Uzun sayılabilecek bir yürüyüşün ar-
dından Akemi,Dağat ve Terralı genç
kızların toplandığı,zemininin beyaz
mermerlerle döşendiği,Dağatların ok- yanusuyla kıyısı olan bir alana geldi-
ler.Mermer zeminin tam ortasında ze-
mine inat,kocaman bir İkari Ağacı yükseliyordu.Çok uzakta,merdivenlerle çıkılan ol-
dukça yüksek bir platform,platfor-
mun tam ortasında iki kişinin rahat-
lıkla sığabileceği büyüklükte mermer bir taht vardı.Çok eskiden,henüz üç
kabilenin birleşip,gezegenin tek bir
krallık halinde yönetilmediği zaman-
larda,o taht eski Dağat Kralı'na aitti.
Her kabilenin kendine ait bir kralı vardı.O zamanlar gezegen,kabilelerin çekişmeleri yüzünden kaos içindeydi.Miyuki o tarafa baktığında,etrafını Akemi muhafızlarının çevirdiği uzun boylu genç adamı farketti.Omuzlarına
dökülen uzun siyah gür saçları ve ye-
şil kaftanının içinde son derece yakı-
şıklıydı.Uzakta olmasına rağmen du-
ruşundaki asaletten,onun geleceğin
Abel Kralı,Prens Asahi olduğunu he-
men anladı.Anneannesinin,Terra Pazarı'na gitme-
sine izin vermediği ama onun kılık değiştirerek gittiği nadir zamanlarda,
pazarda genç kızların kendi araların-
daki konuşmalarına tanık olan Miyu-
ki,prensin Akemili babası kadar,hatta daha uzun,ama daha çok annesi eski
Kraliçe Yua'ya benzeyen,son derece yakışıklı biri olduğunu öğrenmişti.O
zamanlar genç kızların konuşmalarıy-
la prensi abartmış olabileceklerini dü- şünen Miyuki,durumun hiç de öyle ol- madığını görebiliyordu.Her genç kız gibi hayallerini kurduğu prensin dü-
şündüğünden de yakışıklı olduğunu
görmesi Miyuki'yi afallatmıştı.Hikari'nin sesiyle kendine geldi.
"Hazır olun!"
"Birazdan sınavınız başlayacak!"di-
yordu.Cadı!Yol boyunca anca dalga geçmişti onlarla.Şimdi de acımasızca sırıtıyor-
du."Ne olacaksa görelim bakalım!"diye-
rek Hikari'nin gözlerinin içine bakan
Miyuki,en az onun kadar cesur görü-
nüyordu.Oysa kalbi yerinden çıkıp,
mermer zeminin etrafinda on tur atıp tekrar yerine konan,küçük bir kuş gi- bi atıyordu."Hadi bakalım!"
"Gösteri başlıyor kızlar!"
"Dönebilecek olanlarınızı tam burada bekliyor olacağım!"diye sırıttı kadın.
Çok eski yiğit bir savaşçının sözü gel-
di aklına."Kim vurur ve kaçar.Başka bir gün savaşmak için yaşar!diyordu.
Üç kabilenin kızları ve melezlerle bir-
likte alanın ortasına doğru ilerlerken,
arkalarından sırıtmanın zirvesinde olduğuna emin olduğu Hikari'ye ani-
den dönerek,"Beni tam burada bekle Hikari!"
"Az sonra tekrar yanında olacağım!"
diyerek vuruşunu yaptı.Ağzını açıp Hikari'nin bir şey söylemesine fırsat vermeden,alana doğru ilerleyen kızla-
ra yetişti.Hikari donakaldı.Kızın arka-
sından bakarken"Bu ne cesaret!"diye söyleniyordu..
Alanın ortasında,İkari Ağacı'nın etra-
finda toplandılar.Garip bir sessizlik etrafı sardı.Aynı anda,neredeyse gün ortası olmasına rağmen,İkari Ağacı'
nın tepesine kaynağı belli olmayan parlak beyaz bir ışık vurduğunda,et-
raf daha bir farklı aydınlandı.Sonrası bir rüya gibiydi.İkar'nin dalla- rı,tıpkı bir Dağat Ahtapotu'nun kıvrı-
lan kolları gibi,onları bellerinden ya-
kaladığı gibi havaya kaldırdı.İlk anda ne oldugunu anlayamayan kızlar,İka-
ri'nin dallarından kurtulmaya çalıştı.
Onlar kurtulmaya çalıştıkça,İkari'nin dalları onları bellerinden daha sıkı kavrayarak adeta onları nefes alamaz hale getirmişti.Durumu sıkıntıyla izle-
yen Asahi,oturduğu Dağat Tahtı'nda huzursuzca kıpırdandı.Elini belli be- lirsiz kılıcına atarak tehditkar bir ses-
le,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Prens
FantasiaPrens Asahi,uzun kirpiklerinin çevrelediği kapkara gözleriyle, Akemiler'in yaşadığı gökyüzüne baktı.Pencereyi açıp bulutlara elini uzatsa,elinin ıslanacağından emindi.Aşağıda Terra bölgesinde, hala ışıkları yanan evler vardı.Dağatların okyanusuna ya...