"Bilemezsin kim dost kim düşman!"
"Bazen tuttuğun eldir seni arkandan
vuran!"Miyuki'nin dişlerinin arasından,ince mırıltılar halinde dökülen sözlerini,
onun dışında duyan olmadı.Bir anlı-
ğına duraksadıysa da,Asine'nin atına binmesine yardım etti.Döndü,çevik bir hareketle atına atladı.Kolunu kal-
dırarak işaretini verdi.Yola devam e- den kortejin bundan sonraki durağı Dağat kıyılarıydı..Abel halkının,ellerinde rengarenk fe-
nerler,şarkılar söyleyerek eşlik ettiği kortej,gecenin kızılımsı mehtabında ağır ağır ilerliyordu.Fenerlerin ışıkla-
rına inat,gezegenin ikiz ayları Aren ve Şiva,"Burada biz de varız!"dercesine onlara eşlik ediyordu.Birkaç dakika sonra Dağat kıyılarına ulaşıldı.Okya-
nusun üzerinde yakamozlar vardı.Hiç
beklemeden,gökyüzüne salınan fener-
ler,Aren ve Şiva'nın mehtabına doğru havalanarak,uzaklaştıkça küçülen ve asla ulaşamayacakları ışıklarına doğ- ru çaresizce uçan,pervane böceklerini
andırıyordu.Herkes birkaç dakika bo-
yunca büyülenmişcesine,uçup giden fenerlerin arkasından bakakaldı..Miyuki,anneannesinin ona küçükken anlattığı,ateşe aşık ve öleceğini bile bi-
le yine de durmaksızın ateşe doğru u- çan,pervane böceğinin hikayesini ha-
tırladı.Dalgın bir hüzünle fenerlerin uzaklaşmasını izlerken,bu sefer Asa-
hi'nin onu duyabileceğini tamamen unutmuş,kendi kendine mırıldanıyor-
du."Su ıslatır,ıslanmaz!"
"Uç uç pervane böceği uç uç!""Ateş yakar,kendi yanmaz!"
"Uç uç pervane böceği uç uç!""Hayır sakın oraya uçma!"
"Uç uç pervane böceği uç uç!""Deli misin nereye uçuyorsun?"
"Geri dön,ölmek mi istiyorsun?"Haru'nun sesiyle irkildi!Elini uzatmış,
atından inmesine yardım etmek isti-
yordu.Hah..!İşte buradaydı.Abel kralı-
nın sağ kolu.Sarayın baş muhafızı,so-
ğukkanlı Dağatlı.."Sizi indireyim!"diye tekrarladı Haru.
Başı önünde eğik,ondan gözlerini ka-
çırıyordu.Ona uzattığı eli,hala hava-
daydı."GEREK YOK!"
"KENDİM İNEBİLİRİM!
Gereğinden yüksek çıkan sesiyle,Ha-
ru'nun yüzüne bakmasını istiyor,Asa-
hi'nin neden böyle davrandığını,belki
en azından ondan öğrenebileceğini
düşünüyordu.Ancak nafile.Haru başı-
nı kaldırmıyordu.Asahi'ye baktı.Çok-
tan atından inmiş,etrafı krallarla çev-
rili Abel kralı,elinde Saki kadehi,bu sefer de Kral Sanko'nun kızıl saçlı kız kardeşiyle sohpet ediyordu.Burnuna
gelen keskin kokularla etrafına bakın-
dı.Daha bu sabah Terra Ormanı'nda avlanan değişik yaban hayvanları,on-
lar henüz Dağat kıyılarına ulaşmadan çok önce, yakılan ateşlerde pişirilmiş,
yenilmeye hazırdı.Homurdanarak atından atladı.İstediği buysa,tam da onun istediği gibi oyna-
yacaktı bu oyunu..!Buruşmuş eteğini elleriyle silkeleyerek düzeltti.Yüzüne düşen birkaç perçem saçını,kulakları-
nın arkasına yerleştirdi.Yuma,Minato,
Sakura ve Rin'in de aralarında olduğu
kalabalığa baktı.Kasumi görünmüyor-
du.Dadıdan öğrendiğine göre,Asahi o- nu akşama varmadan,daha havuzdan çıkar çıkmaz evine geri yollamıştı.Acı-
masız,gaddar!diye düşündü.Ancak ne
diye şaşırıyordu ki?Onu paralayıp sa-
raydan da kovan o değil miydi?Zaten Miyuki'nin ısrarlarıyla sadece bugün için havuzun şifalandırıcı özelliğin-
den faydalanabilsin diye saraya kabul edilmemiş miydi?Kanatlı yarasadan nasıl daha fazlası nasıl beklenebilirdi
ki!Bu şartlar altında onu saraya kabul etmiş olması da bir mucizeydi zaten.
Kasumi'nin bir zamanlar "Güven ba- na.Kalpten daha değişken bir şey yok-
tur!"sözü geldi aklına.Onun ne kadar
haklı olduğu ortaya çıkıyordu galiba.
İçten içe Kasumi'nin burada olup da
onun bu durumunu görmemesine se-
vindi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Prens
FantasyPrens Asahi,uzun kirpiklerinin çevrelediği kapkara gözleriyle, Akemiler'in yaşadığı gökyüzüne baktı.Pencereyi açıp bulutlara elini uzatsa,elinin ıslanacağından emindi.Aşağıda Terra bölgesinde, hala ışıkları yanan evler vardı.Dağatların okyanusuna ya...