Kel Maskai

29 6 2
                                    

Rin,gümüş çerçeveli boy aynasının ö- nünde kızıl kanatlarını en ince ayrın-
tısına kadar inceleyen Miyuki'ye,im-
renerek baktı!Kızın,kızıl kanatlarının
değişik tonlarda,yer yer turuncu sarı ipeksiliği,onu adeta büyülemişti.Kolu- nu kaldırdı,titrek parmaklarını uzata-
rak,kanatların üzerinde usulca gezdir-
di.Dalgın dalgın mırıldanıyordu.

"Kanatların olsun istiyordun!"

"Bak..!"

"Ne güzel kanatların oldu!"

"Üstüne üstlük,kızıl kanatlar..!

Kanatlarını,bahar melteminin tatlı e-
sintisini almış,bir kelebeğin kanatları gibi titreştiren Miyuki,iki haftadır ay-
nı ritüelle boy aynasının karşısına ge-
çiyor,yanında Rin olduğu halde bık-
madan usanmadan uzun uzun inceli-
yordu onları.Üstelik sadece Rin değil!
Maskai ruhu taşıdığına dair söylenti-
lerden olsa gerek,Asahi'nin siyah ka-
natlarına henüz yeni alışmış saray halkı da,her fırsatta bu kızıl kanatları görmekten memnundu.

Çok sevdiği annesinin Maskai ruhu ta- şıması mı,ya da anneannenin bunca yıl bu konuda sessiz kalarak ona hiç- bir sey anlatmaması mı?Miyuki'nin hangisine daha çok şaşırdığını söyle-
mek zordu.Ancak törende bayılıp ken- dine gelmesiyle törenin ilginç detayla-
rını hatırlayarak ürperen Miyuki,an-
neanneden bu konuda bilgi almak is- isteğiyle yanıp tutuşmuş olsa da,her  seferinde"Zamanı gelince anlayacak-
sın!"diyerek konuyu geçiştirmişti ka-
dın.Sonunda bir sabah uyandığında
"Terra'da yapılacak işlerim var!"diye-
rek apar topar toparlanan anneanne,
saraydan kaçarcasına Terra'ya geri dönmüştü.Anneannenin inadını ve o istemediği sürece ağzından tek bir ke- lime dahi alamayacağını iyi bilen Mi-
yuki,böylece kızıl kanatlarının heye-
canıyla,şimdilik üzerinde çok kafa yo- ramayacağı,yorsa dahi cevabını bula-
mayacağı sorularıyla baş başa kalmış-
tı.En azından kaçamak ve hayranlık
dolu bakışlardan kızıl kanatlara sahip olmanın kötü bir durum olmadığını öğrenmisti.Eğer öyle olmasaydı,Dadı Ning'in onu kulağından tuttuğu gibi,
aşçıbaşı Yoko'ya teslim edeceğinden
emindi.Böyle bir durumda onu gönül
rahatlığıyla teslim alan Yoko'nun,hiç itiraz etmeden,kazanlarından birine
atıp,üzerine birkaç havuç,biraz soğan,
kereviz,artık ne bulursa doğrayıp pişi-
receği ve ardından da bütün bir sara-
ya ikram edeceği kesindi.Herhalde da-
ha ne olduğunu anlayamadan lezzetli bir Maskai yahnisi olarak sindirilir,sa-
rayın derin tarihine"Bahtsız Kraliçe"
olarak geçerdi.Gülümsedi.Aklına,hiç
alakası olmamasına rağmen Matagan-
da'nın"Kişi kaderini mi yaşar..!Yoksa kader kişiye mi şaşar!"sözü geldi.Belki de sonunda kaderinde Maskai yahnisi olmak vardı.Kim bilir!Asahi de birkaç lokma yer miydi acaba?Onu yahni do-
lu kristal tabağa gömülmüş,kapkara gözlerinin derin karanlığında,elindeki
gümüş çatal bıçak takımını masaya  vururken"DOYMADIM DADI,BİR TA-
BAK DAHA!"diye bağırırken hayal etti. Rin'i şaşırtıp,yerinde sıçratan bir kah-
kaha attı.Asahi'yi düşünmek bile mut- lu ediyordu onu.İçini sebebini bilme-
diği garip bir heyecan sardı.Kanatları-
nı açıp kapatarak kendi etrafında deli-
ler gibi dönmeye başladı.

"GÜZELLER DEĞİL Mİ RİN?"diye bağı- rıyordu.

"ÇOOOOK GÜZEL!"diye aynı heyecan-
la karşılık veriyordu Rin

"SABAHA KADARl!"

"ONLARA GÜNLERCE,AYLARCA BAK-
SAM DOYAMAM RİN!"

"BENDEEEEE!"

"BENDEEEEEEEEEEE!"

"KIZIL KANATLI SAKAİ YAHNİSİİİİİİİ!"

"EVEEET!"

"EVEEEEEEEEEEEET!"

Bir süredir kapının dışında durarak,
onları büyük bir sessizlik yemini içe-
risinde dinleyen Dadı Ning,Ai ve Bao'-
nun nutku tutuldu.Aynı anda aynı şe-
yi düşünüyor gibiydiler.Sessizliği ilk bozan ve ortak düşüncelerini payla-
şan Dadı Ning oldu.

"Kelebekler Vadisi İki..!

"Başlamadan içeri girsek iyi olur değil mi?"

Başlarını"Evet!"anlamında sallayan Ai
ve Bao ile birlikte,gülmemek için diş-
lerini sıkan Akemili muhafızın açtığı kapıdan içeri giren Dadı Ning,kapıyı arkasından usulca kapattı.Masada he-
nüz dokunulmamış kahvaltı tepsisine bakarak yüzünü buruşturdu.

"EVET KELEBEKLER!"

"VADİDEKİ HANGİ ŞANSSIZ ÇİÇEĞE
KONACAKSINIZ BUGÜN!"

İki kızın ince bedenleri kanatlarıyla birlikte adeta havada dondu.Biri kızıl
diğeri beyaz,kanatlı melek heykelleri-
ne benziyorlardı.Rin,sanki çok yemek yemiş de hıçkırık tutmuş gibi,durma-
dan hıçkırıyordu.Miyuki istifini boz-
madan,

"Ben kelebek değilim!"

"Maskai kuşuyum!"diyerek burnunu dikleştirdi.

Rin'in heyecan dolu hıçkırıkları arttı.
Dehşetli bir Terra savaşçısı gibi sakin
ama kocaman adımlarla Miyuki'nin yanına kadar gelen Dadı Ning,iki elini beline koyarak onu tepeden tırnağa süzdü.Konuşmaya başladığında sesi önce sakindi.

"Aaa öyle miiiiiiii?"

"Bak seeeen!"

"Gerçekten de güzel kanatların var Maskai!"

"Ancak sana kötü bir haberim var!"

"Sen böyle iştahsız,önüne getirilen ye- mekleri yememeye devam edersen!"

"Bir bakmışsın ki tüyleri dökülmüş,
kel bir Maskai olmuşsun!"

"NE DERSİN?"

"BUNA HAZIR MISIN KÜÇÜK MASKAİ?
"diyerek gözlerini devirdi.

Saniyeler içerisinde,kanatlarını kapa-
tarak masaya koşturan Miyuki,tepsi-
deki çörekleri hiç beklemeden yeme- ye koyuldu.İki haftadır kanatlarının
heyecanından,yemeklerini geçiştiren
kız,nihayet doğru düzgün bir şeyler yiyebilmişti.İki yanağını da şişirmiş zorlukla yutkunuyordu.

Abel kralı,kendi kendine mırıldandı.

"Aferin dadı!"

Karanlık Prens Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin