Arkadaşlar bölüme geçmeden önce aranızda eğer Lucy Quinn hikayesi seven varsa animequinnharley DYNASTY diye bir kitap yazıyor. Jarley kitabı değil, onların kızları hakkında ( ve benim favım Carlos ) neyse. Bakarsanız çok mutlu oluruz. İyi okumalar :)
" Dora -ahh!" Yeni yeni ayılan Remus acıyla yüzünü buruşturdu, dudaklarından bir inilti koptu. Gördüğü rüyanın - ya da anının mı desek - etkisiyle hızla doğrulmaya kalkmıştı ve bu da yaralarına pek iyi gelmemişti ne yazık ki.
O sırada banyodan çıkıp onun sesini duyan Tonks hemen odaya daldı ve
" Remus!" diye bir feryat koparıp yanına koştu.Bir eliyle kolunu diğer eliyle de sırtını destekleyerek onu geri uzandırmaya yardım etti, bir yandan da Molly Weasley'i aratmayacak şekilde onu haşlıyordu. Remus ise ona alık alık bakıyordu. Ama bilmiyordu ki Tonks ona her sesini yükselttiğinde aslında kendini azalıyordu. Onun bu cılız inlemesi tekrar kendini suçlamasına neden olmuştu.
Sonunda o soluklanmak için durduğunda Remus kendi endişelerini dile getirebildi.
" N-ne, Tonks ne oldu?! Sen iyi misin? Sirius- o nerede?"
Tonks doğrulup ellerini kalçalarına koydu ve derin bir nefes aldı ve verdi. Sonra da hastasının sorularını yanıtlayan bir yardımcı şifacı edasıyla
" Sirius iyi. " dedi.
" Mutfağı birbirine katmakla meşgul. İşten izin aldı, daha doğrusu aldık. "
" A-aldık mı?! " Remus tekrar doğrulmaya çalıştı. Tonks onu hemen engelledi. Remus o bunu yaparken acılarını umursamadan konuşuyordu." Ne oldu? Yaralı mısın ve sen burada durmuş benimle mi ilgileniyorsun?! Olmaz, Tonks hemen gidip dinlenmen gerek. "
Tonks tam ona onunla ilgilenmek için kaldığını söyleyecekti ki kapının orada elinde iki, peşinden de süzülerek bir fincan gelen Sirius sahte bir can sıkıntısıyla hayıflandı.
" Off, aşk mevsimi gribi! Iğrenç. Şimdi kesin iki sene birbirleri için endişelendik muhabbeti yaparlar. " bu söz ikisinin de kızarmasına ve gözlerinin kaçırmasına neden oldu. Siyah saçlı adam sırıtıp onlara yaklaştı ve
" Hey, şaka yaptım!" dedi.
" Sadece bu gergin havayı biraz dağıtmak istedim. Bu arada Aylak nasıl oldun? Bizi cidden çok korkuttun dostum. Eğer Nymphi bu kadar iyi bir şifacı olmasaydı nalları dikmiştin. "" İyiyim, Patiayak. Ve Tonks... şey teşekkür ederim. "
Tonks başını iki yana salladı.
" Hayır, Remus. Bana teşekkür etme. Zaten senin bu halde olman tamamen benim suçum. "Sirius gözlerini devirip
" Ben demedim mi..." diye hayıflandı.Bu defa ne Remus ne de Tonks ona aldırdı. Bunun yerine o yastıklarını düzeltirken Remus genç cadıya minnetle baktı, ardından odada bulunan Sirius'u daha fazla iğrendirmemek için
" Ne oldu?" dedi.
" Yani en son hatırladığım şey Jordan'a bir sersemlet yolladığım. "Tonks ve Sirius bir an birbirlerine tereddütle baktılar, sonra Sirius fincanları komidinin üzerine bırakıp anlatmaya başladı.
" Sen sersemletmeyi yolladığın sırada Greyback de sana bir lanet yolladı ve sen de bayıldın. Ben de yeni yeni kendime geliyordum. Jordan'ı etkisizleştirdim ama kaçtılar. Zaten o anda senin durumun daha acildi. Tonks sana ilk müdahaleyi yaptı, sonra da seni buraya getirdik. Ve sonra da şifacı Dora ve onun biricik asistanı Patiayak seni iyileştirdi. " sona doğru o markalaşmış sırıtmasını yüzüne yerleştirmişti.
" Peki, Harry? Bundan haberi var mı?"
" Oh, yapma! Burada Harry James Potter'dan söz ediyoruz! Ona sadece bir ardabede yaralandığını ve şimdi iyi olduğunu söyledim. "
Remus başını salladı ve tekrar Tonks'a döndü. Onu yaralanmasının onun hatası olmadığı konusunda teselli etti çünkü görünüşe bakılırsa kız hâlâ kendini suçluyordu.
Üçlü çay eşliğinde bir süre daha konuştular. Remus onlara onu vuran laneti sordu ve Tonks'dan cevabını alır almaz bu kişisel büyüyü tanıdı. Yıllar önce 5. yıllarında KSKS SBD'si sonrası bahçedeki olayda Snape, James'e karşı kullanmıştı.
Tabi o zaman sadece şakağında derin bir yara oluşmuştu. Remus'un ki gibi ölümcül bir tehdit oluşturmamıştı. Ama lanetler genelde yapılmak istenilen etkiye göre güç değiştirirdi.
Snape, James'i öldürmek istememişti. O sadece intikam almak, nefretinin ve utancının hıncını almak istemişti. Ancak Greyback onu acı çektire çektire öldürmeyi arzulamıştı.
Herhalde onların yandaşı olduğu vakitler bu büyüyü diğer Ölüm Yiyenlere öğretmişti ama Sirius'a bu büyünün Snape'in marifeti olduğunu söylemedi. Yoksa ne olacağını herkes biliyordu.
Bir ara Tonks boşalan fincanları götürmek için ayaklandı.
" Dikkat et de bir şeyler kırma!" Sirius ardından şakacı bir tavırla seslendi.
Tonks sadece göz devirmekle yetindi ve kendini fazla büyük olmayan havadar mutfağa attı. Burada bile her yerde Çapulcular ve Harry'nin resimleri vardı. Buzdolabında, fırında, dolaplarda, duvarlarda... Akla gelebilecek her yerdeydiler. Onları özledikleri çok açıktı... Özellikle de Harry... Tonks onu anlayabiliyordu. O da ailesini hiç tanıyamamıştı. Ancak Harry gibi Cissy teyzesi ve Wal halasının anlattıkları - ve tabi Regulus - ile onları tanıyordu. Oh, bir de onları tanıyan diğer insanların...
Fincanları yıkamak için asasına uzandı, bu esnada açık camdan içeriye mavimsi gümüşi bir şey girdi... Bir maral ve ardından Snape'in sesi kulaklarını doldurdu.
" Karanlık Lord acil toplantı istiyor. Yeri biliyorsun. Black ve Lupin'e bir şey deme. " ve gümüşi hayalet dağıldı. Tonks hemen fincanları bırakıp hole yöneldi. Ceketini üzerine giyerken içeriye doğru gittiğini haber verdi.
" Benim çıkmam lazım çocuklar. Sonra yine uğrarım. Hoşçakalın ve Sirius! Ben gelene kadar Remus'u zehirlememeye çalış. "Sirius'un alaycı kahkahası duyuldu.
" Sen zaten çorbadan ne anlarsın! Ben Aylak'ıma en iyi şekilde bakacağım. " mor saçlı kadın kıkırdadı ve evden çıktı, etrafı kolaçan edip bir şak sesiyle ortadan kayboldu.Selaminko canlar ve cananlar:)
Ölüm Yiyenlerin patronus yapmadığını biliyorum ( Snape istisna) ama Tonks'un bir işareti olmadığı için Snape ona böyle mesaj yolluyor. Bu arada siz Tonks - Remus - Sirius üçlüsü hakkında ne düşünüyorsunuz?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rewrite The Stars || Remadora
FanfictionBiri eski bir profesör ve kurtadam diğeri ise Ölüm Yiyen akrabaları tarafından yetiştirilmiş bir metamorphagus. Aydınlığın ve karanlığın savaşında birlikte olmaları için bir sürü engel var ve bunlar görüldüğü kadar basit şeyler değil. _____________...