52. Kısım: Azkaban Firarı

136 17 45
                                    

Soğuktu ve ıslak... Azkaban Büyücü Hapishanesi'nin üzerinde bulunduğu adacıkta duran maskeli ve pelerinli ekibin iliklerine işleyen iki şey...

Sağanak vardı ve sis de yoğundu. Ama bu onların lehlerineydi. 

Birden ekibin başı olan Yaxley konuşmaya başladı. Dalgalı denizin gürültüsünden sesini duyurmak için bağırıyordu.

" Severus, Nymphadora! Aramızda tek patronus yapabilen sizsiniz. Bu yüzden Nymphadora, sen önden benimle, Severus sen de arkadan bizi koruyacaksınız.
Vakit kaybedemeyiz. Alecto ve Amycus, siz de nöbetçi seherbazları halledin. Unutmayın; öldüren lanet yok! Sadece sersemletip hafızalarını değiştireceğiz. "

Tonks yanındaki Amycus'un homurdandığını zar zor işitti.

" Herkes hazır mı? " Yaxley sordu. Karşı çıkan olamayınca da

" O zaman hadi!" dedi bu sefer de. Snape neredeyse saniyesinde bir patronus yarattı. Asasının ucundan gümüş bir maral fırladı ve sahibinin etrafında bir kaç tur koşup durdu.

Aralarındaki şimdilik tek kadın ve aynı zamanda en gençleri olan Tonks ise gözlerinin önüne en mutlu anısını getirdi: Böcürtünün yarattığı krizden sonra Remus ona sarılıyor ve kulağına sakinleştirici şeyler mırıldanıyordu. *

Bu anının ardından asasını salladı fakat beklediği gibi bir tavşan çıkmadı. Çıkan şey bir kurttu! Büyük, dişi, tavşanın aksine daha olgun bir kurt.

Neyseki kimse şaşkınlığını fark etmemişti. Snape hariç. Kurta küçümser bir bakış attı. Sonra da yürümeye başladı.

Kısa bir süre sonra Yaxley ve Tonks en önde yan yana, Alecto ve Amycus onların bir arkalarında ve Snape de en arkada olacak şekilde, etraflarında koşturan kurt ve maral eşliğinde yıkık dökük taş merdivenleri çıkıyorlardı.

Azkaban hapishanesi barındırdığı suçlulara göre katlara ayrılmıştı. İlk iki kart basit suçluları barındırıyordu. Hırsızlık, dolandırıcılık, kumar vs. Sonraki katlarda ise sırayla kasten yaralama, gasp, kaçakçılık vardı. En üst 4 kat ise aralarında en güvenli ve ruh emicilerin en çok bulunduğu yerdi. Burası Affedilmez Lanetleri uygulayanları barındırıyordu.

Diğer hücrelerin aksine burada parmaklıklar yoktu. Tek bir gözetleme deliği olan ağır, demir kapılar kullanılmıştı.

En üst kata ulaşınca Yaxley asasını  patronuslardan dolayı yaklaşayamayan tepedeki ruh emicilere doğrulttu ve anlaşılmaz bir kaç kelime mırıldandı. Diğer yaratıkların aksine ruh emicilerin gözleri yoktu. Bu yüzden Karanlık Işaret dışında böyle bir büyü kullanılıyordu.

Büyüden çıkan gece mavisi dumanla beraber ruh emiciler birden katı terk etmeye başladılar. Onların gitmesiyle Tonks ve Snape patronusları kaldırdı.

" Pekâlâ!" dedi Yaxley.
" Şimdi herkes asasını tek bir hedefe doğrultsun. Aynı anda. 1, 2..."

Herkes asasını hüclerin tam orta noktasına doğrulttu.

" 3!"

Hepsi aynı anda bağırdılar.

" BOMBARDA MAXİMA!"

Devasa bir gürültü oluştu ve bir toz kalktı.

Beşi de hızla geri çekilip kollarıyla başlarını siper aldılar ve toz girmesin diye gözlerini kapattılar.

Tonks toz dumanı arasında bir kaç tanıdık sima gördü. Hepsi de solgun ve oldukça zayıftı ama onlar olduklarını biliyordu.

Bellatrix, genç cadının tüylerini diken diken eden büyük bir kahkaha savurdu.

Rodolpus ise kaşlarını çattı ve
" Asalar?" diye sordu.

" Üste dönene kadar onlara ihtiyacınız olmayacak, sevgili Rodolpus. " bunu söyleyen Snape'ti.

Rabastan homurdandı, Rodolpus ise bir şey demedi.

" Eh, sohbet çok hoş ama Bakanlık şüphelenmeden güvenli bölgeye geçmek daha iyi olmaz mıydı?" bu soru da Dolohov'dan çıkmıştı.

Snape asasını kaldırıp sözsüz bir şekilde hücreleri onardı ve hepsi beraber hızla binayı terk ettiler.

Geri dönüş yolu boyunca Tonks, Bellatrix'in bakışlarını üstünde hissetti. Onu en son 7 yaşında, Potterlar'ın öldürüldüğü ve Voldemort'un da gittiği haberinden sonra öfkeyle evden çıkarken görmüştü.

Buna rağmen yol boyunca kimse konuşmadı ve güvenle Riddle Konutu'na geldiler. Onları Lucius ve Narcissa karşıladı.

" Oh, Bella!" Sarışın kadın ablasına sarıldı. Bellatrix ise bu toplum içi sevgi gösterisinden rahatsız olmuş gibiydi. Kardeşini hafifçe ittirip

" Merlin aşkına, Cissy! O kokuşuk yerden yeni çıktım. Bırak da biraz rahatlayım. " diye çıkıştı. Sonra da bakışlarını Tonks'a çevirdi.
" Temizlenip Lordun karşısına çıktıktan sonra ikinizle de özel olarak konuşacağım zaten. "

Böylece içeriye geçtiler. 10 Ölüm Yiyen hemen kendilerine ayrılan odalara çekildi. Voldemort onlarla yarın sabah konuşacaktı.

Tonks
" Ben de biraz dinlensem iyi olucak. " diye mırıldanıp merdivenlere yöneldi. Narcissa arkasından
" Elbette, canım. Odana bıraktığım çikolatalardan ayrıştırmayı unutma. " diye seslendi.

Ancak Tonks odaya girdiğinde bir kez olsun o tatlılara bakmadı. Sözsüz bir biçimde odanın kapısını kilitledi ve odanın içindeki banyoya girip soyunmaya başladı. 5 dakika sonra köpeklerle dolu küvette yarı uzanır bir vaziyette düşünüyordu. O kurdu... Bir yerlerde patronusun çok ama çok nadir durumlarda ani duygu değişimleriyle değişebileceğini okumuştu. Şüphesiz bu kurt da Remus'a olan aşkındandı.

Remus... onunla önce tutkulu bir şekilde ökseotunun altında öpüşüp, sonra da bunun bir hata olduğunu söyleyip giden adam...

Göz yaşları küvete düşüp bir kaç köpüğün dağılmasına neden oldu ama bu umurunda değildi. Kalbi kırılmıştı. Müzik kutusu bir daha asla çalmayacaktı...

* : Tonks'un en mutlu anısı Remus'la öpüşmesi değildir, çünkü sonrasında Remus onu terk ettiği için acı duymaktadır.

Rewrite The Stars || RemadoraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin