Canlar, Druella'nın ölüm tarihini bulamadığım için Tonks 1 yaşındayken diye kurguladım ben. Tonks bu yüzden Walburga ile büyüyor.
Tonks esneyerek boşalan çay fincanını sehpanın üzerine bıraktı.
Işten döner dönmez açlığını gidermiş, duş alıp uyumuştu ve şimdi saat 23. 27'i gösteriyordu.
Yarın izin günüydü ama yine de bir kaç ufak işi vardı. Bu yüzden yatacaktı. - hiç uykusu olamamasına rağmen. Bu yüzden sanırım önce küçük bir gezintinin zararı dokunmazdı. Bardağa bakıp
" Sonra yıkarım. " dedi ve odasına gitti. Önce çift taraflı dolabın bir gözünü açıp pijamalarını aldı, yatağa fırlattı. Sonra da o gözü kapatıp diğer gözü açtı. Bu gözde daha çok palto ve cübbeler vardı ama ona lazım olanlar onlar değildi.
Palto ve cübbeleri iki yana itip arkalarında kalan kenarları garip işlemelerle çevrili yuvarlak, taştan düz, tepsiyi andıran şeyi çıkarttı. Bu bir düşünseliydi. Dumbledore'un kinden biraz daha küçüktü.
Tonks, düşünselini dikkatle tuvalet masasının üstüne bıraktı. Düşünselinin dolaptaki yerinin yanında duran sandıkı da çıkarttı. Standart bir takı sandığı kadardı ama bu sadece dışıydı. İçi sonsuz genişletme büyüsüyle genişletilmişti. Sandığı açıp sıralanmış anılardan bir şişe alıp yavaşça düşünseline döktü.
Anı düşünselinin içinde dağıldı; Tonks düşünselinin içine daldı.
☆
" Yani bu yüzden Grimmuld Meydanı'na gittin. " dedi Sirius, Remus başını salladı. Gördüğü o rüya, daha doğrusu anı sonrası bu konuyu açık açık Sirius'la konuşmanın daha mantıklı olacağını karar vermiş, Sirius eve döner dönmez de bu konuyu açmıştı.
Sirius onu sessizce dinlemiş, soru dahi sormamıştı. Aslında Remus'ta bir şey olduğunu fark etmişti ve şimdi anlattıkları eksik parçaları dolduruyordu. Remus anlatmayı bitirdiğinde de ancak ağzını açmıştı.
Sirius derin bir nefes aldı.
" Remus, öncelikle bana bunu anlatmana çok sevindim. Bir derdin varken benimle açık açık konuşman çok hoş. Öncelikle sana bunun için teşekkür etmek istiyorum.
İkinci olarak ise hayır, benim Tonks'la aramda kuzen ilişkimizden başka herhangi bir şey yok. Bu konuda için rahat olsun. Nasıl el ele tutuştuk anlamadım ama bilirsin, bazen rüyalarımızda gördüğümüz şeylerle de hareket edebiliyoruz. " Remus bir anda Tonks'un kabus görüp battaniyeyi sıkması geldi. Tabi ya, o bunu nasıl düşünememişti ki!Sirius devam etti.
" Ama sanırım sizin aranızda bir şey var. " bu sefer muzip muzip sırıtıyordu. Remus kızaran yüzünü önüne eğdi. Neden utandığını bilmiyordu. Aylar önce Tonks'a aşık olduğunu kabullenmişti. Eh, kardeşi gibi gördüğü adamdan da utanacak hali yoktu ya! Sonunda zar zor bir cevap bekleyen dostuna
" Bilirsin... ilişki denilen şey iki taraflıdır. Onun da benden hoşlandığını sanmıyorum. " Sirius'un kasları çatıldı." Nedenmiş o? Sana başka birinden hoşlandığını mı söyledi? Ya da sana seni kardeşim gibi görüyorum gibisinden şeyler mi söyledi?"
" Hayır ama-"
" Aması ne, Aylak? "
" Çünkü ben bir kurtadamım. Neden bir kurtadamla birlikte olmak istesin ki?"
" Neden istemesin, Aylak? Hem ben o aşamayı çoktan atlattığınızı sanıyordum. "
" Arkadaşlık ayrı, aşk ayrı, Pati. "Sirius tam ona ne kadar aptalca davrandığını söyleyecekti ki içeriye gümüşi bir gelincik girdi. Gelincik ağzını geriye doğru açtı ve Arthur Weasley'in sesi odayı doldurdu.
" Dumbledore toplantı yapmaya karar verdi. Şimdi. Acele edin. "
Sirius ayağa kalktı.
" Öyle olsun bakalım ama bu iş burada bitmedi, kurtçuk. "
Remus
" Hıhı. "☆
T
onks'un ayakları yere vurduğunda kendini tanıdık bahçede buldu. Yıllar önceden kalma...
Çok güzel bir bahçeydi. Her tarafı beyaz, siyah ve ara ara kırmızı güllerle çevriliydi. Sarmaşık güller mermer heykelleri sarıyor, bahçenin tam ortasındaki mermer çardak adeta bir taç gibi duruyordu.
Tonks yıllardan beri böyle görmediği bahçeye aç aç bakarken onu asıl amacına tekrar yönelten şey küçük bir kız kahkahası oldu.
Yavaşça arkasına döndü ve kenara çekilip izlemeye başladı. 6 yaşındaki kendi, dizlerine kadar gelen kar beyazı bir elbise giymiş, güllerin arasında bir kelebeği kovalıyordu ki hem küçük, hem de büyük Tonks'un kalbinde bir acı yaratan ses yükseldi.
Tiz, sadist bir ses...
" Nympadoraaaa! Nerdesiiiinn?"Çardağın altındaki tamamen siyahlar içinde duran kadın sırıtıyordu. Küçük Tonks hiç istemese de
" Buradayım, Bella teyze. " dedi ve yavaşça onun yanına yürüdü. Bellatrix hâlâ sırıtıyordu." Ne o? Yoksa teyzeni özlemedin mi? Oh, yoksa Cissy teyzen yine sana yemekten önce fazladan kurabiye yediğin için kızdı mı?"
Tonks başı öne eğik biçimde
" Hayır, Bella teyze. " dedi.Bellatrix bir anda kaşlarını çattı.
" Benimle konuşurken yüzüne bak, bücür!"Tonks korkuyla başını kaldırdı. O sırada bu sefer daha genç bir erkek sesi duyuldu.
" Burada neler oluyor? Bella? " birkaç ay sonra 18 yaşına gelecek Regulus Black'ti bu. Bir Ölüm Yiyen görevinden dönmüş olmasına rağmen hâlâ çok dinç ve asil bir görüntüsü vardı.Bellatrix ona döndü ve alaycı bir sesle
" Vay vay vay, küçük Reggie. Senin banyo yapıp öğle uykusunda olman gerekmiyor muydu?" dedi.Regulus onu aldırmadan küçük kuzenine döndü ve çömelip boyunu onunla eşitledi. Bellatrix göz devirip oradan ayrıldı.
Tonks'un yüzünü bir anda bir gülümseme almıştı.
" Hoşgeldin, Kaptan Regulus!"
Regulus onu tek hamlede omuzlarına aldı." Hoşbulduk, Ikinci Kaptan Dora!" Sahne dağıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rewrite The Stars || Remadora
FanficBiri eski bir profesör ve kurtadam diğeri ise Ölüm Yiyen akrabaları tarafından yetiştirilmiş bir metamorphagus. Aydınlığın ve karanlığın savaşında birlikte olmaları için bir sürü engel var ve bunlar görüldüğü kadar basit şeyler değil. _____________...