında çok basit. Hele hele senin gibi akıllı bir çocuk hemen becerir. Şimdi önce gözlerimizi kapıyoruz. " ikisi de gözlerini kapattılar. Hope gözlerini hafifçe aralayıp baktı ve gülümsedi. Tekrar kapattı

" Sonra en çok nerede ya da kimin yanında olmak istediğimizi düşünüyoruz. Ve onu anlatmaya başlıyoruz. "

Remus düşünmeye başladı. En çok ne istiyordu? Onu seven eğlenceli ve sevecen dostlar!

" Neredesin?" dedi Hope. Remus kapalı göz kapakları arasından
" Bir kırda. Yaz vakti. Güneş var ama o kadar da sıcak değil. "
" Peki, ne yapıyorsun? Yanında birileri var mı?"
" Hıhı. Var. İki çocuk ve bir... kız. "
" Kız mı?" Hope tebessüm etti
" Bu çocuklar ve kız neye benziyor peki?"
" Çocuklardan birinin karışık saçları var ve sanırım gözleri bozuk. Diğerinin ise saçları biraz daha uzun. Sürekli diğer çocukla şakalaşıyor. "
" Peki, kız? O nasıl biri?"

Remus hafifçe kızardı ama hala gülümsüyordu.
" Pembe saçlı, çok güzel ve iyi bir kız. Oğlanlar birbirlerinin üstüne cıkmış, yerde güreşiyorlar. Kız ise benimle beraber bulutları izlerken papatyalardan taç yapıyor. "

Hope gülümsedi. "
" Umarım, " dedi içinden
" Umarım bir gün bu hayallerin hepsi gerçek olur ve Remus mutlu olur. "

Tekrar Günümüz...

Remus derin bir iç çekti ve koltuktan destek alarak ayağa kalktı. Boşalan bardakları mutfağa götürdü, asasının bir hamlesiyle hepsini toparladı.

Salona geri döndüğünde aklına Harry'e mektup yazmak geldi. Şimdi muhtemelen turnuvanın son etabın hazırlanıyordu.

Boş bir parşömen alıp tüy kalemi mürekkebe batırdı ve yazmaya başladı:

Sevgili Harry,

Nasılsın? Umarım iyisindir. İkinci etaba geldin nasıl olsa. Her neyse. Beni sorarsan iyiyim.

Seni tanıyorsam Patiayak için endişelisindir. Ama için rahat olsun. Sen ikinci etaba ve derslerine odaklan. Arkadaşlarına da benden selam söyle.

Sevgilerimle,
Aylak.


Yazdıklarını kontrol edip mektubu zarfa koydu ve Sirius'un son gönderdiği mektuptan sonra boşta olan küllü - alacalı baykuşun ayağına bağladı.

" Hadi bakalım, Prospice*. Dikkatli olmayı unutma. " baykuş uzlaşırken iç geçirdi ve bir süre arkasından baktı.

Dinen yağmurdan sonra rüzgar tekrar etkisini göstermeye başlayınca da üşüyüp camı kapattı. Bu ona birdenbire bir şeyi hatırlatmıştı. Odasına doğru gitti.

Komedinini açtı. İşte buradaydı. Katlanmış atkıyı aldı ve okşadı. Elinde olmadan gülümsedi ve okşamaya başladı atkıyı. Sanki narin bir kelebekti de zarar vermek istemiyordu. Ama sonra ne yaptığını fark etti ve hemen durdu. Merlin, resmen bir psikopat gibi davranmaya başlamıştı. Silkinip tekrar atkıya baktı.

Yeşil ve gri renkleriyle sıradan bir Slytherin atkısından farksızdı ancak diğerlerinin aksine bunun kenarında altın renginde N. A. T. harfleri işlenmişti.

" Sanırım seni artık sahibine geri götürme vakti geldi..." diye mırıldandı kendi kendine ve dolabını açıp üzerini değiştirdi. Sonra da asası, ceketi ve atkıyla evden çıktı.

* Prospice: Latincede gözcü demek.

Bölüm nasıldı canlar?

Rewrite The Stars || RemadoraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin