11. Bölüm

1.5K 54 18
                                    

Bu bölüm olaysız oldu. Sadece biraz eğlendiler diyelim :D

Bugün Jorge'nin takımının final maçı vardı. Biz de Lodovica ile birlikte hazırlanıyorduk. Partiden sonra birkaç defa görüşmüştük. Gerçekten çok tatlı bir kızdı. Diego'da öyle düşünüyor olmalıydı ki hala birlikteydiler. Umarım Diego onu üzecek bir şey yapmazdı.

''Bu nasıl olur sence? Fazla mı kaçar? Onun numarası.'' diyerek üstünde '7' yazan kolsuz salaş tshirtümü gösterdim.

''Ah, hayır. Bu çok tatlı. Fazla falan olmaz. Hatta bence Jorge'nin de hoşuna gider.''

7 kaptanımızın numarasıydı. Yani sevgilimin. Ah, bunu demeye bayılıyordum!

Aynı zamanda benim de uğurlu rakamımdı ama bu gerçekten bir tesadüftü. Boşuna evren bizim birlikte olmamızı istiyor demiyordum. Bu kaderdi.

Saçlarımı da topladığımda evden çıkmaya hazırdık. Fran bizi salona bırakmıştı. İçeri girdiğimizde ısınıyorlardı. Ön taraflarda bir yer bulduktan sonra bizimkileri izlemeye başladık.

Diego Lodo'yu görünce gülümseyerek göz kırptı. Tabi ben de durur muyum, hemen sahaya indim. Jorge beni görünce yanıma geldi.

''Başarılar dilemek istedim.'' diyerek yanağını öptüm. Sonra takımdan üç kişi ellerinde toplarla bize doğru geldi.

''Bize şans öpücüğü yok mu?'' Çocuk bunu dedikten sonra şut çekmişti. Tabi ki bilerek yapıyorlardı ama yine de Jorge'nin ölümcül bakışlarına maruz kaldılar.

Jorge kendisine ait olarak gördüğü herhangi bir şeye böyle yapılmasına kızardı. Korumacı ve evet, egoist biriydi. Ama yine de kızması hoşuma gitmişti. Sonuçta konu bendim. Öyle olmadığını bilsem de kıskandığını düşünmeyi tercih ediyordum.

Çocuk gülerek sahanın diğer tarafına koştuğunda Jorge de bana döndü. Tam bir şey diyecekti ki Samuel'in sesiyle durdu.

''Başarılar dostum. Gösterin onlara günlerini.''

Jorge ''Sağ ol.'' derken bir yandan da değişik bir hareket yapmıştı. Bilirsiniz, erkekler ve saçma anlaşma yolları.

Sonra anlamaya pek de kafa yormadığım bir şeyler hakkında konuşmaya başladılar. Sam takımı falan övüyordu herhalde. Yerime geçmeme rağmen Jorge'nin gözü üzerimdeydi. İçeri giren Mercedes'e el salladığımı görünce arkadaşlarına 'bir dakika' der gibi bir hareket yapıp bulunduğumuz tarafa doğru yürümeye başladı. Bende ayağa kalkıp sahayı koltuklardan ayıran demirin önüne geçtim.

''Sanırım bir kez daha şans dilemen gerekiyor.''

Güldüm. ''Neden?''

Omuz silkti. ''Çünkü seni öpmek istiyorum.''

Tanrım! Kızardığıma yemin edebilirdim.

''Şey... Şansa ihtiyacın olduğunu zannetmiyorum.''

Dudaklarımı kemirmeye başlamıştım ve oynadığım ellerime bakıyordum. Her utanışımda yaptığım gibi...

Ama o gülerken göz kırpmıştı. Yani, bilerek yapmıştı.

Hakemin sesiyle arkasını dönse de bir saniye duraksayıp tekrar bana döndü. Ellerini yüzüme getirip alnımı öptü.

Geri döndüğü sırada arkasından bağırdım.

''Başarılar kaptan!''

Hiç bu kadar tezahürat yaptığımı hatırlamıyordum -dünya kupasına gidip Messi'yi gördüğüm zaman dışında tabi. Sesim o zaman gerçekten kısılmıştı.

Stay With MeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin