" Sana son kez soruyorum: O nerede?"
" Ben de son kez söylüyorum: Bilmiyorum!" dedi Remus öfkesine hakim olmaya çalışarak sabırla zorla oturtulduğu Kovuk'un tek bacağı kırık sandalyesinde kıpırdandı. Elleri bağlanmıştı çünkü bu Umbridge'in emriydi. Aşağılık melezleri bağlayın. Yine bir şey yapmaya kalkışmasınlar, demişti. - En azından Seherbaz Johnson'sın dediği buydu ve Remus bunu Umbridge'ten beklerdi.
Onu şu anda sorgulayan Seherbaz Dawlish de bu emri memnuniyetle yerine getiriyordu.
" Yalan söyleme; bu çocuk sizin gözetiminiz altında. Onun nerede olduğunu mutlaka biliyor olmalısın!"
" Sana dedim ya: bil - mi - yor - um!" artık sabrı taşmaya başlıyordu. Ama sadece onun değil seherbazın da sabrı taşıyordu. İki elini sertçe masaya vurup yüzünü bu hareketine karşı hiç bir tepki vermeyen Remus'a eğdi ve ketçap ve de sosis kokan nefesini onun yüzüne vura vura
" Beni dinle kurtadam, " diye tısladı dişlerinin arasından
" Sabrım kalmadı artık. Sana sırf Black'in kanatlarının altındasın diye bunca zaman iyi davranıldı ama artık yönetim değişti. Yakında sen ve senin gibiler bırak bizimle yaşamayı, her biriniz teker teker Azkaban'a yollanmadan ruh emicilere teslim edileceksiniz. Bu yüzden bana doğruyu söyle; belki o zaman zincilerinin yalnızca 5 inç olmasını sağlarım. "Remus yüzünün kusma dürtüsü ile buruşmasını önlemek için elinden geleni yaptı ama en az adı kadar emindi ki bu duygu çoktan hem de en saf haliyle gözlerine yansımıştı.
Dawlish bir kez daha tehdit için ağzını açtı ancak tam da o sırada kapı şiddetle açıldı ve protez gözü ovuğunda fıldır fıldır dönen, normal gözü ise Dawlish'e bir böceğe bakar gibi kısılmış bakan Moody göründü.
" Bu kadar yeter, Dawlish. " dedi, sesi de en az bakışları kadar genç meslektaşını küçümsüyordu.
" 15 dakika dedin, yarım saat oldu. Bu kadar yeter! Sen git ve patronunla evcilik oyna; bu işi bana bırak. "
" Moody. " dedi Dawlish ama gerisini getirmedi. Yalnızca eski amirine aynı küçümser bakışlarla baktı, ardından Remus'a ve sonra asası ile kenara attığı cübbesini alıp Kovuk'un her yerinden kıymıklar fırlayan kapısından ikiliye son bir şey söylemek istiyor gibi bakıp vazgeçti ve çıkıp gitti.
Onun ortağı ile cisimlendiğinden emin olana kadar Moody'nin sihirli gözü kapıdan ayrılmadı, ancak o ikisi sonunda sevgi dolu Weasley konutunu terk ettiğinde hâlâ masada elleri bağlı bir şekilde bağlı olan Remus'a döndü ve
" Bu sefer ucuz kurtulduk. " deyip baston olarak kullandığı asasını salladı, ipler sanki demirci fırınına atılmış tel gibi hiç bir şey hissettirmeden eridi gitti.
Özgür kalır kalmaz Remus hemen ayağa fırladı, bilekleri sızlıyordu ama en çok değer verdiği iki kişinin yeri belli değerken bu umurunda olan şeylerin sonuncusu bile değildi.
" Harry'den haber aldınız mı?"
Emekli seherbaz başını olumsuz anlamda salladı.
" O b*k böcekleri tepemizdeyken mi? Bilerek bu saatleri seçtiler. Potter'ı ve bizi gafil avlamak için. Eh, neredeyse başarılı da oluyorlardı. Granger, Potter'ı ve Weasley'i cisimlemeseydi şu anda çoktan Büyücüşûra'nın karşısına çıkmıştı. " sinirli sinirli güldü.
" O veletler bizden daha hazırlıklıydı. İlk defa! "Remus sadece başını sallamakla yetindi, çünkü o sırada Harry'nin son günlerdeki davranışlarını düşünüyordu. Moody haklıydı. Çocuklar onlardan daha hazırlıklıydı. Acı acı gülümsedi. Hermione'nin o minik boncuklu çantası da büyük bir ihtimalle göründüğünü kadar masum değildi. Çıkarttığı sese ve Hermione'nin onu başka birine teslim etmemesine bakılırsa içi Hortkuluk Avı için gerekli şeylerle dolu olmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rewrite The Stars || Remadora
FanfictionBiri eski bir profesör ve kurtadam diğeri ise Ölüm Yiyen akrabaları tarafından yetiştirilmiş bir metamorphagus. Aydınlığın ve karanlığın savaşında birlikte olmaları için bir sürü engel var ve bunlar görüldüğü kadar basit şeyler değil. _____________...