63. Kısım: Kendine Gel

113 11 11
                                    

" Ben çıkıyorum!" diye seslendi Tonks içeriye doğru. Bugün bir Yoldaşlık toplantısı vardı ve sonrasında da Malfoy Malikanesi'ne uğrayıp Bellatrix'i kontrol edecekti.

Üç Süpürge'nin dört seherbaza ayrılmış dairesindeki kendi odasından çıkan Dawlish küçümseyici bir şekilde ona baktı.

" Bay Robards kimse gerekmedikçe yerinden ayrılmasın demişti, Nymphadora."

Nefret ettiği ismini özellikle vurguladı ancak Tonks onun umduğunun aksine hiç bir öfke ya da nefret belirtisi göstermeden ( Dawlish onun gardını indirip ona saldırmasını ve böylece Bakanlık'ta ki konumunu ele geçirmeyi umuyordu, )

" Gerekmedikçe , Dawlish. Ve korkarım bu gerekli bir durum. " dedi. Ve hemen ardından ekledi
" Sanıyorum ki senin yaptığının aksine. Sessizlik ya da kulak çınlama büyüsünü dene. İnan çok etkili oluyorlar. "

Dawlish mosmor bir renge bürünürken o sırada kendi odasından çıkmakta olan Savege kıkırdadı. Proudfoot ise gayet ciddi bir şekilde seherbaz cübbesinin pelerinini giyinirken

" Gitmekte özgür, Dawlish. Hem bence kimsenin birbirini denetlemesine gerek yok. Hepimiz görevlerimizin ve sorumluluklarımızın gayet bilincindeyiz. Sonra görüşürüz, Nymphadora. Eğer gecikecek kadar önemli bir işse haber vermeyi unutma. Gerekirse senin vardiyanı da ben alırım." dedi.

Tonks ona başıyla teşekkür edip
" Geceye kalacağımı sanmıyorum. Vardiya değişiminden önce dönmüş olurum. Teşekkürler. Hepinize iyi işler. " dedi gayet resmi bir ses tonuyla. Kapıyı kapatıp tüm sesleri kesmeden önce Dawlish'in sessizce homurdandığını gördü. Normalde onun bu mosmor hâline iki hafta gülerdi ancak bu defa John Gregori Dawlish'in haddini bildiğini görmeyi umursamadı bile.

Müşterilerine servis yapan Madam Rosmerta'ya selam verip handan ayrıldı ve cisimlendi. Tekrar rahat bir nefes aldığında Grimmuld Meydanı 12 Numara'nın yakınlarındaki bir ara sokaktaydı. Cübbesini düzeltip etrafı kontrol etti, sonra da seri ama şüpheli olmayacak adımlarla eve gitti.

Kapıyı açınca onu karşılayan kişi Kreacher oldu. Yine yerlere kadar eğilip

" Hoşgeldiniz, küçük hanım. Hoşgeldiniz. Kreacher'dan bir arzunuz var mı?" diye sordu. Şu son zamanlarda ki içten bir gülümsemeye en yakın şeyle ona tebessüm etti. Merlin, bu ihtiyar ev cinini seviyordu. Kibarca konuştu:

" Hayır, Kreacher. Teşekkürler, sen gidebilirsin. Toplantı başladı mı?"

" Başladı, küçük hanım. "

Tonks ona tekrar teşekkür edip mutfağın bulunduğu zemin kata ilerledi. Daha sarsılmaz büyü konmadığından içerden gelen konuşmaları net bir şekilde duyabiliyordu. Dumbledore gelmemiş olmalıydı. Aksi halde Molly, Bill'e saçları ve kızlar hakkında uzun bir nutuk çekmezdi ve Sirius da bunu kıs kıs gülmezdi. Oh, görmesede çok iyi biliyordu ki kuzeni şu anda iskemlesine rahatça yayılmış, bacaklarını üst üste atmış, bir şişe ateş viskisi ya da kaymak birasını götürüyordu.

Sonra gümbür gümbür bir ses duydu.

" Küçük hanım içeri gelmeyi düşünüyor mu?"

Deligöz'e gözlerini devirip kapıyı açtı. Her bakış bir anda ona döndü. Hiç birine bakmadan duygusuz bir şekilde

" Wotcher. " diye mırıldanıp Sirius ve Kingsley arasındaki boş iskemleye oturup bakışlarını masanın üstündeki iyice kemikleri belirginleşmiş ellerine çevirdi. Herkesin onun hakkında mırıldandığını duyup, hâlâ ona baktıklarını hissedebiliyordu. . Keşke Emmeline burada olsaydı, diye geçirdi içinden. Ne yazık ki teyzesi onu geçen ay öldürmüştü. Bu onun kendini tekrar suçlu hissettirdi. Biliyordu ki yapacak hiç bir şeyi yoktu, ona hiç bir şekilde yardım edemez, o an ancak kendini ifşa ederek zarar verebilirdi ama ne yazık bu tür mazaretler suçluluğu ve vicdan azabını dindirmezdi.

" Ihım ıhım. Toplantıya başlıyoruz. " Dumbledore'un nazik, sevecen öğretmen sesiyle başını kaldırıp odaya ilk kez göz attı. Neredeyse herkes buradaydı. Remus hariç. Ne hissedeceğini bilemedi. Öfke, özlem, nefret, hüsran... Sirius ve Molly'nin radarlarından kaçınıp gözlerini dosdoğru Dumbledore'un gece mavisi irislerine dikti.

Dumbledore ona sevecen bir gülümseme gönderdi. Sonra gözlerini başka bir Yoldaşlık üyesine çevirdi.

Toplantı açıkçası sıkıcıydı. Snape ve Tonks, Harry - Draco meselesini anlattıktan sonra ( Snape bir kaç yorum yapmayı ihmal etmemiş ve az kalsın Sirius'tan cruciatus lanetini yemişti ) konuşulan şeyler her gün konuştukları şeylerdi. Bu yüzden bir süre sonra ilgi azalmış ve hatta Mundungus, Bill'e cin yapımı mücevherlerin şu anki değerini bile sormuştu.

Buna rağmen Dumbledore hiç bozguna uğramış gözükmüyordu. Bu da onun başka bir özelliğiydi işte. Ya da deneyim mi demeli?

Toplantı bitiminden sonra herkes yavaş yavaş dağılıyordu. Yalnızca Weasley'ler ve Tonks kalmıştı. Bir de Dumbledore ile Snape. Dumbledore da şu an aile ağacı odasında Sirius'la konuşuyordu.

" Tonks canım çok yorgun gözüküyorsun. Ve Merlin kilo-"

" Nymphadora'nın kilosuyla eminim sonra ilgilenebilirsin Molly ama onunla önemli bir şey konuşmam gerek. Nymphadora?" Snape kibar (!) bir şekilde Molly'i bölüp Tonks'a baktı. Fare rengi saçlı kadın başını sallayıp iskemlesinden kalktı ve tamamen siyahlar içindeki profesörü kütüphaneye kadar takip etti.

Daha odaya adımını atar atmaz sarsılmaz büyü devreye girdi ancak Tonks nötr bir sesle

" Dinliyorum, Severus?" diye sordu. Açıkçası şu anda bununla uğraşacak enerjiyi kendinde bulamıyordu.

" Dinliyorum, Severus?" Snape alaycı bir şekilde tekrarladı ve yüzü birden ciddiyetle gerildi.

" Senin sorunun ne?"

" Ne demek istiyorsun? "

" Ne demek istediğimi biliyorsun, Nymphadora. Merlin adına kuzenin gibi çocuklaşma. Aklın en az yirmi karış havada. Sen nasıl bir seherbazsın böyle? Kendine gel. "

Tonks birdenbire dikleşti ve dudakları ince birer çizgi halini aldı. Bellatirx'i aratmayan bir sesle

" Bu seni ilgilendirmez. " diye soludu.

" Oh, bir dereceden sonra ilgilendirir. Nerede o eski güçlü seherbaz kadın? Lupin hayatına girdiğinden beri böylesin! Böyle giderse bir aptallık yapıp tüm emeklerimizi heba edeceğinden endişeleniyorum. Sana bir tavsiye: imkansız olan bir şey için daha fazla kendini yakma. Yoksa hepimizi yangına sürükleyeceksin. "

Snape ona ezici bir bakış atıp pelerinini dalgalandırarak odayı terk etti. - Kapıyı ardından şiddetle çarpmayı ihmal etmedi. Bir kaç kitapla beraber duvardaki bir aynanın düşmesine ve aynanın parça pinçik olmasına neden oldu. Tüm bunlar olurken Tonks hâlâ hareketsiz ve tepkisizdi.

O haklıydı. Ayna parçalarındaki bir sürü minik yansımasına baktı. O Nymphadora Andromeda Tonks'du. Ona ne olmuştu böyle?

Pek emin olduğum bir bölüm olduğu söylenemez. Bu arada son kısımlar için;

Kendinize iyi bakın 👋🏻

Rewrite The Stars || RemadoraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin