Arkadya!Toprağın Anası

37 4 2
                                    

ARKADYA..!

Tam olarak kaç yaşında olduğu bilin-
miyor,toprağın anası diyorlardı ona.
Ateşin başında arkası dönüktü.Başın-
da tüy gibi uçuşan kızıl birkaç tel saçı ve onu iki büklüm yapan sırtındaki  tuhaf kamburuyla,onu böyle arkadan görenleri ürkütecek kadar yaşlı görü-
nen bir bedene sahipti.Önüne dönme-
si ile çok geçmeden yanıldıklarını an-
ladılar.Kusursuz yüz hatlarına sahip
Arkadya'nın yüzü,bir genç kızın yüzü kadar taze,bakışları yeni doğmuş bir bebeğin bakışları kadar temizdi..!Sır-
tındaki kamburu gitmiş,uzun ve dim-
dik duruyordu.Kızıl saçları,ormanda-
ki ağaçlar kadar gürmüş meğer..!Ko-
nuşmaya başladığında,bedeninin her
yerinden,güzelliğine gölge düşürme-
yen kahverengi ağaç kökleri çıkmaya başladı.

"Abel'in asil ruhları!"

"Hoşgeldiniz!"

"Neden bu kadar geciktiniz?"

Asahi tıpkı daha önce okyanusun kal-
bi,Mataganda'yı selamladığı gibi,yum-
ruk yaptığı sağ elini kalbine götürerek
selamladı onu.

"Prens Asahi!"

"Dibe vurmayı göze almadan!"

"Daha yükseğe çıkmayı mı hayal edi-
yorsun?"

"Ayakların dibe vurmadan!"

"Nasıl daha yükseğe çıkabilirsin ki!"

Toprağın anası konuştukça,bedenin-
deki ağaç kökleri sarsılıyor,ucundaki dallar uzayarak,mağaranın dört bir yanını sarıyordu.

"Acıların bizi bilge yaptığı!"

"Ya da kavurup yok ettiği zamanlar vardır!"

"Acılardan bilgeye mi dönüşmek!"

"Ya da kavrulup yok olmak mı Prens Asahi?"

Asahi'nin eline sımsıkı yapışmış,kıpır-
damadan duran Miyuki,onun nasıl bu kadar sakin kalabildiğine hayret edi-
yordu.Gözlerini kırpmamıştı bile.Ani-
den Arkadya'nın arkasında garip bir kızıllıkla yanan ateş söndü.Mağara ko-
yu,bir karanlığa gömüldü.Miyuki çığ- lığını zorlukla bastırarak,Asahi'ye iyi-
ce sokuldu.

"Sakin ol buradayım!"diyen Asahi'nin sesi güven vericiydi.

Çok geçmeden yüksekliği belli olma- yan mağaranın tavanında küçük par- lak bir ışık belirdi.Işık Arkadya'nın mağarayı sarıp sarmalamış dallarının
arasından sağa sola,yukarı aşağı hare-
ket ederek,onlara doğru süzülerek ini-
yordu.Yaklaştıkça büyüyen ışığın,kris-
tal,dev bir küre olduğunu gördüler..!
Birkaç metre ileride,başlarının hizası-
na gelince aniden durdu.Havada öyle-
ce asılı duruyor,onu ancak şimdi daha
net görebiliyorlardı.Arkadya şimdi de Miyuki'ye sesleniyordu.Asahi'nin onu tutan eli olmasaydı,bu sefer kesinlikle bir çığlık atardı.

"Ve sen asil Beruda'nın kızı!"

"Toprağın altında mevsimler farklıdır!

"Üstünde soğuk kış yaşanırken!"

"Altında tomurcuklar filizlenmeye baş-
lamıştır bile!"

"Yani işler zorlaştığında!"

"Bahar başlamak üzeredir unutma!"

Kürenin içinde sakin bir girdap halin-
de tek yöne doğru akıp dönen renga-
renk sıvı,Arkadya'nın sözleriyle hızla-
narak,kürenin içinde yukarıdan aşa-
ğıya,aşağıdan yukarıya,soldan sağa,
sağdan sola doğru dônerek akmaya
başladı.Ne yöne akacağını kestireme-
yen, kızgın,renkli bir nehir gibiydi.Ar-
kadya konuşmaya devam ediyordu.

"Kadınlar ve erkekler!"

"Birbirlerinin cennetidir!"

"Ancak çoğu zaman!"

"Birbirlerinin cehennemidir!"

"Abel'in asil ruhları..!"

"Kendiniz için en iyisini yapın!"

"Unutmayın ki!"

nemsediğiniz biri için en iyisi!"

"Kendiniz için en iyisidir!"

Sonra birden"BAKIIIIIIN!diye bağırdı.

Arkadya,kristal küreyi işaret ediyor-
du.Kürenin içinde zaman durmuş gi-
biydi.Öyle olmalıydı ki,az öncesine ka-
dar,kürenin içinde ne yöne aktığı bel-
li olmayan renkli sıvı sakinleşmiş,belli belirsiz görüntülerin etrafında,tek yö-
ne doğru sakince ama çoooook yavaş akıyordu şimdi.

"Gözlerimiz var bakarız..!"

"Ancak gerçekten görense tanrıdır!"

Aniden nereden geldiği belli olmayan,
gittikçe şiddetlenen bir rüzgar çıktı.
Miyuki ayakta durmakta zorlanıyor,
rüzgardan ve tozdan gözlerini açama-
dan yüzünü Asahi'nin göğsüne göm- müş,ara sıra başını kaldırarak kristal küreye bakmaya çalışıyordu.

"Kulaklarımız var duyarız..!"

"Ancak gerçekten işiten sadece tanrı-
dır!

Asahi rüzgardan savrulmasın diye bir koluyla sımsıkı tuttuğu kızı göğsüne bastırıyor,rüzgarlı Goya Tepeleri'nde her çeşit rüzgara dayanıklı asla bükül-
meyen,bir Daga ağacının sarsılmayan
gövdesi gibi dimdik duruyordu.Gözle-
rini kristal küreye dikmiş,gördüğü gö-
rüntüleri anlamlandırmaya çalışıyor-
du.

Andromeda Galaksisi'nde bütün geze-
genler birbirine girmiş,leş yiyici Tor kargaları cesetlerin üzerindeydi.Bir
savaş ortamı olduğu açıktı..!Havada
süzülerek gelen bir kılıç,belki de bir ok! Tam olarak seçemedi Asahi.Görüntü-
ler aniden kayboldu.Kürenin içi tekrar hızlanarak hareketlendi ve durdu.Yeni görüntüler,daha sakindi.Kızıl kanatlı bir Maskai kuşu kanatlarıyla neredey-
se bütün bir gökyüzünü kaplayarak ve güneşin önünü kapatarak uçuyordu.
Bulutların arasında kayboldu..

Görüntüler de kayboldu.Kürenin için-
deki renkli sıvı,hareketsiz kürenin di-
binde duruyordu.Aniden Arkadya'nın kulakları sağır eden dayanılmaz yük-
seklikteki sesi duyuldu.Artık yaşlı bir
kadın konuşuyordu.

"BU HAYATIN SADECE OYUNCULARI-
YIZ!"

"YÖNETMENİ İSE TANRI!"

"GÖRMENİZ GEREKENİ GÖRDÜNÜZ!"

"GÖREBİLDİĞİNİZ KADARINI!"

"DUYMANIZ GEREKENİ DUYDUNUZ!"

"DUYABİLDİĞİNİZ KADARINI!"

"ŞİMDİ HEMEN DÖNÜN!"

Küre,göz açıp kapatıncaya kadar gel-
diğinden daha hızlı,geldiği yere döne- rek gözden kayboldu.Rüzgar durdu,
mağara yine derin,sessiz karanlığına büründü.Aynı anda mağaraya ilk gir-
diklerinde Arkadya'nın önünde gör-
dükleri kızıl ateş tekrar yanarak ma-
ğarayı aydınlattı.Ancak ne Arkadya,ne de Arkadya'nın vücudundan çıkıp,bü-
tün bir mağarayı kaplayan dalların-
dan eser yoktu.

Eve dönüş vakti gelmişti..

Karanlık Prens Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin