Selaminko canlar ve cananlar! Medya nasıl olmuş?
Remus ve Sirius, Grimmuld Meydanı 12 Numara'nın mutfağında oturmuş, birlikte ateş viskisi içip konuşuyorlardı. Konuşmanın konusu ise şuydu; Umbridge ve Harry.
McGnogall, astronomi SBD'si sırasında bir sürü sersemletme lanetiyle vurulup, St Mungos'a nakledilince iktidar o yaşlı yarasaya kalmıştı. Ve hem Remus hem de Sirius, onun bu yetkiyi başta Harry ve Dumbledore'un Ordusu'nda olanlar olmak üzere Bakanlık karşıtı herkesi canından bezdirmek için kullanacağını biliyordu.
" Bence çoktan öğretmenlerin yerlerine kimleri koyacağını aramaya başlamıştır. " dedi Sirius, iğrenir gibi bir sesle.
Remus sadece başını salladı ve viskisinden büyük bir yudum aldı. 10 dakika önce konudan kopmuş, iki hafta önce Tonks'la aralarında yaşanan konuşmayı düşünüyordu. Peşinden karargâhtan çıktıktan sonra onu her yerde aramıştı. Kendini açıklamak istiyordu ancak şaşırtıcı olmayan şekilde hiç bir yerde yoktu. Evinde değildi, Çatlak Kazan veyahut Üç Süpürge'de de yoktu. Ya da Hogsmeade ile Londra'nın bildiği her sokağında.
Büyük ihtimalle Malfoy Malikanesi'ne gitmişti. Onun dışında tabi bir Ölüm Yiyen toplantısına gitmişti olabilirdi tabi ama Remus buna ihtimal vermiyordu çünkü ertesi sabah Snape raporunu verirken herhangi bir toplantıdan bahsetmemişti.
" Aylak sen beni dinlemiyor-"
Sirius'un lafı birden odaya dalan Deligöz ve Kingsley ile bölündü. Iki adam hemen ayağa fırladılar.
" Ne oldu? Birine bir şey mi oldu?!" Remus'un sesi gözünün önüne gelen yerde hareketsiz yatan bir Tonks ve Harry'nin görüntüsü ile titredi.
" Haberi almadınız mı?" Kingsley derin, uhrevi sesiyle sorusuna yine bir soru ile cevap vermedi ama onlar daha herhangi bir şey diyemeden Deligöz havladı.
" Snape patronus gönderdi. Potter ve arkadaşları sizi kurtamaya Bakanlık'a gitmişler. "
İki Çapulcu aynı anda, aynı şaşkınlık tonuyla
" Ama biz buradayız!" diye haykırdılar.☆
Voldemort zevkle sırıtıyordu. - Tonks sanki ölümün kendisi gülümsemiş gibi bir ürperti ile titredi. Bu mutluluğun sebebi ise onu daha çok korkuttu;
Voldemort zihnifend yolu ile Harry'nin zihnine sahte olaylar yerleştirmişti ve çocuk ona inanmıştı! Şimdi arkadaşları ile Remus ve Sirius'u kurtarmaya gidiyordu.
" Şu meşhur insanları kurtarma şeyi... Sanırım Dumbledore bu çocuk hakkında yanılmamış..." diye geçirdi içinden buruk bir şekilde.
Şimdi Voldemort'un görevlendirdiği bir Ölüm Yiyen gurubuyla dosdoğru Bakanlık'a gidiyordu. Bellatrix, Antonin Dolohov, Rabastan Lestrange, Rodolphus Lestrange, Narcissa, Lucius, Merula, Crabbe, Jugson, Macnair, Avery, Rookwood ve tabiki işler ters giderse diye başlarında Lord Voldemort.
Hespinin yüzünde pis bir şimdiden zafer sırıtışı vardı. Tonks, hayatında ilk defa Snape'in burada olmasını diledi. O, kendisinden daha deneyimli bir casustu. Ne yapması gerektiğine dair bir ipucu verebilirdi hiç değilse.
Ama o burada değildi ve bu, onun savaşıydı. Aptal Merula yüzünden Karanlık Lord'un ve o emektar Deligöz'ün hâlâ ondan yana şüpheleri varken bu görev bir kırılma noktası yaratıyordu. Kendini iki tarafa da bu görevde kanıtlamalıydı.
Hepsi siyah birer gölge halinde Bakanlık girişlerine daldılar ve Atrium'a ayak bastılar.
" Gidin! Potter ve sersem arkadaşları Esrar Dairesi'ne ulaşmıştır bile. " dedi Voldemort, sonra ürkünç bir sırıtışla ekledi.
" Malûm, sevgili vaftiz babası ve amcası elimizde. " başta Bellatrix olmak üzere bir kaç Ölüm Yiyen'in kahkahası, cilalı pürüzsüz zeminde yankılandı.Ama Tonks gülmedi. Onun yerine hissettiği dehşeti saklamaya çalışarak yapma bir gülümseme takındı. Görünüşe bakılırsa diğerleri ya onun bu gülüşünü tatmin edici bulmuştu ya da fark etmemişlerdi. Her halükarda kimse şu anda onunla ilgilenmiyordu.
" Gidin!" Voldemort birden yine ciddileşti, herkes bir anda sustu ve yine birer siyah gölge haline geçip asansörlere yöneldiler.
Bugün siyah saçlı olan genç kadın asansör kapısı kapanmadan önce Karanlık Lord'un hiç bir ses çıkarmadan cisimlendiğini gördü.
Asansör kapıları zemin katta açıldığında hiç biri vakit kaybetmeden bu defa da Esrar Dairesi'nin bulunduğu kapıya yöneldi ve içeriye girer girmez doğruca kehanetlerin bulunduğu odaya daldılar. İleride bir kaç cılız ses vardı.
Bellatrix zalimlik ve alaycılık barındıran o tipik yüzüne bölündü. - Aslında diğerlerinin de ondan pek bir farkı yoktu. Tekrar harekete geçtiler. Rodolphus'un deyimiyle oyun başlıyordu.
☆
Dört Yoldaşlık üyesi muggleların şu jet uçakları ile rekabet edebilecek bir hızda hızla dışarıya fırlayıp Bakanlık'a cisimlendiler. Ayak sesleri cilalı korolarda yankılanırken Remus
" Dumbledore -?" dedi ama Kingsley o daha sorusunu tamamlayamadan
" Severus hallediyor. " diye onu yanıtladı.Sirius kapalı kapıyı açmak için bir girişimde bulundu ancak o alahomora diyemeden Moody'nin sesi etrafı gürletti.
" BOMBARDA!" Kapı hızla açılırken tam bir kargaşa onları karşıladı. Onların girmesi ile çocukları tutan Ölüm Yiyenler'in dikkatleri onlara çevrilmişti.
Remus, Lucius Malfoy'u sersemletmeden önce az önce Bellatrix'in ayaklarının dibindeki Neville'in Harry'e doğru süründüğünü gördü. Sonrasında maskelesinden dolayı tanımadığı bir Ölüm Yiyenle düelloya girişti. Bir yandan Ölüm Yiyene ard arda sersemletme ve reducto büyüleri atarken bir yandan da gözleriyle Tonks'u arıyordu.
Ve onu gördü. Yüzü gümüş maskeyle, bedeni ise en az saçları kadar siyah cübbeyle örtülmüştü ama bakışları kendini ele veriyordu. - Görünüşe göre iki taraf için de aynı anda mücadele etmeye uğraşıyordu.
Remus, kimin attığı belirsiz bir lanet ona ilerlerken sössüz bir saptırma büyüsü ile laneti Jugson'a yönlerdirdi.
Ve başının kenarını ıskalayan crucio ile tekrar düelloya odaklandı. Ancak bir yanı hâlâ genç kadını kolluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rewrite The Stars || Remadora
FanfictionBiri eski bir profesör ve kurtadam diğeri ise Ölüm Yiyen akrabaları tarafından yetiştirilmiş bir metamorphagus. Aydınlığın ve karanlığın savaşında birlikte olmaları için bir sürü engel var ve bunlar görüldüğü kadar basit şeyler değil. _____________...