34. Kısım: Yalan

181 18 47
                                    

Remus salonun başında öylece durmuş, yaşadığı şoku atlatmaya çalışıyordu. B-bu olamazdı değil mi? Sirius ve Tonks... Bunların hepsi ucuz bir hayal ürünüydü. Tonks burada bile değildi ve Sirius büyük ihtimalle koltukta sızıp kalmıştı. Ve birazdan uyanıp Remus'a işlerin yoruculuğundan ve de Grimmuld Meydanı 12 Numara'da evden fazla zaman geçirdiğinden yakınacaktı. Evet, böyle olacaktı.

Kendini bu düşünceye hemen inandırdı, çünkü aksini düşünmek bile onun dolunayda hissetmediği kadar acı çekmesine neden olacaktı. Fiziksel acıdan bile daha çok acıtan bir yara, hiç geçmeyecek...

Gülümsedi. Sıcak, içten bir gülümseme değildi bu. Soğuk, donuk ve en az şu muggle korku filmlerindeki katil palyaçonun ki kadar sahte bir gülümseme.

Ama bu gülümsemesi de Tonks'un uykusunun içinde mırıldanması ve kıpırdanmasıyla soldu. O buradaydı. Gayette gerçek bir şekilde.

Elini saçına atıp titrek bir nefes verdi. Şu ana kadar içte içe hep onların kuzen olmasıyla kendini avutmuştu ama şimdi görüyordu ki bunu sadece o böyle görüyordu. Sirius ve Tonks çoktan onu aşmıştı.

Ama bunu o istemişti değil mi? O lanet bir kurt adamdı. En azından Sirius sağlıklı, yakışıklı ve Tonks'u mutlu edebilecek diğer her şeye sahipti. Arkasına dönüp çıkmak için yeltendi. Sonra da durdu, böyle gidemezdi. Her ne kadar o çoktan seçimini yapsa da Tonks'u hâlâ seviyordu ki bundan hiç bir eksilme olmamıştı. Artı Tonks onun arkadaşıydı. Hasta filan olmasını istemezdi.

Kendi odasına gidip dolaptan bir battaniye aldı. Onu nazikçe Tonks'un üzerine örttü. Tonks hâlâ uykusunda mırıldanıyordu. Remus duraksayıp ne dediğini anlamaya çalıştı.

" Hayır, etmeyeceğim... Etmeyeceğim..." diye mırıldanıyordu Tonks, yüzünün ifadesine bakılırsa acı çekiyormuş gibiydi. Battaniyeyi tutan elindeki eklemler bembeyaz olmuştu. Remus bir an ne yapacağını şaşırdı. Acaba onu uyandırmalı mıydı? Hayır, şu anda onunla yüzleşmek, her görüşünde farklı bir renk olsa da aslında hep aynı bakışlara mâruz kalmak hayatta isteyeceği en son şey bile değildi.

Zaten Tonks bir süre sonra duruldu, battaniyeyi tutan eli gevşedi. O an sanki bulutların üzerinde yatan bir melek gibiydi. Remus yavaşça geri çekildi. Bu akşam bu evde kalamazdı. En iyi seçenek Grimmuld Meydanı'nda yatmaktı bu gece.

Hoş, bu saatten sonra, bu gördükleriyle uykunun değil bu gece, bir daha hiç ona uğramayacağını biliyordu da... Bu evde kalmaktansa varsın Kreacher'ın tüm o aşağılamalarıyla kasvetli mutfakta ateş viskisi içsin. Yeter ki bir an önce üstüne üstüne gelen bu duvarlardan kaçsın.

Kendini apar topar dışarıya attı ve muggleları filan kontrol etmeden cisimlendi. Weasleyler çoktan yatmıştı. Kreacher'ı umursamadan bir iskemle çekti ve şömineyi yakmakla hiç ilgilenmeyerek
" Accio ateş viskisi!" dedi, bir tane büyük boy şişe kilerden doğruca masaya geldi.

" Lupin, Lupin!" Remus uykusunun içinden gelen bu sese önce kayıtsız kalsa da işe dürtmeler de eklenince mırıldanarak gözlerini açtı. Merlin, boynu ve sırtı çok fena tutulmuştu! İnleyip yavaşça gerildi.

Şömine yanmış, mutfağı bir pastırma kokusu doldurmuştu. Remus elleri belinde ona bakan Molly'e ve masanın diğer ucunda, Gelecek Postasının üzerinden ona bakan Arthur'a günaydın, dedi.

" Günaydın, Lupin! " dedi Arthur abimsi bir şefkatle. Molly ise daha anaç bir tavırla, ona çatık kaşlarla bakıyordu. Homurtulu bir günaydınla geri pastırmalara döndü. Remus yüzünü yıkamak için mutfaktan çıkarken onun Sirius'un şu ateş viskilerini atmaması hakkında söylendiğini duydu. Kendi kendine hafifçe gülümsedi Remus. Klasik Molly, diye geçirdi içinden, kim olursa olsun herkese karşı annelik dürtüsü besliyor.

B

anyoda işini bitirdikten sonra geri mutfağa girdi. Molly bu sabah sadece üçü olduğu için basit bir kahvaltı hazırlamıştı.

Remus
" Ellerine sağlık Molly, çok güzel gözüküyor. " deyip oturdu.

" Afiyet olsun, Lupin. " dedi Molly,
" Ama Sirius gelmeyecek mi?"
Remus'un bütün iştahı bir anda söndü

" Hayır, yani haberim yok. "
" Sen dün akşam eve dönmedin mi?" Arthur hafif çatık kaşlarla sordu.

" Dönmedim, " dedi Remus
" Bir kaç işim çıktı. Sonra da burada sızmışım. " her ne kadar onlara yalan söylemekten hoşlanmasa da saçma ve karışık aşk hayatıyla da boğmak istemiyordu.

Göz ucuyla kurtarıcısı saate baktı. 11 olmuştu. Yavaşça ayağa kalktı.
" Ben artık gitsem iyi olur. "

" Beraber gideriz. " diye karşı çıktı Arthur ama Remus ikinci bir yalanla onu atlattı.
" Harry bir kaç şey istemişti. Onları alacağım. " kızıl çift baş salladılar. Remus vakit kaybetmeden evden çıktı ama bu sefer cisimlenmedi. Ellerini ceketinin ceplerine sokup yürümeye başladı. Bu yalan ona Harry'i hatırlattı. Dün mektupları kontrol etmeye vakti olmamıştı. Eve dönünce bakmayı aklının bir köşesine yazdı.

Vakit geçirmek için bir iki saat Londra caddelerinde aylak aylak dolandı. Saat 13. 00 olunca artık Bakanlık'a gitmenin vakti olduğunu düşündü.

Kırmızı telefon kulübesinden çıkar çıkmaz üzerinde dolanan bakışları hissetti. Ama alışmıştı artık. Eskisi kadar rahatsız etmiyordu. Karargâhtan kaçarcasına çıktığı için günlük haberlere bakamamıştı. Girişten bir tane posta alıp kısaca göz attı, sonra da rulo yaptı. Yeni vir şey yoktu. Bakanlık hâlâ açıkça belli olan gerçekleri saklıyordu.

" Korku... insana her şeyi yaptırabiliyor. " mırıldandı kendi kendine. Neyseki asansörde yalnızdı. Yoksa bu defa da deli damgası yerdi, Merlin sakısın.

" (...). KAT: SEHERBAZ BÜROSU. " sesiyle düşüncelerinden sıyrılıp her yerden ona bakan Sirius fotoğraflarına aldırmamaya çalışarak adımlarını hızlandırdı ve Moody'nin ofisine doğru ilerledi. İhtiyar seherbaz her şeyde olduğu gibi bu konuda da kendini tehlikeden izole etmişti.

Derken Remus onun ofisinden çıkan Tonks'u gördü. Akşamki görüntüler şimşek gibi gözünün önünde çakmaya başladı. Sessizce yutkunup onu görmezden gelmeye karar verdi ancak Tonks ona doğru gelip, Remus'u kendine aşık eden gülümsemesini takındı ve
" Selam Remus!" dedi.

Remus'un sinirleri bir anda gerim gerim gerildi. O bu kadar perişanken Tonks'un her zamanki gibi davranması sinirlerini bozmuştu. Ciddileşip dikleşti ve ilk tanışmalarında bile kullanmadığı resmi üslubunu kullanarak
" Size de iyi günler, Bayan Tonks. İzninizle biraz acelem var. " dedi ve yüzüne bile bakmadan geçip gitti.

Rewrite The Stars || RemadoraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin