Hikari Ah Hikari!

111 15 2
                                    

Hikari'nin çatallı sesi odada çınladı..

"BURAYA UYUMAYA MI GELDİNİZ?"

"SARAYDA İLK GÜNÜNÜZ VE SİZ HA-
LA UYUYOR MUSUNUZ!"

"HAYDİ BAKALIM DERHAL KALKIN!"

"ZORLU BİR GÜN SİZLERİ BEKLİYOR!"

Miyuki gözlerini açtı,cam tavana bak-
tı.Yıldızlar görünmüyordu ama etraf da tam olarak aydınlanmış sayılmaz-
dı.Esneyerek yatakta doğrulduğunda,
uzun siyah saçları önüne düştü.Odada
gözlerini gezdirerek nerede olduğunu
anlamaya çalıştı..!Bu cam tavan,bu i-
pek çarşaf,bu yatak,odasına ait değil-
di.Neden sonra uykusu açılıp da nere-
de olduğunu hatırladığında,gözleri doldu.Anneannesini özlemişti..

Ellerini durmadan çırparak,odada ile-
ri ileri geri,bir komutan edasıyla yü-
rüyen Hikari'nin gözleri,onunla bir-
likte içeri giren hizmetli kızların üze-
rindeydi.Hikari ellerini çırptıkça,Ake-
mili kızlar ürkek beyaz kediler gibi koşturuyor,titreyen elleriyle kristal kaselerde taşıdıkları suları istemeden yerlere döküyordu.Korkudan ayağa fırlayıp sıraya dizilen melezler,en az hizmetli kızlar kadar ürkekti şimdi..!

Miyuki'nin gözleri,dün buraya gelir-
ken tanıştığı Rin'e takıldı.Zavallı kızın kendine güveni iyice gitmiş,beyaz saç-
ları,gövdesiyle birlikte tel tel titriyor-
du.Burnunun dibinde,Akemili hizmet-
li kızın uzattığı kristal kaseyi gördü-
ğünde,ilk etapta ne yapacağını bile-
medi.Kızın kolunda asılı havluyu fark ettiğinde,yüzünü yıkaması gerektiğini anladı.Elini yüzünü yıkadı,havluyla
kuruladı.Kollarını göğsünde kavuştur-
du,gözlerini,bir hata yapmaları duru-
munda onları fırçalamaya hazırmış  gibi bekleyen Hikari'ye dikti!Neresi  burası böyle!Saray mı yoksa hapisha-
ne mi..?diye mırıldandı.Öte yandan çakmak çakmak olmuş ela gözlerini kırpmadan kendisine dikmiş beyaz tenli melezi fark eden Hikari,"Ne küs- tah bir kız!"diye düşünüyordu.

Az sonra dışarı çıkan Akemili kızların
yerini,bu sefer de üstünde taze çörek-
lerin olduğu kahvaltı tepsilerini taşı-
yan Dağatlı kızlar aldı.Çöreklerden mis gibi kokular yükseliyordu.Tepsile-
ri işaret ederek,bir komutan edasıyla onlara kahvaltılarını bir an önce bitir-
melerini söyleyen Hikari odadan çık-
tığında,nihayet rahat bir nefes almış-
lardı..

On dakika sonra kahvaltılarını bitir-
miş,üzerlerini giyinip dışarı çıkmış-
lardı.Bu sefer de Hikari'yi iki eli arka-
sında onları beklerken buldular.Anla-
şılan bugün bu cadıdan kurtuluş yok!
diye düşündü Miyuki.Başıyla kendisi-
ni takip etmelerini işaret edip,iki eli arkasında yürümeye başlayan Hikari,
ara sıra nefes almak için susmak zo-
runda kalması dışında,onlarla aralık-
sız,dalga geçer gibi konuşuyordu.Üste-
lik bundan zevk aldığı açıkça belliydi.

"BU SARAYDA BİRER KRALİÇE ADAYI-
SINIZ!"

"BÖYLE DEVAM EDEBİLMENİZ İÇİN!"

"NASIL DESEM!"

"GEÇMENİZ GEREKEN BİR SINAVINIZ VAR!"

"ASLINDA BU PEK DE SİZİN ÇABALA-
RINIZA BAĞLI DEĞİL AMA!"

"NEYSE GÖRECEĞİZ!"

Aniden sustu ve durdu.Yüzüne gittik-
çe yayılan sinsi bir gülümsemeyle on-
lara doğru döndü.

"UMARIM YARIN SİZİ EVLERİNİZE U- ĞURLAMAK ZORUNDA KALMAM!"

Korkunç bir kahkaha attı.Arkasını dö-
nerek yürümeye devam ettiğinde,san-
ki ayaklarının altında bir yay varmış
gibi neredeyse zıplayarak yürüyordu.
Bu keyifli yürüyüşü izleyen Miyuki,
onları evlerine uğurlatabilecek kadar zor,belki de tehlikeli sınavın ne oldu-
ğunu merak etmeden edemedi.Kadı-
nın mutluluktan neredeyse hıçkırarak devam eden konuşmalarına dikkat ke
du.

"TERRA,DAĞAT,AKEMİ BÖLGELERİ!"

"BUGÜN SİZLERİ KABUL EDECEK Mİ?"

"NE DERSİNİZ KIZLAR!"

"AMA BUNU BUGÜN ZATEN ÖĞRENE-
CEĞİZ DEĞİL Mİ?"

"BAKIN KIZLAR!"

"İKARİ AĞACI'NA TIRMANDIĞINIZDA, SAKIN AŞAĞI İNMEYİ UNUTMAYIN!"

"SİZİ PRENSİNİZE GÖTÜRECEK SAN-
DALLARINIZ DAĞAT KIYILARINDA
BEKLİYOR OLACAK!"

"ONLARA BİNMEYİ DE UNUTMAYIN TAMAM MI?"

"HA BU ARADA!"

Yine durdu.Bu sefer direkt Miyuki'nin gözlerinin içine bakıyordu.

"UMARIM KAHVALTIDA ÇÖREKLERİ
ÇOK KAÇIRMAMIŞSINIZDIR!"

"YOKSA GÖRKEMLİ VE ÇOK GÜÇLÜ PULSARLARIN SİZİ TAŞIYAMAYIP,DA-
ĞATIN DERİN SULARINA DÜŞÜRME-
LERİ İÇTEN BİLE DEĞİL!"

İkinci histerik kahkahasını patlattı..!
Yaşasın!Sarayın delisini başımıza gar-
diyan olarak verdiler!diye düşündü Miyuki.Neler söylüyordu bu cadı böy-
le!Bilmece gibi konuşuyordu.Yok san-
dal,yok ağaç,yok Pulsar!Şunu doğru düzgün bir anlatsa ya..!Kraliçe oldu-
ğumda sana göstereceğim!Görürsün sen ağacı,sandalı,pulsarı!

"BİR SEY Mİ SÖYLEYECEKTİNİZ KÜ-
ÇÜK HANIM!?"

Anneannesinin"Herkesin anladığı bir dil vardır kızım!Anlaşılmak istiyorsan
onların diliyle konuşacaksın!sözünü hatırlayan Miyuki,keyifli bir gülümse-
meyle ona bakan Hikari'nin sorusuna
cevap vermeden önce başını devirdi.
Gözleri çakmak çakmak,korkusuzdu.

"Ah evet Hikari!"

"Ben de sabah yediğim çörekleri düşü-
nüyordum!"

"Üstelik düşünmekle kalmıyor!"

"Keşke birkaç tane daha yeseydim di-
yordum!"

Miyuki,en az onun kadar keyifli bir gülümsemeyi yüzüne yayarak ona
baktı.Hikari afalladı..

Asahi uzun zamandır hiç böyle güzel
uyumamıştı.Erkenden uyanmış,yeni
günle birlikte başlamış,her zamankin-
den farklı dışarıdaki hareketliliği izli-
yordu.Dadı Ning,mis gibi kokan iştah açıcı çöreklerin olduğu kahvaltı tepsi-
siyle içeri girdiğinde, çoktan giyinip hazırlanmıştı bile.Tepsiyi masaya koy-
du.Asahi hiç soluk almadan dadının
şaşkın bakışları arasında taze çörek-
lerden oluşan kahvaltısını soluk alma-
dan bitirdi.Odadan çıktığında,Akemi
muhafızları ve Haru her zamanki gibi onu bekliyordu.Eğilerek selam verdi- iler.Yanında muhafızlarıyla birlikte
geniş Akemi terası boyunca yürüyen Asahi,uzaktaki Akemi evlerine baktı.
Onu Terraya indirecek geçit kapısına ulaştıklarında kapı açıldı.Herkes Ter- raya ,at binmeye gideceğini düşünü-
yordu.Ancak onun planı başkaydı.Bu
sefer onu aşağıda bekleyen Dağat mu-
hafızları ile birlikte Dağat kıyılarına gidecekti.Bugün kraliçemin saraydaki ilk günü.Onu yalnız bırakamam!diye düşündü.

Daha yüzünü dahi görmediği ve kim olduğunu bilmediği kraliçesi için en-
dişeleniyordu..

Karanlık Prens Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin