45. Kısım: Böcürt

142 19 18
                                    

Karanlık Lord zayıfları yanında kabul etmez... Burası Dumbledore'un acemi gurubuna benzemez. Hataların bedeli her zaman ağırdır... Regulus nerede?... Annen ve babanın seninle gurur duymasını istemez misin?... Sen bir ucubesin!

Tonks sıçrayarak uyandı. Göğsü gördüğü rüyanın etkisiyle inip kalkıyor, kesik kesik soluyordu. Nefesi düzene girince etrafını bakındı ve nerede olduğunu anlamaya çalıştı. Iyice sakinleşince ve beyni tekrar düşünme ve hatırlama eylemini gerçekleştirince de Grimmuld Meydanı 12 Numara'da olduğunu anımsadı. Acaba saat kaçtı? Molly'nin el örmesi battaniyesini itip ayaklarını yüksek karyoladan sallandırdı ve sonra da doğrulup ağır adımlarla pencereye doğru gitti. Ağır kadife, bir zamanlar mürdüm ama şimdi çirkin bir koyu gri olan perdeyi yavaşça araladı. Hâlâ sokak lambaları yanıyordu ama ufukta güneşin ilk ışıkları ufaktan ufağa kendini göstermeye başlamıştı. Saat buna göre 04.30 - 05.00 olmalıydı.

Kulaklarını dört açıp evdeki sesleri dinlemeye başladı. Doğal olarak Yedi
Uyuyanların Mağarası gibiydi. Herkes muhtemelen uykularının en tatlı yerindeydi. Ama Tonks'un şimdi hiç uykusu yoktu. - Ya da gördüğü kabusun etkisiyle etkisiyle bedeni uykuya itiraz ediyordu. Kendisi de emin değildi. Bu yüzden ani bir şekilde yıllardır görmediği evi dolaşmaya karar verdi.

Yatağın yanında duran uzun, beyaz sabahlığını giydi ve kapıyı ses çıkarmamaya dikkat ederek açtı, koridoru kontrol edip ilerlemeye başladı.

Yukarı çıkarken merdivenler çıplak ayakları altında gıcırdıyordu. Bu yüzden ara sıra duraksayıp kimse uyandı mı, diye kontrol ediyordu. Bir kabahat işlemiyordu ama kimseyi rahatsız etmek de istemezdi. Hele hele sabahın bu kör saatinde.

Sonunda en üst kata varınca - aslında teknik olarak en üstten ikinci kattı. Çatı katını sayarsak eğer. - rahat bir nefes aldı. Yukarı katlarda kimse kalmıyordu. Belki Sirius hariç ama onun da uykusu çok ağırdı.

Sabahlığının eteklerini uçuştura uçuştura sadece kadife perdelerin aralığından sızan ilk güneş ışıklarının aydınlattığı koridorda yürümeye başladı. Bu katta fazla oda yoktu. Aslında yalnızca 3 tane. Sirius'un şu anda kullanmadığı eski yatak odası, kendi odası ve Regulus'un odası. Regulus... Ölüm yıl dönümü iki hafta önceydi. Ve maalesef gidilecek bir mezarı bile yoktu. - Black Aile Mezarlığı'ndaki sembolik mezarı saymazsak. -

Bu düşünceyle onun odasına girmeye karar verdi ama kapı açılmadı. Anlaşılan kilitliydi. Alahomora büyüsünü kullanmak için asasını arandı ancak yanında değildi. Odada unutmuştu. Boş verip sonra gelip bakmaya karar verdi ve merdivenlere yöneldi.

Ama tam ilk basamağa basmıştı ki bir gıcırtı duydu. Ve kesinlikle merdivenden gelmediğine emindi. Gerisingeri dönüp sesin nereden geldiğine baktı. Kendi odasının kapısı aralıktı. Ve orada bir insan vardı?

Daha da yaklaşıp çekingen bir sesle
" Merhaba...? " dedi.
" Orada biri var mı?"

Cevap yok. Daha da yaklaştı. Bir kadın figürüne benziyordu.

" Emmeline, sen misin? Hestia? Molly? "

Yine cevap yok. Artık kızmaya başlıyordu. Kapının süslü kulpunu tuttu ve eski yatak odasına girdi. Her şey hâlâ hatırladığı gibiydi. Toz hariç.

Cevizden yapılma sayvanlı yatağı, kuş tüyü devasa yastıkları, saten yorganı, yatağıyla aynı ağaçtan yapılma tuvalet masası, komidi ve gardolabı... Hatta raflarda duran eski oyuncakları bile hâlâ bıraktığı gibiydi. Ne yazık ki Walburga halası öldükten sonra bu eve pek gelememişti. Yaz tatili hariç sürekli Hogwarts'ta duruyor, yazın büyük kısmında da Fransa'daki Beauxbatons'un yazlık kampına katılıyordu. - Tabiki de teyzesinin isteğiyle! Her zaman onu, onun gibi bir hanımefendi yapmak istemişti. Bellatrix teyzesi ise Azkaban'dan önce onu kendi gibi bir savaşcı... Ama sonuç olarak onun aslında bir Andromeda olduğunu sonunda kabullenmemişlerdi. Asilik ve asillik arasındaki ince çizgide yürüyordu.

Rewrite The Stars || RemadoraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin