🕊..115

579 36 2
                                    

Orman evinin o eşsiz manzarası tam da bu mevsimde bambaşka oluyordur. Safiye yılın en çok bu zamanları eşi ve çocuklarıyla anın tadını çıkarmaktan hoşlansa da aslında o da çok iyi biliyordur ki her mevsim özeldir burası... Kış günü dışarının dondurucu soğuğuna rağmen şöminede yanan odunların sesi, yeni demlenen sıcacık çay, bahçede çocuklarıyla güle oynaya yaptıkları kardan adam... Yaz günü ise kuşların sesleriyle dolu sıcacık yeşilin her tonuna ev sahipliği yapan o orman evi renk renk çiçeklerle doludur. Papatyalarla dolup taşar... Her mevsim güzeldir burası.. Çünkü boş duvarların olduğu bir ev değil, ikizlerin minik ayak izlerinin olduğu, neşeli kahkahaların yankılandığı, Safiye ve Naci'nin dillere destan aşkının yaşandığı o mucizevi hayalleridir. Hayalin gerçeğe dönüşmesidir. Umuttur...

Safiye balkonundan dışarıyı seyrederken yaşananları geçirir gözünün önünden. Hamilelik çok daha duygusal bir hale getirmiştir onu. Bu duygusallık yaşadıklarından gurur duyması üzerinedir daha çok. Çokça iyikisi vardır artık. O esnada omzunda hissettiği kumaş parçasıyla sıçrar.

N: Korkma hayatım benim.

S: Bir an sıçradım.

N: Üşürsün diye şal getirdim sana.

Safiye kocasının getirdiği şalı kendine iyice sarıp tebessüm eder.

S: Naci yaz günü ne şalı?

N: Güzelim yaz günü de olsa akşamları serin olur.

S: Sen evlenince daha bi romantik oldun noldu sana?

Diyerek kahkahayı patlatır Safiye. Naci ise alınmış gibi yapar. Bilir ki Safiye ne kadar şakaya da alsa asla kıyamayacaktır kendine. Öyle de olur. Safiye usulca avuç içlerine alır kendine baka o aşık yüzü. Yanaklarını usul usul okşarken yaklaşır. Burunları birbirine temas eder. Nefesleri birbirlerinin dudaklarına çarparken oldukça heyecanlanmıştır her ikisi de.

S: Neden büzdün dudaklarını az önce?

N: Alınacaktım ama sen bana bu kadar yakın olunca zor sana karşı koymak..

S: Koyma zaten. Asla karşı koyma bana.

N: Kokun...

Naci usulca başını eşinin eşsiz kokusunu doyasıya içine çekebileceği boynuna doğru götürür. Burnunu ve dudaklarını usul usul sürter papatya kokulu o tene. Safiye kolunu sevdiği adamın boynuna dolar usulca. Ellerini arkadan birleştirip Naci'nin de ensesinde gezdirir ince ve zarif parmaklarını... Bu huylandırıcı hareket Naci'yi tahrik etmeye yetmiştir de artmıştır bile. Safiye cilveli tonda fısıldar..

S: Kokum.. Başka? Sadece kokum mu yani?

Naci aldığı siteme memnun bir ifade takılarak başını boynundan mis kokulu o ipeksi saçlara getirir. Saçlarının arasında hem parmakları hem de dudakları gezinirken derin derin ciğerlerine çeker kokuyu.

N: Saçların... Canlı bunlar. Her telinde ayrı bir kalp çarpıyor.

Safiye nazlanarak gülümser. Her defasında saçlarına gelen iltifat can evinden vuruyordur onu. Daha önce Naci'nin onu terk ettiği zaman en büyük korkusu olmuştur o her telinde kalp çarpan saçlarına hiç düşünmeden kıymıştır. Çünkü tek düşündüğü bir çift gökyüzü gözü bir daha göremeyecek olmaktır. O saç tellerinde Naci'nin şefkatini esirgemeyen elleri gezmezse, her telini ayrı ayrı öpmezse Safiye için de bir anlamı kalmayacaktır. Belki de bu yüzdendir kendine olan acımasızlığı... Ama artık her şey bambaşkadır. Naci'nin hemen karşı pencereden o saçlara sarılıp ağladığını öğrendiğinde emin olmuştur Safiye.. Naci onu asla terk etmeyecek, olduğu gibi her zaman sevecektir.. Öyle de olur. Şimdi beline kadar gelen saçlarını sık sık açık bırakarak hem geçmişe inat mutluluğa koşuyor hem de içinde tutup kendine engel olduğu her şeyin sınırlarını bir bir aşıyordur. Özellikle de Naci her saçlarına dokunduğunda iliklerine kadar sevildiğini hissediyordur.

S: Naci hatırlıyor musun? Sen bana evlenme teklifi ettiğin o gün apartmanın girişinde her saç telimi tek tek öperek şiir okumuştun bana... Afrika Dahil...

N: Seninle ilgili olan hiçbir şeyi unutmadım ben...

S: O gün ben iliklerime kadar sevildiğimi hissetmiştim biliyor musun? Ben ablaydım... evlattım... Safiye'ydim.. Ama ben o gün Naci'nin Safiye'si olduğumu hissettim. Kalbim senden başka hiçbir yere yuva diyemediğini sana sığındığımda anladım. Sensizken ellerim üşüdüğünde anladım... Anladım işte... Seni sensiz yaşarken anladım...

Naci beklemediği bu cümleler karşısında içi cız edip aşkını en derinlerinde hissederken daha sıkı sarılıp saç tellerini ayrı ayrı öper nazikçe...

N: Ben senin saçının tek teli için dünyayı yıkarım.. Yaşamak nefes almak demek değildir. Benim için yaşamak...

Saçlarından dudak kenarına yönelir... Masum ama yumuşacık bir öpücük kondurur. Devam eder cümlesine...

N: Benim için yaşamak senin yanında nefes almaktır.

Safiye içi huzurla dolarken dolan gözlerine aldırmadan hafif ağlamaklı hafif cilveli bir tonda konuşur.

S: Sayıyordun yarım kaldı... Kokum, saçlarım... Başkaa? Dudaklarım sanırımm.

Naci çapkın bir bakış atıp dudaklarını öpmek için yöneldiğinde Safiye dudaklarını hafif geriye çeker nazlanarak.

S: Ben söylemesemm gelmeyecek aklına.

N: Aklımdan çıktığı mu var sanki karıcım.

S: Diyorsun?

N: Diyorumm.

S: Ee öp bari o zaman.

Naci sırıtır. Öpmek için gözlerini kapatır ve yaklaşır karısına.. Ancak öpmeye yeltendiğinde yine bulamaz o yumuşacık dudakları. Açar gözlerini. Heyecanla ellerini gökyüzüne doğru açmış avucuna düşen yağmur damlacıklarına çocuksu bir şekilde bakıyodur.

N: Safiye'm?

S: Naci yağmur!!

N: Eskiden de en sevdiğin şeylerden biri yağmurdu.. Yağmurda yürürdük saatlerce el ele.. Yağmur kokusuna bayılırdın..

S: Yağmurun toprakla buluştuğu o an.. Çok rahatlatıcı bir kokusu var...

N: Yine çıkmak ister misin?

S: Ben mi? Ay yok artık Naci.

N: Niye Safiye'm? Neden olmasın ki?

S: Naci içerde çocuklarımız uyuyor. Sibel anne var Leyla var.

N: Safiye'm ne olacak varlarsa? Gel hadi!

Naci de farkındadır aslında Safiye'nin çok isteyip de kendini frenlenlediğini. Elinden tutup iner merdivenleri tek tek.

S: Soğuktur Naci üzerine bir şey bari alsaydın.

N: Düşünceli karım benim. Yaz yağmuru bu. Üşütmez. Gel hadi.

S: Gidelim!

Der Safiye artık kabullenmiş ve gülümser şekilde. Heyecanı yüzünden okunuyordur.

Papatya KadınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin