Miyuki için sarayda günler artık eski-
si gibi değildi.Zamanının çoğunu her-
kesten kaçarak harada,yeri geliyor sa- rayın gül bahçelerinde tek başına do-
laşarak geçiriyordu.Peşinden ayrılma-
yıp,onunla konuşmaya çalışan Rin ile artık zorunlu birkaç kelimenin dışın-
da konuşmuyor,Dadı Ning'in,aşçıbaşı Yoko'nun,hatta Hikari'nin sataşmala-
rını bile hüzünlü bir gülücükle geçişti-
riyordu.Asahi'nin dört hafta önce,hiç beklen-
medik bir anda,hiç beklenmedik şekil-
de yaptığı sadakat testi,onu derinden yaralamış,daha önce hiç hissetmediği kadar ona karşı kendini kırgın hisset-
mişti.Evet..!Belki o gün ona uzattığı o şişenin içinde gerçek zehir olmayabi-
lir ama,sadakatini sorgulayarak yaptı-
ğı test bir gerçekti.Zehir olup olmama-
sı da önemli değildi ki..!Ona en acılı ö- lümü veren zehri zaten çoktan içmiş-
ti.Zehir içse bundan daha az acı çeke-
ceğine emindi.Ne Asahi'nin Hura Ge-
zegeni'ni sık sık ziyaret etmesi,ne de Asine'nin zamanının çoğunu Abel'de geçirmesi artık umurunda bile değil-
di.O,sadece sabah gözünü açtığında gece olmasını,gece uyuyamayınca da güneşin doğmasını bekliyordu.Saray-
da neden durduğundan bile emin de-
ğildi.Gece kadar karanlık asil Bagati atının
kahverengi yelelerini okşayarak onu Terralı seyise teslim edip haradan ay- rılacaktı ki,arkadan gelen nal sesleri-
ne dikkat kesildi.Kendini o kadar mut-
suz,dolayısıyla o kadar halsiz hissedi-
yordu ki,başını çevirip bakmak bile
istemedi.Gökyüzünde tüylerini döke
döke,panik halinde daireler çizerek u- çan karga Pulha'yı gördüğünde,önem-
li bir seyler olduğunu anladı."GAAK!"
"GAAAAK
"ANNEANNE..!"
"GAAAAAAAK!"diye bağırıyordu.
Henüz karga Pulha'nın ne anlatmaya çalıştığını kavrayamadan,başını çevi-
rip baktığında atını dört nala ona doğ-
ru koşturan Dağatlı muhafızı gördü.
Son anda,atını tam önünde durdurup,
neredeyse uçarak aşağı atlayan muha-
fız nefes nefeseydi."Küçük hanım!"
"Anneanneniz çok hasta!"diyordu.
Miyuki'nin başı döndü.Tutunacak bir yerler aradı.Dizleri titriyor,bacakları bedenini taşıyamıyordu.Neredeyse düşüp bayılacaktı.Sırtını ahşap sütu-
na dayayarak gözlerini kapattı.Arka-
da,haranın kuytu bir köşesinden bir-
denbire ortaya çıkan Haru,muhafızın az önce indiği ata atlayarak,ona elini uzattı."Gidelim!"dedi..
Miyuki duyduğu sesin,haftalardır hiç
konuşmadığı Haru'ya ait olduğundan emin değildi.."Geldin mi Miyuki!"
"Geldim buradayım anneanne!"
Torununun sesini duyan yaşlı kadının
solgun yüzüne renk geldi.Doğrularak oturmak istediğinde,Miyuki ona yar- dım etti.Haru hüzünlü bir şaşkınlıkla
kapının eşiğinden onları izliyordu."Yaklaş yanıma,yüzünü göreyim!"
Miyuki yaklaşarak anneannenin elle-
rini tuttu.Bahar ortası buz gibiydi ka-
dının elleri."Kendini yorma anneanne!"
Torununun yüzüne düşmüş bir tutam saçını kulaklarının arkasına yerleşti-
ren anneanne,titrek elleriyle çenesin-
den tutup başını kaldırdığı kızı,gözle-
rinin içine bakmaya zorladı.İrkildi.."Görmeyeli ne çok acı düşmüş gözleri-
ne Miyuki!""Hayır..!Çok iyiyim anneanne!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Prens
FantasyPrens Asahi,uzun kirpiklerinin çevrelediği kapkara gözleriyle, Akemiler'in yaşadığı gökyüzüne baktı.Pencereyi açıp bulutlara elini uzatsa,elinin ıslanacağından emindi.Aşağıda Terra bölgesinde, hala ışıkları yanan evler vardı.Dağatların okyanusuna ya...