40. Kısım: Yuva

178 17 62
                                    

Medya; bu bölümü yazarken dinlediğim şarkı

Şiddetli bir sağanağın izlerini silmek için güneş tüm ışıklarını kullanıyordu. Saat daha sabahın erken saatleriydi ama güneş sanki öğlen vaktiymiş gibi şiddetle ışıldıyordu. Üstelik kasım ayının sonunda olmalarına rağmen!

Güneşin tatlı ışıkları aralık perdeden içeri sızıp yüzünü okşarken Tonks kendi kendine mırıldandı. Yaslandığı sıcaklığa daha da sokuldu.

Bekleyin, SICAKLIK MI?! Hızla doğrulup sokulduğu sıcaklığa baktı. Genç adam bu ani hareket nedeniyle mırıldanıp kıpırdansa da tekrar uykuya daldı. O an Tonks neler olup bittiğini anımsadı ve yavaşça yataktan çıkıp adamın üstündeki battaniyeyi yavaşça beline kadar çekti. Remus'un çıplak göğsündeki kanla kaplanmış sargılar ortaya çıktı. Pişmanlık, vicdan azabı ve hüzün hemen benliğini sardı, genç kadının.

" Yani şimdi Dumbledore benim sizin şu Zümrüdüanka Yoldaşlığı'nıza katılmamı istiyor, öyle mi?"
" Evet, öyle. " üç adam da aynı anda yanıtladılar, Sirius ve Severus birbilerine öldüresiye birer bakış attılar.

Saat 18. 00'dı ve Remus, Snape, Sirius ve Tonks ve Üç Süpürge Hanı'nın üst katındaki kendilerine özel olarak ayrılmış bir masada oturuyorlardı. Tamı tamına üç saattir. Çünkü 1. 5 saatlerini Remus'la Snape ve Sirius ağız dalaşlarını engellemekle geçirmişlerdi.

Sonunda Remus'la beraber onları ayırmayı başardıklarında da Remus ve Snape - Sirius'un aralara girmeleriyle- olayı tüm gerekçe ve sonuçlarıyla izah etmişlerdi.

" Ve sen de başından beri aslında Dumbledore'un casusun?"
Snape başını salladı, Madam Rosmerta'nın daha beş dakika önce tazelediği birasından bir yudum aldı.

Sirius onun bu tavırlarına göz devirip sadece yanında oturan Remus'un duyabileceği bir sesle
" Gören de kırk yıllık istihbarat teşkilatının başı sanar... Merlin!" diye mırıldandı. Remus'un kıkırtısını bastırmak için boğulmayı göze alıp birasına yumulması gerekti.

Iksir ustası iki Çapulcu'nun bu son derece ukala tavırlarına küçümseyici bir bakış sunup tekrar genç kadına döndü.

" İşin özü Nymphadora, Dumbledore senin bize tıpkı benim gibi yararlı bir casus olacağına inanıyor, özellikle de yeteneklerinle. Sen bu işe ne dersin? Unutma, kimse bu seni bu işe zorlamıyor. "
Tonks, Remus'a bir bakış attı. Genç adam ilgiyle onun cevabını bekliyordu. Sonra tekrar Snape'e döndü.

" Ben... Bundan onur duyarım. " Snape tepki vermedi, Sirius sırıtıp arkasına yaslanıp içeceğinden bir yudum aldı, Remus ise adeta parlayan gözlerle Tonks'a baktı. Tonks da ona döndü. Ikili göz göze gelince birbirlerine sıcak birer gülümseme sundular. Sirius, yanındaki Remus'a imalı mırıltılar çıkardı. Kumral saçlı olan hemen masanın altından ona bir dirsek geçirdi.

" Eh, öyleyse haftaya Hogwarts'a gelin. Bu durumu bir de Dumbledore ile konuşun. " Snape ayağa kalkıp sandalyesinin arkasına astığı pelerini giydi. Tonks başını salladı.

İksir Ustası gidince de bir sürü üçlü oturup savaştan, Harry ve Draco'dan, genel halden filan konuştular.

" Asıl saç rengin ne?" Sirius sandalyesini geri kaykırdarak birdenbire sordu.

" Pardon?" Tonks ve Remus ona şaşkın şaşkın baktılar. Sirius tekrarladı.
" Asıl saç rengin ne?"
Tonks dudak büktü, omuz silkti.
" Bunun bir önemi var mı ki?"
" Yok mu? " bu defa Remus konuşmuştu. Açıkçası o da içten içe bu genç cadının asıl görünümünü merak ediyordu.

Rewrite The Stars || RemadoraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin