Öfkeden yüzü kızaran Hikari,onu tak-
lit ederken kendinden geçen Miyuki,
hatta yerde çırpınarak gülerken bir-
den taş kesilen Rin.Hep birlikte döne-
rek,sesin geldiği yöne baktılar.Daga ağacının dalında,muhteşem bir dengeyle oturan,siyah bir gölge vardı. Gölgenin siyah kanatları,diz çökerek
oturduğu ağacın dalından sarkıyor, neredeyse yerlere kadar değiyordu.
Gözleri aydınlanmış gökyüzüne tezat daha bir koyulaşarak onlara doğru ba- kıyordu.Kendilerini az önceki savaşla-
rına kaptırıp hala etkisinden kurtula-
mayan üçlü,şimdi soluklarını tutarak gördüklerini algılamaya çalışıyordu.
Aniden farklı bir zaman boyutuna ya da ışınlanıp paralel bir evrene geçmiş
gibiydiler.İlk çığlığı atan Miyuki oldu.Onu Rin izledi.Hikari çığlık atamadı ama,az
önceki komutan edasından eser yok-
tu.Daha çok ağlar gibiydi."Kutsal Saka Perisi!"
"Kutsal Saka Perisi!"diyerek ortada fare gibi zıplıyordu.Üçü aynı anda farklı yönlere doğru koşmaya hazırlanıyordu ki,gölgenin sesini duydular.
"SABAH SABAH BU GÜRÜLTÜ DE NE!"
Kanatlanarak bir çırpıda yere,yanları-
na inen gölge,dimdik upuzun ayakta duruyordu.Kendini ilk toparlayan Hi-
kari oldu."VELİAHT PRENSİM!" diyerek yere ka- paklandı.
Onu aynı anda Rin ve ardından Miyu-
ki izledi.Şimdi üçü birlikte yerde kor-
ku içinde başları eğik,cellatlarını bek-
lerken son dualarını eden mahkumlar gibiydiler.Asahi yüzlerini toprağa iyi-
ce yapıştırmış üçlüye baktı."NE OLDU HANIMLAR!"
"AZ ÖNCE SÜPÜRGELERİNİZİ BİRBİRİ-
NİZE SALLAYIP DURMUYOR MUYDU-
NUZ SİZ?!""YOKSA BUGÜN ABEL GEZEGENİ'NDE CADILAR BAYRAMI DA BENİM Mİ HA-
BERİM YOK!"dedi.Hikari başını kaldırmadan,titreyen
bir sesle"Prensim bu kız..."diyecek oldu,Asahi sözünü keserek
"YETER HİKARİ!"
"BEN GÖRECEĞİMİ GÖRDÜM!
"SENİN İŞİN ONLARLA KAVGA ETMEK DEĞİL!"
"DOĞRULARI ÖĞRETMEK!"
"BUNU YAPARKEN DE GÜZELLİKLE
YAPMALISIN!"Aynı anda kızın başını kaldırmadan,
belli belirsiz yan çevirerek Hikari'ye
"Oh iyi oldu sana!"der gibi baktığını gören prens"Peki ya siz küçük hanım?"
"Büyüklerinizle her zaman böyle mi konuşursunuz?"
"Hayır prensim!
"Ancak,büyüklerim de benimle böyle konuşmaz!"
Asahi,kızın korkudan alnını toprağa iyice gömmüş bir haldeyken bile,yine
de cesaretle ve açıksözlülükle düşün-
cesini söylemesine şaşırıp kalmıştı.Hi-
kari kızın söyledikleri karşısında kor-
kudan yerde bir fare gibi ciyaklarken,
beyaz saçlı melez titreyen parmakla-
rıyla kızı omuzlarından uyarırcasına dürtükledi.O ise sanki ne söylediğimi biliyorum beni dürtüklemene gerek yok der gibi ürkek melezi omuzlarıyla ittirerek karşılık verdi.Yaramaz üç kü- çük çocuk gibiydiler.Ancak içlerinde en yaramazının kim olduğu belliydi.."Ayağa kalkın küçük hanım!"
Başlarını kaldırıp prensin kimden söz
ettiğini görmek istercesine birbirleri-
ne baktılar.Hikari aynı anda başını tekrar toprağa gömdü.Küçük hanımın kendisi olmadığı belliydi."Siz küçük hanım!"
"Hani şu saraydaki en büyük ceylanı,
poposundan vuracağını söyleyen müt-
hiş okçu!"Prensin kimden söz ettiğini çok da dü-
şünmeye gerek yoktu artık.Müthiş ok-
çu doğrularak ayağa kalktı.Dimdik a-
yakta ama prensin gözlerine bakmaya cesaret edemeden bekledi.Asahi kızın
burnunda,alnında ve yanaklarındaki
toprak lekelerinden gözünü alamıyor-
du.Kızın başı,göğsünün hizasına geli-
yordu.Üstelik de onu o kadar eğmiş,
çenesini göğsüne öyle bir yapışmıştı ki,Asahi kızın başının arkasını ve süt
beyazı ensesini görebiliyordu.Ancak
görmek istediği,kızın dün Dağat kıyı-
larında kanatlı Pulsarın üzerinde ya-
nından uçup geçerken gördüğü ela
gözleriydi.Asahi iki eli arkasında,başı-
nı eğerek yüzünü görmeye çalıştı.An-
cak boşuna!Gözlerini sımsıkı kapat-
mıştı kız."Küçük hanım!"
"Atalarımızın her yaptığına boyun eğ-
meliyiz diye bir kural yok!"Kız başını kaldırmıyordu.
"Ya da her dedikleri doğrudur diye bir
kural da yok!""Ancak sadece atalarımız olmaları se-
bebiyle bile,gerekli saygıyı haketmi-
yorlar mı sizce!?"Nihayet başını kaldırdı kız.
Asahi'nin içine yemyeşil bir nehir ak-
tı sanki.O nehrin içinde kayboldu!Za-
man durdu.Ancak nehir akmaya de-
vam ediyordu.Geri kalan her şey ha-
reketsizdi.Miyuki'nin karşısında dipsiz kara bir kuyu vardı.Onu karanlığına davet edi-
yordu.Zaman durdu.Ancak kara kuyu onu hala karanlığına davet ediyordu.
Geri kalan her şey suskundu.Uzaklarda,dişi bir Maskai kuşunun se-
si duyuldu.Zaman yavaş yavaş tekrar akmaya başladı.Asahi'nin kalbi sanki durmak ve susmak bilmeyen,bir Ter-
ra davulu çalmaya başladı.Hemen ar-
kasını dönerek,elini göğsüne bastırdı.
Eli göğsünde,kalbi kulaklarında,nefe-
sini düzeltmeye çalıştı.Öte yandan az
önce yaşadıklarına anlam veremeyen
Miyuki,"Haklısınız prensim!"
"Anneannem de zaman zaman bunu
bana hatırlatır!"diyerek hıçkırdı.Aniden kızın hıçkırır gibi ağlamaklı sesiyle kendine gelen Asahi,telaşla ö- nüne döndü.Kzın ağlamamak için du- daklarını ısırdığını gördü.Çok mu ileri gitmişti acaba?Peki ama kalbi neden böyle ağırıyordu!
"Adınız ne küçük hanım?"
"Miyuki"
"Hmmm Miyuki!"
"Güzel bir isim!"
Miyuki'yi ürküten kuvvetli bir ıslık çalarak,kıza doğru eğildi.Kulağına fı-
sıldamadan önce,kokusunu farkettir-
meden derin derin içine çekti.Konuş-
maya başladığında sesi boğuktu."Benden sana bir hediye Miyuki!"
"Ona iyi bak tamam mı?"
Siyah kanatlarını açtı,Abel'in artık iyi-
ce yükselmiş kızıl güneşine doğru ha-
valandı.Neredeyse hemen aynı anda gökyüzünden kanatlanarak gelen be-
yaz bir Pulsar,Hikari ve Rin'in şaşkın bakışları arasında kişneyerek Miyuki'-
nin yanına indi.Miyuki onu hemen ta- nıdı.Dün onu Dağat Okyanusu'ndan çıkaran Pulsardı o..!Miyuki Pulsarın
başını okşayarak,boynuna sevinçle sa- rıldı.Gözüne daha birkaç dakika önce hüzünle dolan gözyaşları,şimdi sevinç
ve mutlulukla yanaklarından akıyor-
du.Hediyesini çok sevmişti.."Seveceğini biliyordum kraliçem!"di-
ye mırıldandı Asahi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Prens
FantasiaPrens Asahi,uzun kirpiklerinin çevrelediği kapkara gözleriyle, Akemiler'in yaşadığı gökyüzüne baktı.Pencereyi açıp bulutlara elini uzatsa,elinin ıslanacağından emindi.Aşağıda Terra bölgesinde, hala ışıkları yanan evler vardı.Dağatların okyanusuna ya...