Kristal akvaryumda yarım saattir dal-
gın dalgın yüzen Dağatlı kızlara bakan
Miyuki,Rin'in sesiyle kendine geldi..
Dönüp Akemi ve Terra karışımı melez kı-za baktı.Beyaz saçlarıyla tezat,buğ-
day rengi tenine!Az önce,Hikari'nin Terralı genç kızlara getirttiği meyve dolu tabağı uzatarak,neşeli bir sesle yemek isteyip istemediğini soruyordu. Zaten sabahtan beri baş muhafız Ha-
ru'nun kırbaçlanacak olmasından do-
layı kendini suçlayan Miyuki'yi neşe-
lendirmek isteyen kızın,sadece önün-
de bir takla atmadığı kalmıştı.Neşeli sesine rağmen Rin'in,saklayamadığı gözlerindeki keder ise,Miyuki için iç-
ler acısıydı.Haru kırbaçlanırken,hem
de kendi düşüncesizligi ve şımarıklığı yüzünden,burada oturup hiçbir şey yokmuş gibi meyve yiyemeyecekti.Başını iki elinin arasına aldı.Bu sabah
olanları düşündü.Av alanında yaşadı-
ğı tehlikenin getirdiği korkuyla,sayık-
layarak geçirdiği gecenin sabahında erkenden uyanmış,bahçede biraz do-
laşarak hava almak istemişti.Veranda-
ya çıktığında,nö-
bet tutan iki Terra muhafızının,Haru'
nun kırbaçlanacağıyla ilgili araların-
daki konuşmalarına tanık olan kız,he-
men dönerek içeriye koşmuş,hizmetli kızlara sabah talimatlarını veren Hi-
kari'ye,bunun doğru olup olmadığını sormuştu.Hikari herzamanki alaycı ama bu sefer buna ek,nefret dolu ba-
kışlarıyla,"Ne bekliyordunuz ki küçük hanım!"
"Kocaman bir kaplan madalyası mı?"
"Ama sizi tebrik ederim!"
"Günün kahramanı sizsiniz!"
"Artık kocaman bir hayran kitleniz var!"
"Çok seviliyordunuz,şimdi daha da se-
viliyorsunuz!""Hatta artık bu sarayın en sevileni siz- siniz diyebiliriz!"diyerek terslemişti onu.
"Bunu yapmaya ne hakkı var!?"
"Hem av alanında düzeni bozan ben-
dim!""Birini cezalandıracaksa o ben olmalı-
yım!""Derhal prensi görmem gerek!"
"Beni hemen ona götürün!"diyerek is
yan etmişti Miyuki.Ona bakabildigi en şaşkın bakışlarla bakan Hikari,odanın en rahat koltu-
ğunu işaret ederek ,"Aaaaaa,ama böyle yapmayın leydim!"
"Prensin ayağına gitmek ne demek!"
"Leydim!Siz burada böyle oturun!"
"Prensi,hem de bu kadar öfkeliyken,
biz sizin ayağınıza getiririz!"Miyuki,çıkmak üzere hemen kapıya yönelmiş,orada duran ve ona sert sert bakan Terra muhafızını gördüğü gibi gerisin geri dönerek,kendini Hikari'-
nin az önce gösterdiği koltuğa atmıştı.
"Buradan nasıl çıkabilirim!"diye söy-
lenip dururken,sonunda bir çözüm yolu bulamadığında,küçük bir kız ço-
cuğu gibi tepinerek ağlamıştı.Başka zaman olsa,ona aynı alaycılıkla cevap vereceği Hikari'nin,zaman zaman kol-
larını göğsünde kavuşturarak onunla dalga geçmesine,zaman zaman sanki
haru ölmüş ya da ölmek üzereymiş gi-
bi ahlanıp onu endişelendirecek şekil-
de ortada dolaşmasına bile ses çıkar-
mamıştı.Uzaklarda neden olduğunu anlayama-
dığı,gökyüzüne fırlatılan bir Akemi şimşeğinin sesiyle irkildi.Haru şu an onun yüzünden acı çekiyordu.Rin'in uzattığı meyve tabağına dalgın dalgın bakarak,ağlamaklı bir sesle,"İstemiyorum Rin!"dedi.
"Umarım çok acı çekmiyorsundur Ha-
ru..!"diye mırıldanarak oturduğu isti-
ridye kabuğu şeklindeki koltukta doğ-
ruldu.Hemen dasına gidip,herkesten ve her şeyden uzak,yatağında sessiz sessiz ağlamayı düşünüyordu.Aniden dizlerine kadar simsiyah çizmeler giy- miş karaltı önüne dikildi.Başını kaldı-
rıp baktığında onunla göz göze geldi.
İşte Abel'in genç prensi karşısındaydı!Rin aceleyle eğildi,çevredeki muhafız-
lar onu hemen selamladılar.Uzun gü-
müş ipliklerle işlenmiş beyaz elbisesi-
nin içinde bu kadar yakışıklı olmak zorunda mıydı!Birden,Haru orada acı çekerken,bunu düşünmüş olmasından
dolayı kendi kendine kızdı.Cüretkar düşünceleri beyninden uzaklaştırmak istercesine başını iki yana salladı.Aynı anda,prensin baştan aşağı bembeyaz giysilerinin ne anlama gelebileceğini
fark ederek ürperdi.Beyaz!Bembeyaz giyinmişti.Genellikle siyah elbiseleri-
nin içinde görmeye alışkın olduğu prens,neden şimdi beyazlar içindeydi!Yoksa bu bir yas elbisesi miydi?Haru ölmüş olamazdı değil?Gözlerini yum-
du.Bu bir rüya olmalıydı.."OLAMAZ!"diye bağırdı.
"SÖYLEYİN YOKSA ÖLDÜRDÜNÜZ MÜ
ONU?"Haru'nun cezasının bitmesiyle öfkesi dinen ve soluğu burada alan Asahi,on
dakikadır izlediği ve acılar içerisinde kıvrandığını bildiği kıza baktı.Kendisi
yüzünden cezalandırılan Haru için ü-
zülmesini bekliyordu ama,doğrusu bu
kadarını beklemiyordu.Onu tekrar ve
çok rahat,öfke denizlerine sürükleme-
ye başlayan kızın,bu gereksiz,garip ve
şiddetli tepkisini görmemezliğe geldi."AV ALANINDA NE YAPTIĞINIZI SANI-
YORDUNUZ KÜÇÜK HANIM?"Sahi orada ne yapmıştım?diye düşün-
dü Miyuki.Av alanında ne gereksiz bir
hareketti onunkisi.Peki ama onu geri-
de,Haru'nun tavşan ve ördekleriyle
baş başa bırakan o değil miydi!Miyu-
ki'nin aklından geçenleri söylemesi
mümkün değildi.Ona"Sizi kıskandım!"
ya da"Kasumi'ye gülümsemeniz kalbi-
mi parçaladı!"diyemezdi mesela.Bun-
ların yerine burnunu kıvırarak,basit
bir cevap vermekle yetindi."Sadece oradan kaçıp uzaklaşmak is-
tedim!"Asahi'nin nutku tutuldu.Kalbi kulak-
larında atıyordu şimdi.Demek sadece
kaçıp,oradan uzaklaşmak istemişti.İl-
ginç!Yumruklarını kanatırcasına sıka-
rak,hiddetten kararmış gözlerini kıza dikti.Üzerine üzerine yürümeye başla-
dığında,korkuyla gerileyerek yürüyen
kızın neredeyse çığlık atmak üzere ol-
duğunun farkındaydı.Sonunda artık gidebilecek bir yeri kalmayıp,sırtı du-
vara dayandığında,yüzünü kıza iyice yaklaştırdı.Keskin,tane tane konuşma-
ya başladığında,kızın yüzüne düşmüş bir tutam siyah perçeminin gözlerinin önünde sürekli havalanışını izledi."SİZ ORADAN!"
"ÜSTELİK DE!"
"SAAAAADECE KAÇIP UZAKLAŞMAYI
DÜŞÜNÜRKEN KÜÇÜK HANIM!"Sustu,dişlerini sıktı.Ona"Sen ölebilir-
din!"demeyecekti.Doğruldu.Derin bir nefes alarak arkasını döndü.Bir çırpı-
da ve kayıtsız bir sesle."BAŞ MUHAFIZIMI TEHLİKEYE ATTI-
NIZ!"dedi.Miyuki duyduğuna inanamadı.Bunu
baş muhafızına yüz kırbaç attıran o mu söylüyordu!Tabi!Haru gibi kalıcı bir kölenin yanında kendisi kim olu-
yordu ki.Elbette onu kaybetmeyi göze alamazdı.Oysa bu sabah,prensin baş muhafızını kendisi yüzünden cezalan-
dıracağını öğrenip üzüldüğünde,bir
yandan da içten içe,bunu ona değer verdiği için yaptığını düşünerek mut- lu olmuştu.İçerleyerek ama gerçekten
yarattığı sorun için üzülerek"Özür dilerim prensim!"
"Çok kıymetli muhafızınızın benim yüzümden tehlikeye girmiş olmasın-
dan dolayı üzgünüm!""Ancak onun beni ölümüne takip ede-
ceğini gerçekten bilmiyordum!"dedi.Asahi gözlerini ondan kaçırarak,Da-
ğatlı genç kızların yüzdüğü akvaryu-
ma baktı.Gözleri kısıldı.Haru için bu kadar endişelenmiş olmasından dola-
yı ona kızgındı."Aptal işte!"
"Kaplanlarla dolu av alanında kaçan, düşüncesiz aptal bir kızı takip etmek zorunda mıydı!"
"Neticede aptallığının cezasını çekti!"
"Hem baş muhafızımı düşüneceğini-
ze,siz kendiniz için endişe edin küçük hanım!""Bu sorumsuz davranışınızın cezasını mutlaka çekeceksiniz!"
Geri çekilip,kızın gözlerinin içine bak-
tı.Zekası ve verdiği cevaplarla,onunla uğraşanları çok rahat alt eden,bunu yaparken onu gülümseten,hatta yeri geldiğinde güldüren,ancak en inanıl-
maz zamanlarda aklını başından ala-
bilecek kadar öfkelendirebilen başka
bir kadın olabilir miydi acaba!Elini u-
zatıp,yüzüne düşmüş bir tutam siyah perçemini kulaklarının arkasına yer-
leştirdi.Yüzünü yaklaştırıp fark ettir-
meden kokusunu içine çekti.Abel'de
onun kadar güzel kokan başka birinin
olduğunu düşünmüyordu.Kulağına
doğru eğilerek"Ve evet!Çok acı çekti!"dedi.
Siyah kanatları açıldı,saniyeler içinde gözden kayboldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Prens
FantasyPrens Asahi,uzun kirpiklerinin çevrelediği kapkara gözleriyle, Akemiler'in yaşadığı gökyüzüne baktı.Pencereyi açıp bulutlara elini uzatsa,elinin ıslanacağından emindi.Aşağıda Terra bölgesinde, hala ışıkları yanan evler vardı.Dağatların okyanusuna ya...