Celladıma Aşığım

34 4 3
                                    

İstese saniyeler içerisinde kanatlanıp havalanır,onu belinden tuttuğu gibi
atından indirip bu çılgın kovalama-
caya son verirdi.Ancak gözünü bir an olsun ondan ayırmadan,atını birkaç
metre önünde koşturan kızı takip edi-
yor,kızın sakinleşerek atını yavaşlat-
masını bekliyordu.Anlaşılan bu sefer
onu çok öfkelendirmişti.Ancak,bütün bir gece onun dudaklarının tadını dü-
şünmekten uyuyamayıp,sağa sola dö-
nerek yatakta kıvranırken,onun hiç-
bir şey olmamış gibi sakin sakin uyu-
ması da,onu öfkelendirmişti.İnatçı ke-
çi!diye mırıldanarak,arkasından tek-
rar bağırdı.

"MİYUKİİİİ!"

"MİYUKİ DUR YOKSA KÖTÜ OLACAK!"

Miyuki,başı gövdesinden koparılan bir Tirre ördeğinin ölüm anında kasıl-
ması gibi,bütün bir vücudunun kasıl-
dığını hissetti.Zaten atına atlayıp,sık
ağaçlarla dolu Terra'da atını sürmeye başladığı andan itibaren,nefes dahi al-
dığından emin değildi.Atını topukladı.
Durmaya niyeti yoktu.Öfkeliydi!Anne-
anne mi,yoksa Asahi mi?Hangisinin o- nu daha çok öfkelendirdiğinden emin değildi.Belki de dün gece yaşadığı ve Asahi'ye karşı hissettiği o sımsıcak,he-
yecan dolu garip duygularından dola-
yı,en çok da kendine karşıydı bu öfke-
si.Ne olursa olsun..!Neticede az önce  yaşadığı utanç ve tam olarak kime ol- duğu belli olmayan öfkesini de yanına almış,herkesten ve her şeyden uzak-
laşma isteğiyle atını dört nala koştu-
ruyordu işte.Dağılmış saçları sırtında bir kırbaç gibi dalgalanıyor,incecik o- muzları ve kolları,ateşli bir hastalığa yakalanmışcasına titriyordu!Gözleri yukarıda gökyüzünde,prenslerini ölü-
müne takip eden Akemi muhafızları-
na takıldığında,arkasındaki atlının o- na yaklaşmış olduğunu,yolun sonuna geldiğini anladı.Düşüp boynumu kır-
sam,ne güzel olurdu!diye düşündü.
Bu hırsla atını tekrar topukladı,ancak boşuna.Asahi artık onun hemen sağ  yanında,atını ona paralel olarak sürü-
yor,üstelik kapkara gözlerini üzerine dikmiş,tehditkar bakışlarını sıralı ok-
lar halinde ona atıyordu.Okları aynı başarıyla,adeta beynine bir nakış gibi işleyen Miyuki ise,onu bekleyen acılı kaderinin bilincinde,amaçsızca atını sürmeye devam etti.Birazdan konuş- maya başladığında bütün sinirlerini daha da tepesine çıkaracağını bildiği kanatlı yarasaya dönüp baktı.Yarasa,
yularını tek eliyle tuttuğu atının üze-
rinde evrenin ilk ve son kralı gibi otu-
ruyordu.Gözleriyle ileriye,sağa sola hatta bazen arkasına dönüp bakarak,
sinir bozucu bir sakinlikle atını sürü-
yordu.Yanlış mı görmüştü!Bir de sırı-
tıyor muydu?Miyuki'nin beyninde bir şimşek çaktı.Kendini böyle atesli bir maceranın içine attığına inanamadı.
Sonunda konuşmaya başlayan Asahi'-
nin sesinde bir de alay vardı.

"YOLCULUK NEREYE MİYUKİ!"

"Cehennemin dibine!"

"BEN DE GELEBİLİR MİYİM?"

"Hayır!"

"BENSİZ HİÇBİR YERE GİDEMEZSİN.
BİLİYORSUN DEĞİL Mİ?"

Yanılmamıştı!Sırıtıyordu işte.Çaresiz-
ce atını tekrar topukladı.Buralardan,
ve ondan mümkün olduğunca kaçıp uzaklaşmalıydı.Peki nereye?Üzerine
kilitlenmiş,güdümlü muhafız gibi ta- kip ediyordu onu.Üstelik susmaya da niyeti yoktu.

"CEHENNEME GİTMEYİ İSTEMENDE-
Kİ BU ACELE NE MİYUKİ?"

"Yemek pişireceğim!"

"Kazanlar beni bekliyor!"

"ÜSTELİK BU KONUDAKİ TÜM BECE-
RİKSİZLİĞİME RAĞMEN!"

"NE ZAMAN SAKİNLEŞECEKSİN KRA-
LİÇEM!"

"Hiçbir zaman!"

"ALTINDAKİ AT SON NEFESİNİ VER-
MEK ÜZERE MİYUKİ!"

"YOKSA ONU DA MI YANINDA GÖTÜ-
RECEKSİN!"

Karanlık Prens Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin