GÜÜMMM

76 9 6
                                    

Bir saattir geniş Akemi terasında otu-
rarak kahvaltısını yapan Asahi'nin a-
celesi yoktu.Abel Gezegeni'nin ılık ve
muhteşem sonbaharında,hafif hafif  çiseleyen yağmuru izliyor,bulutların
arasında nöbet tutan Akemili muha-
fızlara bakarak,az önce Dadı Ning'in
getirdiği taze Saki sütünü içiyordu.
Gözünü ileride bulutların arasında kaybolan muhafızdan ayırmayarak

"Emin misin komutan?"

Haru,yıllardır bizzat kendisinin seçip yetiştirdiği ve şimdi komşu gezegen-
lerde görev yapan güvenilir casusla-
rından emin olarak,tereddüt etmeden cevap verdi.

"Evet prensim!"

"Kayda değer başka bir hareketlilik yok!"

"Dış gezegen kralları şu aralar kendi gezegenlerinde yapılacak sonbahar festivalleri için hararetli bir hazırlık
içindeler!"

Asahi,babası Kral Ajura'nın vefatın-
dan sonra,komşu gezegenlere sistema-
tik olarak yerleştirdiği casuslarından
belli aralıklarla haber alıyor,böylece
kralları kontrol edebiliyordu.Barışçıl babası Kral Ajura döneminde ve hatta
ondan çok daha önce,yılladır savaş görmemiş Abel Gezegeni,komşu geze-
genlere casus yerleştirme gereği duy-
mamıştı.Ancak babasının ileri görüş-
lülüğü sayesinde,Abel'in en iyi komu-
tanlarından ve alimlerinden ders ala-
rak iyi bir askeri eğitimden geçen,do-
layısıyla askeri stratejilere yabancı ol- mayan Asahi,ilk fırsatta komşu geze-
genlere kendi casuslarını yerleştirmiş,
bir yandan da Abel'deki bircok casusu tespit edebilmişti.Ancak gözünden ka- çan veya fısıltıları henüz kulağına u-
laşmamış daha birçok casusun olabi-
leceğinin gayet farkındaydı.Bu yüzden tedbiri elden bırakmayarak,düzenli a- ralıklarla casuslarından bilgi alıyordu

Son kaplan avı geldi aklına.Kral Peju'-
yu düşündü!Onunla çözülmemiş,bir hesabı vardı daha.Ancak henüz vakti değildi.İçini çekerek arkasına yaslan-
dı.

"Tamam o zaman!"dedi.

"Düzenli haber almaya ve beni bilgi-
lendirmeye devam edin!"

"En ufak bir hareketliliği bilmek isti-
yorum!"

Yoğun kraliyet işlerinden dolayı,bir haftadır uzaktan,sadece fısıltılarını
ve konuşmalarını duyabildiği kraliçe-
sini özlemişti.Üstelik yine,tam da şu anda oldugu gibi,uhafızlarına zor an- lar yaşatıyordu.Haru'yu yarım saattir  birlikte kahvaltı yaptıkları masada yalnız bırakacaktı.Kanatlarını açarak havalandı..

Miyuki,Asahi tarafından kendisi için özel olarak yaptırılan,kristal camlarla çevrili terasta,sürekli değişik oranlar-
la karıştırarak kaynattığı,ama her se-
ferinde patlattığı,Gaya ve Kağ tohum-
larıyla oluşturduğu yeni karışımının kaynamasını bekliyordu.Umarım bu sefer,oranları doğru tutturmuşum-
dur!"diye düşünüyordu.

Kapının önünde nöbet tutan,daha ön-
ce beyazlar içerisindeki iki Akemi mu-
hafızının üstü başı simsiyahtı.Sabah-
tan beri bitkileri karıştırıp karıştırıp kaynatmaya çalışırken patlatan kıza,
bir şey olmuştur diye yardıma koşan muhafızlar,her seferinde ortalığı tam bir savaş alanına çeviren kızın, şimdi de bilmem kaçıncı denemesinin so-
nuçlarını,merakla karışık bir korkuy-
la bekliyordu.

"Bu sefer başaracağım,göreceksiniz!"
diyerek,ocağa doğru yürüdü kız.

Aynı anda"GÜMMM!"diye bir ses du-
yuldu.Ortalığı yoğun,siyah bir duman kapladı.Bu sefer içeri koşma gereği bi-
le duymayan muhafızlar,sağ elleriyle tuttukları mızraklarını sol ellerine a-
larak,arkalarını dönüp kıs kıs gülme-
ye başladı.Bekledikleri olası sonuç za-
ten buydu.Üstlerini başlarını silkele-
yerek kendilerine çeki düzen vermeye
çalışan muhafızlar,Akemi mızrakları-
nın gökyüzünde kabuslar yaratan şimşeklerinin bile,kızın içeride yarat-
tığı kabustan daha az zararlı olduğu-
nu düşünüyordu.Sonunda kapkara  dumanlar dağılıp,ortalık biraz aydın-
lanınca,göz ucuyla içeriye bakan mu-
hafızlar,gördükleri manzara karşısın-
da önlerine döndüler.Bu kız kesinlikle Akemi mızraklarından daha tehli!diye
düşünürken,sarsıla sarsıla gülüyorlar-
dı.

Kanat sesleri..!
Prensleriyle yüz yüze gelen iki muha-
fız,hemen ciddileşerek kenara çekildi.
Asahi,dumanı yeni yeni dağılan kris-
tal camlarla çevrili terasa adım attı.Ne
olmuştu burada.Acaba kraliçesi,bom-
ba falan mı yapıyordu!Saçı başı dağıl-
mış,her bir teli farklı yönlere doğru u- çuşuyordu.Yüzü,elleri,giysileri..!Hatta ayağındaki çizmeleri bile simsiyah ol- muştu.Ela gözleri bu siyahlığın içinde, geceyi aydınlatan,yeşil Terra kandili gibi parlıyordu.Dişlerini sıktı.Gülme-
meliydi.En azından şimdilik.Muhafız-
lara döndü.Bu sefer onlara hak ver-
memesi mümkün değildi.Üstleri baş-
ları simsiyah muhafızların, sabahtan beri neler çektiklerini tahmin etmek
zor değildi.Yine de ciddi bir ses tonuy-
la,

"Gidip üzerinizi değiştirin!"dedi.

Muhafızlar beyaz kanatlarını açarak havalandı.Kanatlarının her bir hare-
ketiyle ileriye doğru süzülürken,geri-
de onları takip eden yoğun kara bir duman bırakıyorlardı.Bu halleriyle fı-
rından yeni çıkarılmış dumanları tü-
ten yanmış Akemi çöreklerini andırı-
yorlardı.Mızraklı yanık Akemi çörek-
leri!Arkalarından bakan Asahi"Temiz-
lenebilmeleri için baya bir zamana ih-
tiyaçları olacak!"diye düşündü.İki eli arkasında,Miyuki'ye doğru ağır ağır döndü.

Miyuki kara gözleri ışıl ışıl parlayan
prense bakarak onun ne kadar eğlen-
diğini gördü.Bir haftadır üzerinde ça-
lıştığı iksiri elde edebilmek için,bura-
da, yanında nöbet tutan Dağat,Terra ve Akemi muhafızlarını düşündü.Baş-
langıçta merakla,saygıyla ama netice-
de bir sürü yara bereyle ayrılmışlardı buradan..

"Miyukiii!"

"Efendim!"

"Bugün hangi şifalı otların kanına gir-
din kraliçem?"

"Şey..!Gaya,Kağ ve Çavni!"

"Az daha gayret etseydin!"

"Ettim,çok ettim!"

"Belki gezegeni bile havaya uçurmayı
başarabilirdin!"

"Evet başarabilirdim!"

"İleride senden bu performansı kesin-
likle bekliyorum!"

"Bende kendimden umutluyum!"

"Ama tebrik ederim kraliçem!"

"Neden?"

"Bugün iki muhafızımın daha kanına
girdin!"

"Gerçekten de öyle oldu!"

Birlikte aynı anda gülmeye başladılar.
Deliler gibi,çılgınlar gibi gülüyorlardı.
Gözlerinden yaş geliyordu ikisininde.
Gülmelerinin arasından hala konuş-
maya çalışıyorlardı.

"Akemili muhafızları gördün mü?"

"Gördüm!Gördüm!"

"Uçarak kaçan çöreklere benziyorlar-
dı!"

"O da bir şey mi!Sen bir de dün Terra-
lı muhafızın mızrağını yere saplayıp
kaçarken"HUUUU!YANDIIIIIIIM!"diye bağırışını duyacaktın!"

"Duydum!Duydum!"

"Bak mızrak hala orada duruyor!"

"Dağatlı muhafıza ne yaptın kraliçem,
solungaçlarından çıkan ses kulakları-
mı patlatacaktı!"

"Duman dağıldığında onu görmeliy-
din!Tütsülenmiş balığa benziyordu!"

Gülüşmeler,sarılmalar,karnını tutma-
lar!Sonunda,kendini ilk toparlayan A- sahi oldu.Cebinden çıkardığı ipek bir mendille,yüzünü şefkatle silmeye baş-
ladı.Gözlerinin içine içine bakıyordu.
Yanaklarının üzerine düşmüş bir tu-
tam siyah perçemi elleriyle tutarak, kulaklarının arkasına nazikçe yerleş-
tirdi.

"İnatçı kraliçem!

"Seni çok özledim!"dedi

Miyuki itiraz edecek gibi oldu.Hemen aynı anda ayakları yerden kesilerek,
çiçekli Goya Tepeleri'ne doğru sevdiği adamın kollarında havalandı.

Karanlık Prens Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin