Tekrar ayrılık değil dememe gerek yok sanırım. Sadece Tini bir şey yokmuş gibi davranamazdı. Bir tepki vermesi gerekiyordu. Bölümlerim silinince ufak bir karışıklık olmuş. Araya yeni yerler yazınca bölüm bayağı uzadı. İkiye böldüm bende.
Uyandığımda yan tarafımda uyuyan Fran'a baktım. Dün ona sarılarak uzun süre ağladıktan sonra uyuyakalmış olmalıydım. Benim için çok endişelenmişti.
Son iki yılda sürekli olduğu gibi.
Yataktan kalktığımda gözlerini araladı. Bana bakıp olanları algıladıktan sonra heyecanla konuştu.
''Daha iyi misin?'' Başımı sallayarak ona sarıldım.
''Lua uyanmıştır, Martha da kahvaltıyı hazırlamıştır. Hadi inelim.''
Mutfağa geçtikten sonra annemlerin sorularını da geçiştirerek sabahı atlatmıştık.
''Yarın için bilet aldık. Ama... Hala emin misin?'' Başımı salladım. Fran'larla Miami'ye gidecektim. Her şeyden uzak kalmam gerekiyordu.
Yeniden.
''Eminim. Siz daha kalacaktınız. Apar topar oldu biraz. Gerçekten üzgünüm.''
''Saçmalama Tin. İki gün erken dönsek bir şey olmaz. Senin için gelmiştik zaten. Sen de bizimle geliyorsun. Sorun yok.'' Gülümseyerek Lua'ya sarıldım.
''Teşekkür ederim. Size çok zaman ayıramadım. Ama biliyorsunuz...''
''Sorun değil canım. Yeteri kadar ilgilendin zaten. Ama hala böyle düşünüyorsun Miami'de seve seve telafi ederiz.''
Gülmüştüm. Kahvaltıdan sonra Lua'nın ısrarlarına karşı koyamayıp uyumaktan vazgeçip film izlemeyi kabul etmiştim. Ama pek bir şey anlamıyordum. Aklım hala aynı yerdeydi.
Zil çaldığında başımı kaldırıp Fran'ın dizine yatan Luanna'ya baktım.
''Ben bakarım.'' Martha alışverişteydi. O gelmiştir diye düşünmüştüm. Ama gelen 'çok yakın arkadaşlarımdı.'
''Merhaba.'' Masum bir şekilde bana bakan Diego elindeki ayıcığı uzattı. Ardından Mer kocaman bir çikolata kutusu ve Lodo'da içinde resmimiz olan kocaman bir çerçeveyi suratımın önünde tuttu.
"Bunu seveceğini düşündük. Anıları hatırlamak güzel olur."
Şirin bir gülümsemeyle bana bakıyordu ki böyle bakmak için çabalamasına gerek yoktu. Hep böyleydi zaten.
Kabul, güzel bir jestti bu. Resim çok güzeldi. Fotoğrafta Jorge yoktu ama olsun. Bunu özellikle yaptığını biliyordum.
''Selam melek.'' Tüm bunlara karşılık Ruggero sadece yanağımı öperek içeri geçmişti. Suçu yoktu sonuçta.
''İsminin Tini olduğunu sanıyordum.'' Alex'e baktım. Biraz şaşkınlıkla.
''Tini... zaten.''
Kaşlarını çattı. ''Melek kim o zaman?''
Sadece gülümsedim ve dehşet ifadesiye gülmek arasında kalmış Diego'lara döndüm. Ona kızgın olsam da göz göze geldiğimizde gülüp yüzlerimi çevirmiştik. Ama neyse ki kendimi çabuk toparlamıştım.
Ruggero bıkkın bir şekilde ''Ben sana anlatırım bebeğim.'' diye seslendi.
''Tüm bunlar için teşekkür ederim ama gerek yoktu.''
''Vardı. Hatta daha fazlası gerekli. Aptallık yaptık ama...''
''Her neyse. Girecekseniz girin. Film izliyorduk biz de.''