Tiera Kapısı,sarayın Terra bölgesinde
olan dört büyük kapısından sadece bi-
ri,ama en ünlü olanıydı.Terraya ava çıkıldığı zamanlarda Kraliyet konvo-
yu hep bu kapıyı kullanırdı.Dış geze-
gen elçileri de çoğunlukla bu kapıdan kabul edilir,bu kapıdan uğurlanırdı.
Bugün de sabahın erken saatlerinden
beri toplanan gezegenin evlilik çağına gelmiş en güzel kızlarını,içeri almak için sonuna kadar açılacaktı.Geceden beri Miyuki'nin saraya götü-
receği takı,kıyafet ve parfümlerini ha-
zırlayan,onları tahta sandıklara düz- günce yerleştirip işini bitiren annean-
ne,oldukça yorulmuştu.Şimdi saraya doğru yol alan yaşlı,ama iki asil Bagati
atının çektiği arabada,yanında oturan
Miyuki'ye şefkatle bakan anneanne,
yıllardır herkesten uzak,Terra Orma-
nı'nda yaşamak zorunda kalan torunu için seviniyordu.Ona yepyeni kıyafetler diken annean-
ne,Miyuki'nin içine çesit çeşit şifalı ot- ları doldurduğu tahta bir sandığı geti-
rip de,arabanın arkasına yüklediğini
gördüğünde,hayretle bakakalmıştı.
Sanki yemek pişirmeye gidiyor!diye
düşündü.Yol boyunca torununun tür-
lü türlü nasihatlerini dinledi."Anneanne bak!"
"Sabahları sana iyi gelen Tisse Çayı'nı içmeyi unutma!"
"Gündüzleri dışarıda çok kalma!Pul-
haya iyi bak!""İyi olup olmadığın haberlerini ondan
alacağım!""Ayrıca bak!"
"Sakın ama sakın kavga etmeyin!"
"Pulha'nın ne kadar kinci olduğunu biliyorsun!"
"Onunla baş edemezsin!
Torununa bakan anneanne,onun ne
kadar güzel olduğunu düşünüyordu.
Bugün daha da bir güzeldi sanki..!Sa-
bahtan beri fırçaladığı saçları,siyah i-
pek bir kumaş gibi omuzlarına dökü-
lüyor,beline kadar iniyordu.Kar beya-
zı tenine oldukça yakışan minik tur-
kuaz rengi küpesi ve incecik vücudu-
nu saran mavi elbisesinin içinde,tıpkı
Su Perisi Şiva gibiydi.Güneşten korun-
mak için başına taktığı geniş şapkası-
nın üzerinde mavi ipek bir tül vardı.
Bu güzelliği görecek kabilelerin asil
kızlarını Tiera Kapısı'nın hemen ö-
nünde,pis kokulu Bungi tohumu gibi
çatlayacaklarına emindi.."ANNEANNE!"
"ANNEANNEEEE!"
Bir süredir önündeki toprak yola dal-
gın dalgın bakan anneanne,torunu-
nun sesiyle irkilerek sıçradı."Anneanne,beni dinlemiyorsun!"
"Dediklerimi sakın unutma!"
"Yoksa ne yapar eder saraydan kaçar
yanına gelirim!"Gözleri kocaman açıldı anneannenin.
Daha gitmeden dönmeyi mi düşünü-
yordu bu kız!Önüne dönerek gözleri-
ni tekrar toprak yola dikti.Saraya yak-
laşıyorlardı.Asil Beruda'nın kızı!Uma-
rım çok üzmezler seni.Umarım mutlu
olursun!diye mırıldandı.Yirmi dakika sonra..
Tiera Kapısı'nın önü gerçekten çok kalabalıktı.Kızlarını en az bir yıl bo-
yunca göremeyecek olan kabilelerin ileri gelen asilleri,heyecandan yerle-
rinde duramıyor,bir kısmı ağlıyor,bir
kısmı da aralarında şakalaşarak heye-
canlarını bastırmaya çalışıyordu.Üç kabilenin birbirinden güzel kızları ve melezler,ayrı ayrı guruplar halinde Tiera Kapısı'nın önünde bekliyor,u-
ğultu bir türlü kesilmek bilmiyordu.
Gökyüzünde oradan oraya uçan Ake-
mi muhafızları alanı kontrol ediyor,
Dağat muhafızları,kapının önünde bekleyen kalabalığı içeri almaya ha-
zırlanıyordu..!Dev kapının önü bir renk cümbüşü içinde,tıpkı bir festival alanı gibiydi..Miyuki beyaz giysilerinin içindeki asil Akemi kızlarına baktı.Pulsar atlarının çektiği bulutu andıran arabalarında,
beyaz saçlarını savurarak birbirlerine
soğuk gülücükler atıyorlardı.Yerden bir iki metre yüksekte havada asılıy-
mış gibi duran rengarenk atlarının üzerinde Dağatın deniz kızları,hem göz kamaştırıyor hem daha sıcakkanlı görünüyordu.Gövdelerinin bir kısmı elmas gibi parlayan renk renk pullar-
la kaplıydı.Deniz altında kullandıkla-
rı yüzgeçlerinin yerini zarif kollar ve bacaklar almıştı.Terralı kızlar ise da-
ha sadeydi.Ya Bagati atlarının çektiği,
üstü örtülü arabalarında,ya tek başla-
rına atlarının üzerindelerdi.İçlerinde aşırı derecede güzel bir kaç kız dışın-
da,onları asıl çekici kılan zeki bakışla-
rı ve sağlam duruşlarıydı.Miyuki,melezlere baktı..!Karışıklardı.
Aslında Miyuki'ye göre belki de en renkli grubu onlardı.Ancak nereye ait olduklarını bilemiyorlarmış gibi,tuhaf bir halleri vardı.Haksız da sayılmaz-
lardı.Miyuki'nin gözüne saçları beyaz,
açık mavi tenli bir kız takıldı.Bir Ake-
mi ile Dağatlının olası aşkının meyve-
si olduğu belliydi.Yine buğday tenli ve bembeyaz kanatlı başka bir melez..!En az yirmili yaşlarında olmalıydı ki,bir melezin yirmi yaşından önce kanatla-
rı çıkmıyor,hangi sembole sahip ola-
cağı belli olmuyordu.Tabi Akemi,Da-
ğat ya da Terra kabilelerinin böyle bir sorunları yoktu.Onlar daha en başın-
dan alınlarında kabilelerinin sembol-
leriyle doğuyordu.Miyuki henüz on dokuz yaşındaydı.Sembolüne kavuş-
masına daha bir yılı vardı.Derin bir iç
çekti.Dört grubun belki de tek ortak noktası,bugün birer kraliçe adayı ola-
rak,saraya giriyor olmalarıydı..Miyuki,anneannenin elinden tutarak,
inmesine yardım etti.Artık melezlerin
yanına,Tiera Kapısı'nın batı kanadına
gitmeliydi.Eşyalarının olduğu sandık-
lar,atlı arabadaydı.Onları şimdilik ya-
nına almasına gerek yoktu.Saray hiz-
metlileri eşyalarını daha sonra yanla-
rına getirecekti.Anneanesine dönerek
sımsıkı sarıldı ona."Dediklerimi unutmayacaksın değil
mi anneanne?""Unutmam!Sen de benim dediklerimi
hatırla Miyuki!"Miyuki arkasını döndü.Anneannesi-
nin ağladığını görmesini istemiyordu.
Dönüp,tekrar sarılmak istedi.Vazgeçti.
Arkasından onu ileriye,kalabalığa iten anneannenin sesi kararlıydı."Hadi git artık!"
"Başını eğme sakın.Dik tut!"
"Git ve hayallerini yaşa Miyuki!"
Torununun arkasından bakan yaşlı kadın,kendi kendine mırıldanıyordu.
"Asil Beruda!Bugün sana verdiğim sö- zü tuttum!Huzur içinde uyu!"
Miyuki Akemili genç kızların arasın-
dan geçerek,Tiera Kapısı'nın batı ka-
nadına yürüdü.Kendinden emindi.
Birkaç Akemili kızın kıskançlık dolu
hor bakışları gözünden kaçmadı..!Al-
dırmadı.Anneannesinin"Seni çekeme-
yenler,ya dilleriyle ya gözleriyle sana
saldırır!sözünü hatırladı.Canım anne-
annem..!Ona son bir defa dönüp bak- ma isteğini zorlukla bastırdı.Ağladığı-
nı görmesini istemiyordu.Sonunda i-
yice uzaklaşıp gözyaşlarını sildiğinde,
arkasını döndü.Onu göremedi.Yaşlı kadının onu büyük Ber ağacının arka-
sından izlediğini bilmiyordu.Kızdı!De-
mek ondan kurtulmaya bu kadar me-
raklıydı.Anneannesinin onun için dik-
tiği,üzerinde Maskai kuşu işlemeli be-
yaz mendilini yere düşürdü.Eğildi.Tit-
reyen parmaklarıyla aldığı mendili
göğsüne bastırarak,bir süre yerde kı-
pırdamadan öylece kaldı.Gözleri bu-
ğulandı,iri iki damla yaş yanakların-
dan süzüldü.Onları mendiliyle silme-
di.Bunun yerine özenle katlayarak el- bisesinin kemerine yerleştirdi.Ayağa kalktı!Belki buralardadır diye,dikkat-
le tekrar etrafına bakındı.Yoktu..!İlk fırsatta Karga Pulha'yı üzerine salaca-
ğına dair kendi kendine söz vererek,
batı kanadına doğru yürüdü..Öte yandan..
Asahi Tiera Kapısı'nın hemen sağın-
da,gökyüzüne doğru yükselen beyaz mermer kulede duruyor,aşağıdaki ka-
labalığa bakıyordu.Ne kadar da renk-
li bir tablo!diye düşündü.Birden bun-
ca renk cümbüşünün içinde,bütün renkleri solduran mavi giysili bir kız dikkatini çekti.Geniş şapkasının üze-
rindeki ince mavi tül,yüzünü gizliyor-
du.Alanda bulunan kızların arasında,
uzun,siyah,beline kadar inen saçlarını savurarak,vahşi ama narin bir kısrak gibi yürüyordu.Hareketleri,tavırları.
kendinden emin yürüyüşü..!Garip bir çekiciliği vardı kızın.Büyülenmişcesi-
ne izlemeye devam etti onu.Başka hiç kimseyi göremez olmuştu.Neden böy-
le olduğunu kendisi de anlayamadı.
Oysa henüz yüzünü dahi görmemişti.
Aniden arkasında kopan bir gümbür- tüyle dikkati dağıldığında,yerde boylu
boyunca yatan Hiroşi'yi gördü.Önüne döndüğünde kızı göremedi..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Prens
FantasyPrens Asahi,uzun kirpiklerinin çevrelediği kapkara gözleriyle, Akemiler'in yaşadığı gökyüzüne baktı.Pencereyi açıp bulutlara elini uzatsa,elinin ıslanacağından emindi.Aşağıda Terra bölgesinde, hala ışıkları yanan evler vardı.Dağatların okyanusuna ya...