Medyada BTS'in Fake Love diye bir şarkısı var ben bulamadım ama Tuğçe Haşimoğlu halini de deneyebilirsiniz o versiyonu da çok güzel:)
" Ah, hmm..." Tonks yerinde rahatsızca kıpırdandı. Hâla gözleri kapalıydı. Açmak istemiyordu çünkü açarsa tekrar uyuyamayacaktı. Ancak boynu ve beli acayip derecede ayrılırken bu o kadar da kolay değildi. Sonunda ağrıların esiri oldu ve gözlerini araladı.
Karşılaştığı ilk şey kendi evine ait olmayan yabancısı olduğu tavan oldu. Gözlerini bir kaç kere kırpıştırdı. Elini başına getirmek istedi ancak bir şey elini tutuyordu.
BIR ŞEY ELINI MI TUTUYORDU?! Uyurken neredeyse beyaz diyebileceğimiz bir pembeye dönüşen başını hızla eline çevirdi. Sirius resmen köpek gibi homurtular çıkararak ve elini tutarak koltukta uyuyordu.
Ne ara üzerine örtüldüğünü bilmedigi battaniyeyi itip elini nazik olmaya çalışarak çekti. Ancak Sirius elini bir anda boşlukta hissetmesiyle uyanmıştı. Gözlerini bir kaç kez kırpıştırıp bu defa evin hangi noktasında olduğunu anlamaya çalıştı. Geçen sabah küvette uyanmasından dolayı bu yaptığı son derece normaldi.
Oturma odasında uyuduğunu anlayınca biraz rahatladı ama bu saliselik bir durumdu. Doğrulup karşısında onun gibi oturur pozisyonda olan kızı görünce gözlerini kıstı ve hafızasını zorladı. Tabi ya! Öğleden sonra eve dönmüştü ve Tonks da eve gelip ona bir dosya vermişti. Sonra da büyük ihtimalle ikisi de aşırı mesainin etkisiyle koltuklarda sızmıştı.
Gerinip esnedi. Esnerken çıkardığı sesle Tonks onu tekrar bir köpeğe benzetti. Bu bir hakaret değildi. Sadece Sirius hal ve davranışlarıyla büyük bir köpeği andırıyordu, o kadar.
" Günaydın. " dedi Sirius doğrulup ayağa kalkarken. Sonra içeriye doğru ilerledi.
" Sana da. " dedi Tonks. Ne kadar uyudukları hakkında hiç bir fikri yoktu ama odanın serinliğine ve ışığa bakılırsa ertesi gün olmuştu. Yine de saati öğrenmesi gerekiyordu. Başını bir saat bulma umuduyla büyük bir komidinin durduğu duvara çevirdi. Ve çevirmesiyle ayağa fırlaması bir oldu. Merlin, adına saat 12. 45'di!
" Umarım Deligöz bir sakatlık çıkartmaz. " diye mırıldandı.
" Dosya...? Dosya nerede?!" deniz mavisi gözleriyle odayı tararken Sirius elinde mavi kapaklı dosyayla içeri girdi." Merak etme burada. " Tonks rahatlamış gibi nefes verdi.
" İmzaladın mı?"
" Hıhı. "
" Peki, sağ ol. " Sirius'un uzattığı dosyayı alıp odadan çıktı." Kahvaltıya kalsaydın?!" Sirius arkasından seslendi ancak Tonks
" Geç kaldım. Kusura bakma. Sonra görüşürüz!" deyip hızla kapıyı kapattı. Muggleların olmadığı bir yere gelince de vakit kaybetmeden kendi evine cisimlendi. Önce bir duş alıp üzerine değiştirmeliydi. Öyle de yaptı. Karnı her ne kadar yemek diye ağlasa da bugün de iş yerindeki ucuz kahveyle idare etmesi gerekiyordu. Dudak büküp tekrar cisimlendi. Merlin, aç karnına cisimlenmek olduğundan da dayanılmazdı!Atriyumdan resmen koşar adım geçip kendini asansöre attı. Soluk soluğa kalmıştı. O nefes alış verişini kontrol altına almaya çalışırken kapı tekrar açıldı. Bu uçak şekline sokulmuş bir nottu. Diğerlerinden farklı olarak kenarında bakanlık mührü yoktu ve doğruca Tonks'un eline kondu. Genç kadın merakla açıp okudu. Üzerinde aynen şunlar yazıyordu;
BU AKŞAM SAAT 18. 18'DE ... SOKAĞINDA. TAKİP EDİLMEDİĞİNDEN EMİN OL. KARANLIK LORD BİZİMLE KONUŞMAK İSTİYOR.
Okuması biter bitmez kağıt yeşil renk bir alev alıp külleri bile kalmayacak şekilde yok oldu. Ve asansör kapısı bu kez seherbaz bürosuna geldiği için açıldı.
Uzun zamandır korkuyla beklediği ve elbet bır gün gerçekleşeceğini bilse de hiç istemediği bu olay karşısında kontrolünü kaybetmemeye çalıştı Tonks.
Sırtını dikleştirdi ve kendinden emin adımlarla gördüğü kişilere selam verip Moody'nin ofisine gitti. İhtiyar seherbazın ofisi diğer herkesinkinden uzak ve ıssız bir yerdeydi. O çok sevdiği Kingsley'inkinden bile.
Tonks derin bir nefes aldı. Deligöz'den korkmuyordu ama yine de geç kaldığı için yiyeceği muhtemel çemkirmelere hazırlıklı olmak istiyordu.
Hayli resmi bir şekilde kapıya vurdu ve cevap beklemeye başladı. Beklediği aksi yanıt onu fazla bekletmedi
" Gel!"Göz devirip kapıyı açtı. Moody, Hogwarts'taki odasını anımsatan ofisindeki masanın karşısına oturmuş, bir kaç Ölüm Yiyen sicilini inceliyordu. Tonks'un girmesiyle deligözünü kadına dikti. Normal gözüyse hala kağıtlardaydı.
" Sonunda. " diye homurdandı.
Tonks özür dilemesi gerektiğini düşündü." Kusura bakma. Uyuyakalmışım. " Moody hiç bir şey demedi. Tonks da onunla daha fazla muhattap olmamak için dosyayı masaya bırakıp jet hızıyla odadan çıktı.
Şu anda aklında sadece açlığını bastıracak sert bir kahve içmek vardı. Bu düşünceyle adımlarını sıklaştırdı. Ancak bir kaç saniye sonra bu arzusunu tamamamen unuttu. Çünkü onu görmüştü. Elinde rulo yapılmış Gelecek Postası'yla hızla onun bulunduğu tarafa gidiyordu. Anlaşılan Moody'nin ofisine gidiyordu.
Tonks içinden Tanrı'ya şükredip en sıcak, en içten gülümsemesini takındı ve
" Selam, Remus. " dedi. Remus yavaşça durdu, dikleşti ve gayri-resmi bir şekilde
" Size de iyi günler, Bayan Tonks. İzninizle biraz acelem var. " deyip kestirip attı. Sonra da Tonks'a bir kere bile bakmadan Deligöz'ün ofisinin önüne gidip kapıyı çaldı.Tonks ise yerinde mıhlanıp kalmıştı. Az önce ne olmuştu böyle?
Selaminko canlar:) Bu bölümcük de bu kadardı. Düşüncelerinizi alabilir miyim?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rewrite The Stars || Remadora
FanfictionBiri eski bir profesör ve kurtadam diğeri ise Ölüm Yiyen akrabaları tarafından yetiştirilmiş bir metamorphagus. Aydınlığın ve karanlığın savaşında birlikte olmaları için bir sürü engel var ve bunlar görüldüğü kadar basit şeyler değil. _____________...