Sahibinin onu yönlendirmesine ihti-
yacı yoktu..!Maori nereye gideceğini biliyor,deli gibi koşuyordu.Bir süre sonra yönleri değiştirip,arka- larından esen Doğu rüzgarlarını sol
yanlarından almaya başladıklarında
bile,hızı azalmadı Maori'nin.Madem Maori nereye gideceğini biliyordu,bu anın tadını çıkarmalı değil miydi?Kı- zın ince bedenine sarıldı.Sanki biraz üşümüş gibiydi.Daha sıkı sarıldı ona.
Yüzünü kızın saçlarına gömdü.Burnu-
na Kalinda çiçeklerinin kokusu geldi.
Demek yanılmamıştı.Öğleüzeri veran-
dada yayılan o koku,onun kokusuydu."Üşüdün mü kraliçem?"diye bir nefes-
te sordu."Çok değil!"diye cevap verdi kız.
Arkasında onu nefessiz bırakacak ka-
dar sımsıkı sarılırken,üşümesi müm-
kün müydü acaba?Miyuki'nin asıl so-
runu,sırtından vücuduna doğru dalga dalga yayılan,Asahi'nin bitmek tüken-
mek bilmeyen sıcaklığıydı.Oysa bu sı-
caklık karnının ağrısına iyi gelse de,
huzursuz etmişti onu.Dirsekleriyle o-
nu hafifçe iterek kendinden uzaklaş-
tırmak istedi.Ancak onu bir mengene gibi saran Asahi'nin kolları yüzünden, bunu başarabildiği söylenemezdi.Keş-
ke üşüsem!Hatta hemen şuracıkta buz olup da donsam!"diye düşündü.Asahi aklından geçenleri okumuş gibi
"Ateş veya buz!"
"Her halinle güzelsin!"
"Beni kendinden uzaklaştırma krali-
çem!"diyerek daha sıkı sarıldı ona.Miyuki onu tekrar itmeye çalıştıysa da,başamadı.Sanki kalın çelik halat-
larla bağlanmıştı ona.Maori,üzerinde
oturanların bu itiş kakış savaşlarında,
kişneyerek,dört nala koşarak eşlik e-
diyordu onlara.Kulağına egilerek"Az kaldı yetişmek üzereyiz!"dedi Asa-
hi.Nefesi,nefes kesiciydi..!
Mağaranın olduğu vadiye yaklaştıkça,
Maori yavaşladı.Sakin toynak sesleri,
derin vadide yankılanıyordu şimdi..!
Ara sıra hala devam eden itiş kakış sa-
vaşlarında,Maori'nin tırıs adımları eş-
liğinde,bu şekilde bir süre daha yol al- dılar.Dağların ardından onları izleyen
Akemi muhafızları,gökyüzünde ileri
geri uçuyor,prenslerini gözden kaçır-
mamaya çalışıyordu.Buraya kadar on-
lara izin vermişti Asahi.Aniden atının üzerinde elini kaldırıp onlara doğru bakarak,"KOMBAA!"diye bağırdı.
Açıkça onları"Buraya kadar!"diyerek uyarıyordu.Açık komutu alan Akemi
muhafızları,farkedilmediklerini zan-
nederek ilk anda biraz şaşırmış olsa da,hemen bir dağın yamacına süzüle-
rek,onları uzaktan izlemeye koyuldu.
Maori'nin tok toynak sesleri arasında mağaranın ağzına kadar geldiler..!Ze-
mininde beyaz çakıl taşlarının olduğu
sığ derenin sularından,gözlerini ala-
madı Miyuki.Pırıl pırıldı.Asahi Maori'-
nin sırtından inerek,kızı belinden tut-
tuğu gibi yanına indirdi.Ayakları yere değer değmez dizleri bükülür gibi ol-
du kızın.Asahi'ye tutundu.Vücudu bir yaprak gibi titriyordu."Yoruldun tabi!"diyerek,kızı kucakla-
dığı gibi,birkaç adımda mağaranın gi-
rişine taşıdı."Burada dinlen biraz!"dedi.
Onu,nemli çimlerin arasında duran
beyaz bir kayanın üzerine oturttu.De- reden kana kana su içmeye koyulmuş
Maori'nin yanına döndü.Uzun adımla-
rının her birinde ayrı bir asalet vardı.
Miyuki ona hayranlıkla baktı.Maori'-
nin su içerkenki huysuz kişnemeleri
Asahi'yi güldürdü."Ah siz kızlar!"dedi.
"Her zaman homurdanacak bir şeyler
bulursunuz!"Maori'nin sırtındaki heybeden su ma-
tarasını çıkardı,içindeki suyu dökerek derenin buz gibi taze suyuyla tekrar doldurdu.Hızlı adımlarla geri dönerek
solgun yüzünde renk kalmayan kızın yanına eğildi.Kız oldukça sarsılmış gö-
rünüyordu.Dudakları bile bembeyaz-
dı.Telaşla matarayı kızın dudaklarına yaklaştırarak,birkaç yudum su içirdi.
Gözlerini,kızın suyu içerken bembe-
yaz ipek bir çarşaf gibi dalgalanan na-
rin boynundan ayıramıyordu.Bir yan-
dan da tedirgindi."Neden bu kadar solgunsun?"
"Bir yerin mi ağırıyor Miyuki?"diye sordu.
Miyuki bacaklarını sıvazladı.Çakmak çakmak olmuş gözlerini ona dikerek,
bir alçalıp,bir yükselen ses tonuyla"NEDEN OLACAK..!"
"Bir saattir at üstündeyiz!"
"VE EVET!"
"BACAKLARIM AĞIRIYOR!"
"Sadece bacaklarım mı?"
"Ayaklarım,kollarım!"
"KARNIM!!"
"Her yanım ağırıyor!"
"AMA BİZ KIZLAR HER ZAMAN HO-
MURDANACAK BİR ŞEYLER BULURUZ
DEĞİL Mİ?"Geriye çekilerek,kızın yüzüne şaşkın
şaşkın baktı Asahi."Özel günü yaklaşı-
yor galiba!Demek o günlerinde böyle parçalı bulutlu olacak!"diye düşündü.
Yavaşça yanına oturdu.Bir kolunu kı-
zın hala titreyen narin omuzuna dola-
yarak,onu kendine doğru çekti.Kızın titreyen ellerini avucunun içine alıp ovuşturdu."Tamam kraliçem anladım!"
"Maori..!"
"Gel kızım!"diyerek bir ıslık çaldı.
Su içmeyi bitirmiş,gölgede ayakta u-
yuklayan Maori,huysuz kişnemelerle,
tırıs adımlarla sahibinin yanına gelir-
ken toynaklarını bile isteye yere sert
basıyor,toynaklarının her bir adımın-
da etrafa su sıçratıyordu."Huysuz kız!diye düşündü Asahi..!Maori'nin sırtın-
daki heybeye uzanıp,ipek bir mendile sarılı çöreği çıkararak Miyuki'ye ver- di.Kızın gözleri ışıldadı.Sanki yeniden hayat bulmuş gibiydi.On dakika sonra titremesi geçmiş,yüzüne kan gelerek gülümsemeye başlamıştı.Rahatlaya-
rak derin bir nefes alan Asahi,"Miyuki!"
"Daha iyisin değil mi?"diye sordu.
"İyiyim prensim!"
"Dönelim mi,devam mı edelim krali-
çem?""Devam edelim prensim!"
"Tamam o zaman..!Arkadya'yı beklet-
meyelim!"Elini tutup onu ayağa kaldıran prens,
belinden kavrayıp kendine doğru çe-
kerken,"Arkadya'da kim?"diye düşü-
nüyordu Miyuki..Gün ışığı mağaranın girişini aydınlat-
tığı için,önlerini görmekte zorlanma-
dılar.Duvarda yuvalanmış yarasalar,
mağaraya giren iki yabancıyı hisset-
miş,huzursuzlaşmıştı.Biri diğerinin
üstüne düştüğünde bir diğerini devi-
ren domino taşları gibi,huzursuzca
birbirlerini iten,ittikçe tetiklenip ha-
rekete geçen bir mağara dolusu yara-
sa,başlarının üzerinde kara bir bulut gibi dönerek uçmaya başladı.Kızı he-
men kendine doğru çeken Asahi,onu sımsıkı göğsüne bastırdı.Siyah kanat-
larını açarak onları koruyucu bir koza gibi içine aldı.Birkaç dakika sonra ses-
ler kesildi,yarasalar fırtınanın sürük-
lediği siyah bir bulut halinde mağara-
yı terk etti..On dakikaya yakın el ele yürüyerek artık gün ışığının ulaşamadığı mağa-
ranın derinliklerine indiklerinde,ön-
lerinde yeşil ışıklar saçarak uçan ateş böceklerini gördüler!Artık,yerlerinde
durmayan bu hareketli ışık kaynakla-
rının büyüleyici atmosferinde ilerli-
yorlardı.Az sonra ateş böceklerini ge-
ride bırakmış,mağarada önce belli be-
lirsiz,sonra gittikçe güçlenen farklı bir ışık kaynağına doğru ilerlemeye baş-
lamışlardı.Miyuki kaynağa yaklaştık-
ça vücudundaki tüm ağrıların dindiği-
ni,ruh halinin değişerek kendini çok daha huzurlu hissettiğini fark etti.Sonunda işte oradaydılar.Toprağın anası,Arkadya'nın karşısında.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Prens
FantasyPrens Asahi,uzun kirpiklerinin çevrelediği kapkara gözleriyle, Akemiler'in yaşadığı gökyüzüne baktı.Pencereyi açıp bulutlara elini uzatsa,elinin ıslanacağından emindi.Aşağıda Terra bölgesinde, hala ışıkları yanan evler vardı.Dağatların okyanusuna ya...