Remus ve Sirius Hogwarts yolunda gidiyorlardı.
" Remus amca, Sirius amca!" sesiyle arkalarına döndüler. Harry, yakın arkadaşı Hermione Granger ile yanlarına geliyordu.
" Merhaba, Harry, Hermione. " dedi Remus güler yüzle.
Sirius
" Selam, çocuklar!"" Merhaba Prof. Lupin ve Bay Black. "
dedi Hermione." Bize lütfen Remus ve Sirius de. " dedi Remus.
" Peki, Remus. "
" Ee, ne oldu?" dedi Harry ilgili ve sabırsız bir sesle.
" Aynı. Seninle garezi olan biri var mı diye sordu. " dedi Sirius ve ekledi
" Kızıl kafalı arkadaşınız nerede?"Harry'nin birden yüzü karardı.
" Harry'le atıştılar. " diyerek konuya açıklık getirdi Hermione.
Harry ise yumruklarını ve dişlerini sıkıp
" Bana inanmayan bir dosta ihtiyacım yok!" dedi.Remus ve Sirius bir şey demediler. Elbette onlar da okul dönemi ara sıra kavga etmişlerdi ki hâlâ ediyorlardı ama bunlar genel olarak geçici şeylerdi. Özellikle de bu yaşlarda. Ama güven bir dostluğu ebediyen bitirebilecek bir olguydu.
Sirius elini vaftiz oğlunun omzuna koydu. Harry de başını kaldırıp ona baktı. Anlıyordu, sabırlı olması lazımdı. Her zaman ki gibi...
Remus ise o sırada bambaşka bir alemdeydi. Güven...
" ... Ama sizden ricam, lütfen Harry'e zarar vermek isteyecek kişileri dikkatlice düşünün. En ufak bir ip ucu
bile bizi aradığımız cevaba ulaştırabilir. "" Hey, Aylak ne düşünüyorsun?"
" Ha?" Remus başını kaldırdığında çocuklar çoktan gitmişti.Remus ilk başta aklındakileri söyleyip söylememek arasında gibiydi. Ama sanırım bunu içinde tutmaktansa dünyadaki yaşayan en iyi dostuna söylemek daha iyi bir seçenekti. Derin bir nefes aldı
" Patiayak, ya... Ya bunu yapan Peter'sa? Yani Harry'nin adını Ateş Kadehi'ne atan. "
Sirius duraksadı. Sonra usulca konuşmaya başladı
" Ben de ondan şüpheleniyorum. Yani yapmadığı şey değil. "
" Doğru. "Sirius birden aklına bir şey gelmiş gibi sıçradı ve hızla Remus'a döndü
" O fareyi yakalamanın vakti geldi!"☆
Ekim Başları...
( bildiğim kadarıyla birinci görev ekimde, 2. şubatta, üçüncü de mayısta oluyor. Bu yüzden ona göre yazacağım)
Tonks yorgun bir şekilde batan güneşin son ışıklarının aydınlattığı yollarda yürüyordu. Yorgun olmasına rağmen biraz yürümenin iyi geleceğini düşünmüştü.
Pek de kalabalık olmayan sokaklarda ilerlerken bir yandan ne olacağını düşünüyordu. Neler oluyordu? Karanlık Lord gerçekten de geri mi dönmüştü? Peki ya Karanlık İşareti gökyüzünü salan kimdi? Off, beyni acıyordu artık!
O böyle dalgın dalgın ilerlerken birden önünden geçtiği bir ara sokaktan bir el çıktı ve o daha ne olduğunu anlamadan onu kolundan yakaladığı gibi cisimlendi.
Tonks'un ayakları tekrar yere vururken bunu beklemediği için zar zor dengesini sağlamıştı. Mide bulantısı geçince kolunu tutan ve aynı zamanda onu bir nevi kaçıran şahısa baktı ve görmesiyle gözleri pörtledi.
Kolunu çekip elini asasına attı ve geriye doğru temkinli adımlar atmaya başladı.
Asasını pislik içindeki adama doğrultup
" Fenrir Greyback?" dedi duygusuz, buz gibi bir sesle.
Greyback kendi gibi iğrenç bir kahkaha attı.
" Tam üstüne bastın, güzelim. "Tonks ona aldırmadan asasını doğrulttu.
" Benden ne istiyorsun?"Greyback kollarını iki yana açıp ona doğru bir kaç adım attı. Aynı şekilde Tonks da öyle ama sırtı bir şeye daha doğrusu birine çarpınca durmak zorunda kaldı.
Etrafı bir gurup, pis görünüşlü kurt adam tarafından sarılmıştı.
Tonks sorusunu yineledi.
" Benden ne istiyorsunuz?"
" Hakkımızı. " dedi Greyback.Tonks ona bir lanet atmak için hamle etti ancak arkasındaki kurt adam onu arkadan, kollarından, tuttu ve asasını düşürmesine yol açtı.
Greyback genç kadının yüzüne doğru eğildi. Merlin, kokusu görünüşünden de kötüydü.
" Dinle güzelim, lafı çok uzatmayacağım. Sadece hakkımızı istiyoruz. Yani Gringotts'taki kasalarda duran paraların yaklaşık 4'te 1'i. "
" Gringotts'ta bulunan para miktarı ya da dağıtımı ne Tehlikeli Yaratıkların Yönetimi Komitesi'nin ne de Bakanlık'ta ki her hangi bir büronun yönetimi altındadır. Bireysel yaptırımlara hiç bir büyücü etki edemez. "
Greyback sırıttı.
" Umurumda değil. 1 haftan var. Bize 1000 galleon getireceksin. "
" Yoksa?"
" Yoksa o güzel yüzüne yazık olur. "Greyback elini öne doğru uzatınca Tonks geri çekildi. Bunun üzerine adam pis bir kahkaha atıp nefesini genç kadına doğru üfledi ve ardından geri çekilip buharlaştı. Peşinden de diğer kurtadamlar.
Onu tutan kurtadam onu itip, buharlaşınca Tonks dizlerinin üstüne çöktü. Şimdi ne yapacaktı? Para sorun değildi. Hem kendi ebeveynlerinden, hem Walburga halasından hem de kendi büyükanne ve büyükbabasından kalma yüklü bir miktarda birikimi vardı. Asıl sorun kurtadamların ayaklanmasıydı.
Hem böyle olurdu. Önce para ister, sonra da git gide âzar ve en sonunda büyücü toplumun en üstünde olduklarını iddia ederlerdi.
Sıkıntılı bir nefes verdi.
Canlar ve cananlar, bölüm nasıldı? Biraz klişe biliyorum ama ufak bir heyecan getirmek istedim.
Sonra görüşürüz 😘❤🤗
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rewrite The Stars || Remadora
FanfictionBiri eski bir profesör ve kurtadam diğeri ise Ölüm Yiyen akrabaları tarafından yetiştirilmiş bir metamorphagus. Aydınlığın ve karanlığın savaşında birlikte olmaları için bir sürü engel var ve bunlar görüldüğü kadar basit şeyler değil. _____________...