Prensin azarlar gibi konuşması onu üzmüş olsa da,yediği çöreklerden son-
ra derin bir uykuya dalan Miyuki he-
nüz gün doğmadan ve Hikari odaya girmeden çok önce uyanmış,yattığı yerde tek tek prensin söylediklerini düşünüyordu.Demek hizmetlilere bir sürü zorluk çıkarıyordu öyle mi!Sanki hizmet etmelerine çok meraklıymış gibi.Demek burası Terra Ormanı da değildi.Aaa çok ilginç!Herhalde Miyu-
ki'yi de Terra keçisi falan sanıyordu.
Orada burada bayılması vardı bir de!
Nasıl olur.Olamaz!Bir dahaki sefere,
tam da yüce prensin istediği yerde ba- yılırım olur biter!Burnunu büktü..!Yattığı yerde huzur-
suzca kıpırdandı.Ancak o zaman,yir-
mi yaşına girmiş olmasından dolayı,
çoktan Akemili babasından aldığı ka-
natlarına kavuşmuş olan Rin'i fark et-
ti.Kız,beyaz kanatlarını açarak kendi-
ne örtü yapmış,kozasında uyuyan bir
kelebek gibi ayak ucunda uyuyordu.
Şanslı Melez!diye düşündü.Oysa kendi
kanatlarına kavuşmasına daha aylar vardı."Offf yaa!"dedi.Evet kanatları ol- mayabilirdi ama ayakları vardı değil mi!Kararını verdi.Bu kadar zorluk çı-
kardığı saraya,bir zorluk daha çıkarsa
ne olurdu ki?Rin'i uyandırmak istemi-
yordu.Sessizce yatağından kalkarak,
lacivert pelerinini üzerine aldı.Par-
maklarının ucuna basarak verandaya çıktı.Attığı ilk adımlar sakindi.Ancak
birkaç adımdan sonra dayanamadı.
Sanki Hikari her an onu arkasından
tutup çekecekmiş hissine kapılarak,
durmadan,nefes almadan koşmaya başladı.Uzun saçları dağılmış,pelerininin ar-
kasında dalgalanıyordu.Koşuyor,ko-
şuyor,koşuyordu..!Önünü görmeden,
ayağının altındaki çalılara aldırma-
dan,nefes almadan koşuyordu.Ayakla-
rının çıplak olduğunu yeni farketti.Ca-
nı yanıyordu ama önemli değildi.Mut-
luydu..!Hikari'nin onu yatağında gör-
mediği zaman,yüzünün alacağı tuhaf şekli düşünüyor,gülerek koşuyordu.
Ne demişti prens!"Hizmetlilere zorluk
çıkarıyorsunuz küçük hanım!"İşte yi-
ne zorluk çıkaracaktı onlara.Umurun-
da bile değildi.Koşuyordu.Sabah çiğle-
rini yüzüne ve saçlarına ala ala,gözle-
rinden akan yaşlara karıştırarak koşu-
yordu!Üç kabile liderinin darağacında sallanan bedenlerini düşünerek koşu-
yordu!Anneannesini özlemiş olmanın verdiği hüzünle koşuyordu!Prensin o- nu azarlamış olmasının verdiği öfkey-
le koşuyordu!Koşuyor,koşuyor,koşu-
yordu..!Akemi Sarayı'nın önüne geldiğinde
nefes nefese ve heyecandan bayılmak üzereydi.Yol boyunca tek bir muhafı-
za rastlamamıştı.Kendini hemen sık
bir çalılığın arkasına attı.İki Terralı muhafız kapının önünde nöbet tutu- yordu.Ne zamanlama ama!Beyaz mer-
mer kapı açıldı.Prens üzerinde siyah binici kıyafetleri,yanında Haru ve bir- kaç Akemi muhafızı ile birlikte merdi-
venlerin başında göründü.Hızlı ve se- ri adımlarla merdivenleri inerken,ni-
hayet onu fark ettiğinde,uzaktan kısa-
cık bir an göz göze geldiler.Başını çe-
virip,alelacele Haru'ya bir şeyler söy-
lediğini gördü.Merdivenlerden sert ve seri adımlarla inmeye devam eden
prensin,kayıtsızca yanından geçişini izledi.Önüne atılarak,onunla konuşa-
cak gibi olduysa da,prensin hemen ba- şını çevirerek Haru'yla konuşmaya başlaması üzerine vazgeçti.Ne bekli-
yordu ki Miyuki.Demek onu görmek istemiyordu.Haru,iki Akemi muhafızıyla birlikte
yanına geldiğinde,prens çoktan onu bekleyen ve doğrusu oldukça heybetli
görünen asil bir Bagati atına atlamış, atın simsiyah yelelerini okşuyordu.O-
nun olduğu tarafa bile bakmıyordu.
Miyuki içinde bir şeylerin koptuğunu
hissetti.Ona hayretle baktı.Aniden ar-
kasunda baş muhafız Haru'nun sesiy-
le irkildi."Küçük hanım!"
"Akemili muhafızlar odanıza kadar si- ze eşlik edecek!"
"Lütfen zorluk çıkarmayın!"
Baş muhafız,iki Akemi muhafızına ge-
rekli talimatları vererek dönüp gitti-
ğinde,prensin asil Bagati atının başını çevirip çoktan yol aldığını gördü.Hız-
la atına atlayarak ona yetişti.Miyuki i-
natla ayaklarını yere vurarak arkala-
rından bakakaldı.Hikari ve Rin verandada yukarı aşağı dolanarak onu bekliyordu.Onu geti-
ren Akemi muhafızlarından biri Hika-
ri'nin eline küçük gümüş bir şişe vere-
rek,kulağına bir şeyler söyledi.Muha-
fız kanatlanarak uzaklaştığında,Hika-
ri'nin ilk işi çıplak ve kanamış ayakla-
rına dalga geçerek bakmak oldu."Ne o küçük hanım!"
"Sabah sabah hangi çalıya kızdınız da
onu tekmeleyip,bu muhteşem ötesi a- yaklarla lütfedip bize geri döndünüz!Prensin onu görmemezliğe gelmesine
zaten yeterince öfkelenmiş olan Miyu-
ki,Hikari'nin üzerine atlayıp,onu sani-
yeler içinde parçalara ayıracak yırtıcı,
dişi bir kaplana benziyordu.Barut gibi patladı."NE O HİKARİ!"
"SABAH SABAH NE OLDU DA,MUHTE-
ŞEM ÖTESİ ZEHİRLİ KELİMELERİNİZİ
ETRAFA BÖYLE CÖMERTÇE SAÇIYOR-
SUNUZ!""BUNU BENİ ÇOK ÖZLEMENİZE Mİ,YA
DA MUHTEŞEM AYAKLARIMI BÖYLE
YAKINDAN GÖRMENİZE Mİ BORÇLU-
YUZ!"İkisini de artık çok iyi tanıyan ve bu tartışmanın da nereye varacağını iyi
bilen Rin,onları baş başa bırakmaya karar verdi.Bugün Terra'da ok atma dersleri vardı ve çoktan giyinip hazır-
lanmıştı bile.Rin'in arkasından bakan Hikari,"Şu kız kadar azıcık uysal olsa, işim ne kadar kolay olurdu!"diye dü- şündü.Homurdanarak Miyuki'ye dön-
dü.Söyleyecekleri henüz bitmemişti."Neden olacak küçük hanım!"
"Siz sarayın bahçesinde!"
"Bilmem hangi köşesinde!"
"Sabah gezintisine çıktığınız için!"
"Bundan haberi olmayan bizler!"
"Sadece sizi aramakla meşkuldük!"
"Neyse ki birbirimize tekrar kavuş-
tuk!"Dağatlı hizmetliye Miyuki'nin ayakla-
rını işaret ederek bağırdı."DURMAYIN!"
"KAPLANIN PENÇELERİNİ YIKAYIN!"
Miyuki çıldırmıştı.Yumruklarını sıktı,
canı acımasına rağmen yaralı ayakla-
rının üzerinde zıplayarak,Hikari'nin arkasından avazı çıktığı kadar bağır-
dı."DURMAYIN!"
"TİLKİYE YOL VERİİİİİİİİİİN!"
Terra av alanı..
Asahi,Daga ağacından yapılma sağlam
yaya bir Terra oku takarak yayı gerdi.
Kızın yer yer kanamış çıplak ayakları aklından gitmiyordu.Öfkelendi."Bu kızın derdi ne böyle!"diye mırıl-
dandı."Anlamadım prensim?"
Oku fırlatıp,eti çok lezzetli iri bir Ço-
ha kuşunu vurdu.İkinci oku yaya ta-
karken,ona sağlam bir ders vermesi
gerektiğini düşünüyordu."Güvenle götürüldü mü?"
"Evet efendim"
"Çiğil merhemi verildi değil mi?"
"Muhafıza bizzat kendi ellerimle ver- dim!"
Çiğil merhemi,Dağat Okyanusu'nun en derin yerlerinde yaşayan,Dağat ah-
tapotunun salgısından elde edilen bir
merhemdi.Bu özel merhem,oldukça uğraş isteyen yöntemlerle çıkarılan ahtapot salgısının,Dağatın derin yeral-
tı mahzenlerinde onlarca yıl muhafa-
za edilmesiyle elde ediliyordu.Haru'-
dan kıza vermesini istediği merhemin yaşı,dedesinin yaşından bile büyüktü.
Ard arda okları takıp,atışlarını yaptı-
ğında az biraz rahatlamış olsa da,hala kızgındı."Bunun bir daha yaşanmasını istemi-
yorum!""Gözün daima üzerinde olsun!"
"Benden uzak durması gerek!"dedi.
Asahi son oku da yaya takıp,karşıda
bir Daga ağacının dalını sarıp sarma-
lamış,gizlenerek avını bekleyen zehir-
li Anga yılanını,başının tam ortasın-
dan vurdu."Etrafta bunca zehirli yılan varken!"
"Hayatını riske atamam!"dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Prens
FantasyPrens Asahi,uzun kirpiklerinin çevrelediği kapkara gözleriyle, Akemiler'in yaşadığı gökyüzüne baktı.Pencereyi açıp bulutlara elini uzatsa,elinin ıslanacağından emindi.Aşağıda Terra bölgesinde, hala ışıkları yanan evler vardı.Dağatların okyanusuna ya...