Kral Osaka'nın Hayaleti

56 7 6
                                    

Dışarıda şimsek sesleri..

İpek çarşafların serili olduğu geniş ya-
tağa iyice gömülmüş,uyumaya çalışan Miyuki aniden gözlerini açtı.Yattığı  yerde,burnuna kadar çektiği ipek bat-
taniyenin arasından şöminede yanan Kavçak odunlarına baktı.Odunların
üzerinde,kokusuz dumansız,sağa sola doğru savrulan mavi alevler,sanki ne-
şe içerisinde dans eden ve"Birazdan olacaklara hazır ol!"dercesine ona gü- lümseyerek el sallayan mavi cüce pe-
rilere benziyordu.Alevlerin duvarda büyüyüp küçülen,uzayıp kısalan göl-
gelerinden,gözlerini alamadı.

Masanın altından,açık dolap kapağın-
dan ona bir çift göz mü bakıyordu ne!
Gezegenin bütün hayaletleri bu odada
mı toplanmıştı yoksa?Karşı duvarda uzayıp,oradan tavana doğru süzülen gölge,Kral Osaka'nın hayaleti olabilir
miydi acaba?Bu odada ne işi vardı ki onun?Üzgünüm yanlış odadasınız!Ge-
lininiz yan odada.Ben başkasının geli-
niyim derse,dinler miydi onu acaba?Dinleyip de yan odaya geçer miydi ki? Ağzının içi kupkuruydu..!Yutkundu.
İçinden korkunç derecede ağlamak  geliyordu.Ağlasa ona acıyıp gider miy- di acaba?

Gözlerini kapattı.Sakin olmalıydı.So-
nunda,Hikari'yi korkutmak için yaptı-
ğı kendi hayalet şakasının kurbanı ol- muştu.Kendi düşen ağlamaz..!diye dü-
şünüyordu ama zaten ağlamaya da ce- sareti yoktu.Hikari ve Rin'in uyuma-
dıklarına emindi.Peki ama neden gel-
meleri bu kadar gecikti.Şimdiye çok-
tan burada olmaları gerekmiyor muy-
du?Yatakta sessizce doğruldu.Aklınca hayaletlerin dikkatini çekmeyecekti.
Dizlerini göğsüne çekti.Kollarıyla sım-
sıkı sararak beklemeye başladı..

Gözleri iç odanın kapısındaydı.Nerede kalmışlardı ki!Yatakta iyice toparlana-
rak,birazdan geleceklerini tahmin et-
tiği misafirlerine yer açtı.

Beş..!dört..!üç..!iki..!bir..!

Kapı büyük bir gürültüyle açıldı.Üzer-
lerinde incecik gecelikleri,çıplak ayak-
larıyla koşturarak gelen Hikari ve Rin,
yatağa bir metre kala,neredeyse hava-
da uçarak,Miyuki'nin yanına yatağa zıpladı.Yorganı burunlarına kadar çe-
kip ona iyice sokuldular.Cellatlarını geride bırakmış,ama her ihtimale kar-
şı onları takip etmiş olabileceğini dü-
şünen iki yavru baykuş gibi gözlerini odanın her köşesinde gezdiriyorlardı.
Bu acınası hallerine bakan Miyuki,ne-
redeyse kendi acınası halini unuttu.
Onlara"Ben çoktan bir alan taraması
yaptım!Bu odada bir sürü hayalet var
kızlar!"diyerek korkulu meraklarını
gidermeyi çok isterdi ama bunu diye-
bilecek ne gücü,ne de cesareti vardı
doğrusu.Üstelik böyle bir şey söyleme-
si durumunda her ikisinin de hiç dü-
şünmeden kendilerini parçalarcasına
çığlık atarak gezegenin geri kalan bü-
tün hayaletlerini buraya toplayacakla-
rından emindi.Şimdilik sessizlerdi ve
sessiz olmaları gerektikleri konusun-
da demek hemfikirlerdi.Bu da iyi bir
şeydi.

Ancak Kavçak odunlarının yanarken, alevlerinin duvarlarda oluşturduğu her gölgeyi de birbirlerine göstermek-
ten geri kalmıyorlardı.Korkulu bekle-
yişlerinde hayal ettikleri görüntüler birbirinden farklı olsa da,ortak nokta-
ları son derece yaratıcı olmalarıydı.
Mesela Miyuki masada duran çift baş-
lı şamdanın parlaklığını ona bakan bir çift parlak göze benzetip,prensin avladığı kaplanın hayaleti zannederek
titreyen parmaklarıyla Hikari'ye gös-
terdiğinde,Hikari onu Kral Osaka'nın ona bakan çapkın hayaletine benzeti-
yordu.

Rin'in hayal gücü ise hepsinden daha genişti.O yüzünü battaniyenin altın-
da dizlerine gömmüş,Hikari ve Miyu-
ki'nin titreye titreye birbirlerine gös-
terdikleri yerlere bile bakamıyor,da-
ha önce beynine yerleşen odanın her
bir eşyasını farklı farklı hayal ediyor-
du.Dolabı sivri dişli bir cadı,masanın örtüsünü,pencerenin uçusan perdele-
rini Kral Osaka'nın daha önce bura-
dan alıp götürdüğü ve şimdi intikam-
larını almaya gelen genç kızların ha-
yaletleri zannediyordu.Hatta yüzünü gömdüğü dizlerinde,titreye titreye sessizce ağlarken,Kral Osaka'nın yanı-
na kadar gelip,"Üzülme sakın!Sıradaki gelinim sensin!"diyerek,elleriyle başı-
nı okşadığını bile hayal etmişti.Oysa o eller,onu sakinleştirmeye çalışan Mi-
yuki'nin elleriydi.

Pencerenin dışında tüyleri diken di-
ken eden rüzgarın uğultusu..!Birbirle-
rine iyice sokuldular.Artık sessiz göz-
yaşlarını birlikte akıtıyorlardı.Aniden
dışarıda bir şimşek çakıp odayı aydın- lattı.Sert bir rüzgar pencereyi gürül-
tüyle açıp masada yanan şamdanları devirdiğinde,çığlıklarını daha fazla t tutamadılar.

"ANNEEEEEEEEEEEE!"diye bağırarak, battaniyenin altında birbirlerine iyice sarıldılar.

Aynı anda kapı tekmelenerek gürül-
tüyle açıldı.Birkaç adımla odanın or-
tasına kadar gelen prensin,aceleyle giydiği belli olan beyaz bornozunun göğsü açılmış,uzun boylu bir hayaleti
andırıyordu.

"NELER OLUYOR BURADA!"diye telaş-
la bağırdı.

"KRAL OSAKAAAAAA!"diye bağırarak
üzerlerindeki örtüyü bir çırpıda üzer-
lerinden atan üçlü,tıpkı küçük fareler gibi yataktan fırladı.

"KRAL OSAKAA!"
"KRAL OSAKAAA!"diye bağırıyorlardı.

Gözleri hiçbir şey görmüyordu.Önce hemen önlerinde bir dağ gibi duran
Asahi'ye çarptılar.Miyuki'nin burnu Asahi'nin göğsündeydi.Çığlık attı.Onu diğerleri izledi.Birbirlerini tetikleyen
bombalar gibiydiler.Biri bir çığlık attı-
ğında diğeri on kat daha şiddetle bası-
yordu çığlığı.Asahi odada çığlık atarak
dönen kalabalığa baktı.Durmadan ne-
reye gittiklerini bilmeden sürekli ona çarparak,çığlığı basıp odada dolandık-
larında "BEN BİR ŞEY YAPMIYORUM!"
der gibi,kaldırdığı kolları havadaydı.
Kraliçesine baktı.Onu kolundan tuttu-
ğu gibi kendine çekip göğsüne bastıra-
caktı ama kızın yerinde durduğu yok-
tu.

Sonunda"ANEEEEEEEEEE"diye bağıra-
rak Asahi'nin yanından geçip,kapıya
yönelen üçlü,kapının hemen önünde nöbet tutan,şaşkınlıktan ve korkudan
mızraklarını nereye koyacaklarını şa-
şıran iki Akemi muhafızına çarptıkla-
rında durmadılar.Muhafızları iterek
yanlarından geçip gittiler.Birbirleri-
nin elini bırakmayan,neredeyse yarı çıplak üçlü,en azından hayaletin kim olduğu konusunda hala hem fikirler-
di.Hep bir ağızdan "KRAL OSAKAAA!"
"OSAKA'NIN HAYALETİİİİİİİİİİİ!"diye bağıra bağıra uzun koridor boyunca çılgınlar gibi koşmaya devam ettiler.
Asahi arkalarından bakakaldı..

İşin daha acı tarafı,iki yanında bir dü-
zine Akemi muhafızının nöbet tuttu-
koridor boyunca görmeyen gözlerle koşmaya devam üçlü,zavallı muhafız-
lara çarpıyor,çarptıkları her muhafıza hayalet muamelesi yaparak,minik ür-
kek tokatlar atarak koşmaya devam ediyordu.Muhafızlar hayalet muame-
lesi görüp,gururlarını inciten yedikle-
ri minik tokatlara mı üzülsünler,yok-
sa durumun komikliğine mi gülsünler bilemediler.Koridora çıkıp iki eli be-
linde koşturan üçlünün arkasından  bakan prenslerinin bakışlarını gören muhafızlar,en doğrusunun  tepkisiz kalmak olduğunu  anladılar.Dişlerini sıkıp,ciddileşerek başlarını önlerine eğdiler.

Bu arada,gürültüleri duyup ne oldu-
ğunu merak eden Dadı Ning,yanında
Ai ve Bao ile birlikte uzun koridorun sonunda üçlünün karşısında belirdi-
ğinde"OSAKA'NIN HAYALETİİİİİİİ!"di-
ye havaya zıplayarak tekrar bağıra ça-
ğıra koşmaya devam eden üçlü,birbir- lerinin elini bırakmadan,bu sefer sağa doğru açılan koridora sapıp, gözden kayboldu.Arkalarından bakan Dadı Ning aslında gayet sakindi.Ai ve Bao'-
ya dönerek

"Ben size dememiş miydim!"

"Sarayın muhteşem üçlemesi bizlerle,
huzurlu günlerimiz sona erdi diye!

"Alın işte bakın!"

"Sadece biraz zamanlama hatalı,saatli
bombalarımız patladı bile!"

On dakika boyunca,Akemi Sarayı'nın bilmedikleri koridorlarında ona buna
tokat atarak koşturan üçlü,Asahi tara-
fından bağırmaktan nefessiz,yorgun-
luktan bitap düşümüş halde,korido-
run ucunda,duvarın dibinde oturur-
ken bulunduğunda,hala birbirlerinin elini tutarak ağlaşıyordu.Arkalarında,
oturdukları duvarın üzerinde,kalın al- tın çerçevesinin içinde,Kral Osaka'nın tablosuna bakan Asahi

"Kral Osaka'nın dizlerinin dibinde o-
turduklarını bilseler,ne yaparlardı a-
caba!"diye mırıldandı.

Yanlarına gitti.Sevdiği kızı,kraliçesini
içlerinden çekerek aldı.Kızın ellerini buz kesmişti.Üzerindeki kalın kadife pelerinini çıkararak,hemen kızın tit-
reyen omuzlarını örttü.Üşümüş kıza
şefkatle sarılıp kucakladı.Onu bir an önce,sıcak yatağına götürmeliydi.İki dakika sonra yatağına yatırdığı kızın saçını okşarken,

"Ben varken kraliçem!Kral Osaka se-
nin kılına bile dokunamaz"diye fısıldı-
yordu.





Karanlık Prens Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin